“Her kim ahmakla dost olmaktan kaçınmazsa çok geçmeden onun ahlakıyla ahlaklanır.” Emali’es-Seduk, 222/1 Ahmaklık/Akıl İmam Sadık (a.s)

İslam’da Mut’a

İslam’da Mut’a

 

Abbas KAZİMİ

 

İslam dininin nurlu ve önemli öğretilerinden birisi de neslin türemesi, türün bekası ve toplumun fesat ve bozukluktan korunmasını amaçlayan nikâhtır ve nikah iki kısma ayrılır:

1- Daimi nikâh: Bu, boşanma veya iki çiften birinin ölmesi ile sona eren süresiz evlenmedir.

2- Geçici nikâh: (Mut'a nikâhı): Bu, şartlı ve belli bir süre için evlenmedir. Buna "muvakkat nikâh" da denir.

Mut'a nikâhı; erkekle kadının nikâhta belirlenen ücret karşılığında muayyen bir süre için evlenmeleridir. Belirli sürenin bitmesi yahut kocanın kalan süreyi bağışlamasıyla nikâh kendiliğinden ve talak verilmesine ihtiyaç kalmadan iptal olunmuş olur.

Bu iki çeşit nikâhın ortak ve farklı yönleri vardır.

 

Ortak Yönler

1- Ücret: Her iki nikâhta da bir miktar mehir şarttır. Ancak mehrin mut'a nikâhında akıd içerisinde zikredilmesi şarttır; aksi takdirde nikâh bâtıl olur. Dâimi nikâhta ise bâtıl olmaz ama onun yerine kadının emsali olan diğer kadınların mihir miktarı tayin edilir.

———————————-

* – Ayetullah Şehid Mutahhari ve Allame Cafer Murtaza Amili'nin eserlerinden yararlanılarak hazırlanmıştır.

2- Her iki nikâhla mahremlik vücuda gelir ve dolayısıyla her iki nikâhta da kadının annesi ve kızı kocasına ve kocanın babası ve oğlu kadına mahrem olur.

3- Başkalarının, dâimi nikâhla evlenen kadını istemeleri haram olduğu gibi mut'a nikâhıyla nikâhlanan kadını da istemeleri haramdır.

4- Daimi nikâhla evlenen kadınla zina yapılması ebedi haramlığa yol açtığı gibi mut'a edilen kadınla da zina yapılması ebedi haramlığa neden olur.

5 – Her iki nikâhta da kadının ikinci bir evlilik için iddetinin bitmesini beklemesi lâzımdır. Dâimi nikâhta bekleme süresi, üç defa âdet görmesi, mut'a nikâhında ise iki defa âdetten temiz olması veyahut en azından 45 gün beklemesidir.

6- Daimi nikâh ile alınan kadında olduğu gibi mut'a edilen kadının da kız kardeşi evli olduğu süre içerisinde onunla evlenen erkeğe haramdır.

7- Her iki nikahta da evlat babasına mülhaktır. Dolayısıyla da babasından miras alabilir.

8- Her ikisinde de akıd okunurken eşlik anlamını sarih bir şekilde ifade eden lafızların kullanılması şarttır. Örneğin kiralama veya satmayı ifade eden lafızlarla akıd okunursa batıl olur.

Kısacası daimi nikâhtaki delille istisna edilen bazı hükümler dışında bütün hükümler muvakkat nikâhta da sözkonusudur.

 

Daimi Nikâhla Mut'a Nikâhının Farkları

1- Süre: Daimi nikahta boşama sözkonusu olmadığı takdirde nikâh ebedidir. Mut'a nikâhında ise nikâh süresi eşlerin her ikisinin anlaşmasına bağlıdır.

2- Daimi nikâhta eşler birbirinden miras alırlar. Mut'ada ise hiçbirisi diğerinden miras alamaz.

3- Mut'a nikâhında eşler bazı konularda özgürdürler. Yani o meselelerde bir taraf diğerini mecbur etme hakkına sahip değildir:

a) Daimi nikâhta nafaka, yani kadının elbisesi, evi, sağlık hizmetleri ve günlük zaruri masrafları erkeğin üzerinedir. Ama mut'a nikahında eşlerin anlaşma şekline bağlıdır. Kadın, masrafları erkeğin üstlenmesini kabul etmeyebilir ve erkek de masrafları üstlenmeyebilir.

b) Daimi nikâhta, erkek ailenin büyüğü ve sözü geçerli olanıdır, ama mut'ada iki tarafın anlaşmasına bağlıdır.

c) Daimi nikâh ile alınan bir kadın kocasının rızası olmadan hamilelikten kaçınamaz; mut'a nikâhındaysa kadının da razı olması şarttır. Yani her iki tarafın rızası lazımdır.

 

Mut'anın İçtimai Yönden Tahlili

Bu tür nikâhın gerekliği ve geçmiş zamanla şimdiki zamanın arasında bulunan fark nedir?

İnsan, var oluşuyla birlikte cinsel ve şehvet sorunuyla karşı karşıyadır. Şehvet duygusundan kaynaklanan sorunlar, insanın buluğ çağına ermesi ile daha da büyür. Özellikle de şimdiki zamanda büyük bir sorun oluşturmaktadır. Zira şimdiki zamanda, aile teşkil etme gücüne sahip olma ve diğer bir tâbirle toplumsal olgunluk ile doğal olgunluk arasında uzun bir zaman zarfı vardır. Bu gün tahsil eden genç bir erkek ve kız ancak 30 yaşlarına yakın bir zamanda toplumsal olgunluğa erişirler. 25 yaşlarında tahsilini bitirenler, 4-5 yıl sabit gelir kaynağı bulma ve evliliğe hazırlık peşinde koştururlar. Daimi nikâh her iki tarafa, ağır ve büyük mes'uliyetler getirdiğinden, bu tür nikâha hazır olan kız ve erkek pek nadir bulunur. Böylece doğal büluğ (erginlik) ve olgunluk çağında evlenmeye hazır olan erkek ve kız pek bulunmaz. O halde Allah'ın, neslin türemesi ve neslin bekâsı için vermiş olduğu bu duygu ve içgüdünün nasıl tatmin edilmesi gerektiği sorunu ortaya çıkıyor. Burada bu büyük sorunun çözümü için dört çözüm ve kurtuluş yolu önerilebilir. Seçimi sizlere bırakıyoruz.

 

Çözüm Yolları

1- Geçici ruhbanlık:

Acaba bu çözüm yoluna güvenilebilir mi? Gençlerden bunu yapmalarını isteyebilir miyiz? İstesekte kabul ederler mi? Faraza kabul etseler de ruhbanlıktan doğacak ruhi ve cismi etkiler ve hastalıklara ne yapmalıyız? Bu günkü psikoloji ilminde cinsel içgüdü tatmin edilmediği takdirde birçok tehlikeli ve ağır etkilerin meydana geleceği açıklanmıştır.

2- Cinsel ortaklık ve mutlak serbestlik:

Yani hiçbir kadının herhangi bir erkeğe sınırlı kalmaması. Bildiğimiz gibi bütün milletler, cinsel ortaklıktan kaçınmışlardır. Cinsel ortaklık kadın ve erkeğin tekelci ruhuna ters düşen bir şeydir. Bu çözüm yolu, birçok ruhsal ve cismi hastalıklara ve yine insanların soysuzlaşmasına ve soyların karışmasına neden olur.

3- Batının önerdiği çözüm yolu:

Yani belirli fertler için devletin yönetimi altında belirli merkezlerin oluşturulması, yani fuhuş evlerinin açılması. Bu  çözüm yolu, evvela toplumu ahlaki yönden çökertecektir; ikinci olarak bu çözüm yolu, sadece erkeklerin sorununu halledebilir, ama kadınların sorununu çözemez.

4- İslam dininin önerdiği, belli bir süre için mut'a nikâhı.

Batının önerdiği yol doğru olmadığı için Batı bilginlerinden Russel, kendi kitabında "tecrübe için evlilik" ünvanı altında bir fasıl açıyor ve mut'a nikâhına benzer bir evliliği öneriyor. Muvakkat evlilik birinci derecede kadını tek bir erkekle ilişki kurmaya zorlar. Bu nikâh yalnız tahsil edenler için olmayıp diğer birtakım durumlarda da ondan yararlanılabilir. Mesela birbirleriyle daimi nikâh yaptırmak isteyen erkek ve kadın, ilk önce deneme için muvakkat nikâh yapabilirler. Muayyen vakit zarfında birbirleriyle uyum sağlar ve birbirlerine güvenirlerse ilişkilerini sürdürürler. Aksi takdirde hiçbir sorun çıkmadan ayrılırlar.

 

Mut'a Nikâhına Yöneltilen Eleştiriler Ve Cevapları

1- Mısırlı Ahmed Emin (Duha-l İslam, c.3, s.259) diyor ki: "Evliliğin daimi olması gereklidir. Evliliğin en üstün örneği, bir erkek ve kadının her zaman için kendilerini birbirlerine bağlı bilmeleridir. Ayrılmak zihinlerinden bile geçmemelidir. Mut'a nikâhı ise iki zevcin arasında sabit bir bağ oluşturamaz."

Cevap: Evliliğin devamlılık üzerine kurulması herkes tarafından beğenilmiş ve doğru bir şey olduğu da açıktır. Bu eleştiri mut'a nikâhının, daimi nikâhın yerini alması istenildiği zaman geçerlidir. Halbuki mut'a nikâhı, insanın daimi nikâha imkânı olmadığı zaman, ruhbanlığa ve cinsel ortaklık kuyusuna düşmesin diye teşri olunmuştur.

2- İnsan, bu tür nikâhtan (hatta bunu helal bilen şiiler bile) nefret eder.

Cevap: Bu nefret etmenin nedeni mut'a nikâhından hevesine tabi olan insanlar tarafından yapılan su-i istifadelerdir. Kaldı ki, bu tür evliliğin de daimi nikâh gibi kabul görmesini beklemek yersiz bir beklentidir.

3- Mut'a nikahı, kadının haysiyetiyle oynamaktır. Çünkü bir nevi kadının kiralanmasına ve satılmasına cevaz vermektir. Kadının erkekten aldığı ücret karşılığında bütün vücudunu ona teslim kılması kadının haysiyetine aykırıdır. Bu gibi nikâh birçok kadının fasit erkeklerin heveslerine kurban olmasına neden olur.

Cevap: Bu soru bütün sorulardan daha ilginçtir. Evvela: Muvakkat evliliğin kiralık ve satlık olmakla hiçbir ilgisi yoktur. Müddetin muayyen oluşu, bu tür nikâhın evlilik şeklinden çıkıp satlık ve kiralık olma şekline girmesine sebep olmaz. Fakihler, mut'a nikâhının da evliliği ifade eden özel kelimelerle yapılmasının gerekli olduğunu, satış ve kiraya ait lafızlarla okunursa batıl olacağını söylemişlerdir.

Saniyen: nikahın ücret karşılığında olması, kadının kiralık insan olmasına neden oluyorsa, öyleyse bütün işçiler, terziler, doktorlar teknisyenler, hatta bir ülkenin cumhurbaşkanı bile kiralık insanlardır. Çünkü hepsinin çalışmaları ücret karşılığındadır.

Üçüncü olarak: Bu tür nikâhtan yararlanmak sadece erkeğe mahsus değildir. Gerçekte bu istifadede kadın ve erkek eşittirler.

Dördüncü olarak: Neden bu itiraz, daimi nikâta da edilmiyor? Daimi nikâh daha kolay sorgulanabilir. Çünkü daimi nikâhta kadın, erkeğin sözünden çıkamaz. Ama mut'ada kadın serbestdir. Bu iki tür nikâhın hiçbirisinde kadın satlık değildir. Kiralık kadınları Avrupada, gazinolarda, hotellerde ve film kampanyalarında aramak gerekir.

 Beşinci olarak: Bir kanundan su-i istifade edilmesi, o kanunun gerçersiz kılınmasına sebep olmaz. Zira dünyada kötüye kullanılmayan hiçbir kanun yoktur.

Altıncı olarak: Su-i istifade edilmek bir kanunun doğru veya yanlış olmasına delil gösterilmez.

Yedinci olarak: Bu kanunun kaldırılmasıyla su-i istifadelerin önü alınamaz.

4- Mut'a nikahı, bir nevi eş sayısının çoğalmasına cevaz vermektir. Çok sayılı evlilik kınandığına göre muvakkat nikâh kınanmış olmaz mı?

Cevap: Evvala, çok sayılı evlilik kınanmaya layık bir evlilik türü değildir. Bilakis, kadının haklarından birisidir. Bu konuda Şehid Murtaza Mutahhari'nin "Kadın Hakları" adlı kitabına müracaat ediniz.

Saniyen, öyleyse daimi nikâhta da birden fazla evliliğin haram olması gerekir. Halbuki dört kadınla evlenmek Kur'an'ın nassına göre helaldır. Bundan başka talak verip yeniden evlenmenin de haram olması gerekir.

5- Mut'a nikâhının zinayla hiçbir farkı yoktur. Bu da zaruret halinde helal kılınan bir nevi zinadır.

Cevap: Zinada nikah okunması ve kadının iddetini beklemesi yoktur. Ama mut'a nikahında, nikah okunması ve iddetin beklenilmesi lazımdır. Zinadan olan çocuk, babasına ait değildir ve miras hakkı yoktur. Ama mut'a nikahında çocuk babasına aittir ve miras hakkı vardır. Bunların yanısıra eğer mut'a nikahı zina olsaydı Sadr-ı İslam'da teşri olunmazdı.

6- Zinadan amaç şehvet duygusunu gidermektir. Ama nikahtan amaç, neslin çoğalması ve türün bekâsıdır. Hal böyleyken mut'a nikahından amaç da şehvetin tatmini olduğu için zina sayılmaz mı?

Cevap: Eğer mut'a zina kategorisine giriyorsa neden Sadr-ı İslam'da mübah edildi? İkinci olarak, mut'ayla nesil türemesi arasında herhangi bir zıtlık yoktur. Üçüncü olarak, daimi nikahta zikredilen neslin türemesi ve neslin bekâsı konusu, nikahın hikmetidir, onun asıl nedeni değildir. Eğer hikmet değil de neden sayacak olursak, "akıra" yani doğum yapmayan kadınla evlenmenin haram olması gerekir ve yine doğum kontrolü de haram olmalıydı.

7- Kadın, mut'a nikahında bir yerden bir yere intikal eden metaya benzer. Çünkü devamlı bir erkekten diğer bir erkeğe intikal ediyor.

Cevap: Öyleyse daimi nikahta da talak haram olmalıdır, özellikle de eğer talak tekrarlanırsa, bilhusus Ehl-i Sünnet kardeşlerimiz gibi boşanmayı kolay bir şey sayıp bir defa "Enti tâlikun selasen" demeyi üç kez boşanma olarak kabul edersek.

8- Mut'a nikahı sürekli olmaması nedeniyle ileride dünyaya gelecek çocuklar için uygun olmaycak bir aile yuvasına yol açar. Doğacak çocuklar kendilerini seven bir baba ve yuvasına bağlı bir anneden mahrum kalırlar. Bu da mut'anın doğuracağı kötü ve vahim sonuçlardan birisidir.

Cevap: Eşler, mut'a nikahında çocuğun olmasından sakınabilirler. Özellikle günümüzde doğum kontrolüyle bu mesele tamamen halledilmişdir. Eşler çocuk yapmak isterlerse, çocukların terbiye ve bakımını üstlenmelidirler. Bu çocuklarla daimi zevceden dünyaya gelen çocuklar arasında hiçbir fark yoktur. Anne ve babanın bu vazifeden kaçınması halinde kanun müdahale eder ve talak durumunda olduğu gibi, ebeveyni kanuni mes'uliyyetini üstlenmeye zorlar.

9- Geçici nikahı caiz bilmek, zımnen haremliğin kurulmasına da müsaade etmek manasına gelir ki, bu da batı karşısında doğulu için utanç verici bir olay ve önemli bir zaaf noktasıdır. Bunun da ötesinde, şekli ne olursa olsun muvakkat evlilik ahlak ve medeniyete aykırı ve toplumsal çöküşe sebep olan şehvetperestlik ve nefse kulluk etmeyi caiz görmektir. Aynı ifadeler birden fazla kadınla evlenme konusunda da söylenilmiştir.

Cevap: Bu meseleye iki açıdan yaklaşmak gerekir:

1- Haremliğin ortaya çıkmasına sebep olan içtimai unsurlar nelerdir ve mut'a nikahının bu konuda bir etkisi olmuş mudur?

2- Mut'a nikahının teşriinden maksat, bazılarının şehvetini tatmin ve nefsani arzularını gidermek midir?

 

Haremliğin İçtimai Nedenleri

Sözkonusu olay, iki temel faktörün el ele vermesiyle ortaya çıkmıştır.

1 – Kadının iffet, takva ve namusunu koruması. Belli bir erkeğe ait bir kadın başka bir erkekle gayr-i meşru ilişkiye girmeye hakkı yoktur. Böylece eğlence düşkünü şehvetperest ve zengin bir erkek, nefsani arzularını gerçekleştirebilmek için bazı kadınları etrafına toplayıp haremlik kurmaktan başka yolu olmadığını görmüştür. Kadının iffet, takva ve namusunu koruması olmasaydı ve erkekler istedikleri zaman istedikleri kadınla ilişki kurabilselerdi, bu tür erkekler uçsuz bucaksız haremlik kurma zahmetine katlanmazlardı.

2 – Sosyal adaletin olmayışı. Pek çok erkek evlenme imkanından mahrum kalınca, sonuç olarak bekar kadınların sayısında artış olacak ve haremliklerin ortaya çıkmasına elverişli bir ortam doğmuş olacaktır. Sosyal adalet sağlanırsa, eş seçimi için gerekli imkanlar herkese tanınırsa muhakkak her kadın muayyen bir erkeğe ait olacak ve haremlilikler de ortadan kalkacaktır.

Tarihe kısaca bir göz atılırsa haremlik tesisinde geçici nikahın zerre kadar rolü olmadığı anlaşılır. Bu sahada şöhret kazanan Abbasi halifeleri ve Osmanlı sultanlarının hiçbirisi şii değillerdi ki, geçici nikaha başvurdukları söylenebilsin.

 

Geçici Nikah Zevk Tatmini İçin midir?             

Semavi dinlerin genelde şehvetperestlik ve beyhude heveslerin tatminine karşı koyduğundan şüphe edilemez. İslamın en aşikâr usullerinden birisi şehvetperestliğe karşı mücadele etmektir. Çeşitli kadınlarla ilişkide bulunma ve onları tatma gayesinde olan zevkperest kimseler, İslam nazarında mel'un ve Allah'ın düşmanı sayılmışlardır.

 

 

Mut'a Nikahının Şer'i Delilleri

Mut'a nikahının İslam dininde teşri edildiğine dair, İslami mezhepler arasında herhangi bir ihtilaf sözkonusu değildir. Mut'anın Peygamber-i Ekrem (s.a.a) zamanında teşri edildiği kesin bir şeydir. Bu konuda mütevatir rivayetler vardır. Hatta nâsih olduğu iddia edilen rivayetler de başlı başına mut'anın teşri edilişine delildir.

 

1 – Kur'anî Delil:

"(Kendileriyle evlenmeniz helal olan) Kadınlardan bir lezzet aldığınızda, ücret(mehir)lerini kararlaştırdığınız veçhile verin" (Nisa: 24)

Ayette geçen "İstemta'tum" kelimesinin aslı olan "mut'a" sözcüğü şer'i örfe göre müddete bağlı evlenmek manasına gelir. Buna göre ayetin manası şöyle olur: Kadınlardan biriyle anılan bir müddet zarfında evlenerek faydalandığınız takdirde, ücretlerini kararlaştırdığınız şekilde verin.

 

Te'yidler

a) Geçici evlilik manasına gelen "mut'a" kelimesi Peygamber-i Ekrem'den (s.a.a) naklolunan birçok rivayetlerde ve defalarca sahebenin sözlerinde kullanılmıştır.[1]

b) Eğer "istemta'tum" kelimesi, lügattaki manaya yani lezzet bakımından faydalanmak diye tefsir edilirse ayetin manası şöyle olur: "Daimi hanımlarınızdan faydalandığınız takdirde ücretlerini kararlaştırdığınız şekilde verin." Halbuki vermek meşhur kavle göre mehrin tamamı veya en azından yarısı daimi nikah akdi okunur okunmaz vacip olur. Daimi nikahta mehrin vacip olmasında, kadınlardan lezzet bakımından faydalanmak şart değildir.

c) İbni Abbas, Übeyy b. Kâb, Cabir b. Abdullâh-ı Ensâri, İmran b. Husayn, Said b. Cübeyr, Ebu Said-i Hudri, Katade, İbn-i Mes'ud, Mücahid gibi sahabenin büyükleri, tabiin, Ehl-i Sünnet müfessirlerinin birçoğu ve Ehl-i Beyt müfessirlerinin tümü yukarıdaki ayetten mut'a nikahının cevazını anlamışlardır. Hatta Şia'yla ilgli konularda çok hassas olmakla muşhur olan Fahr-i Razi, tefsirinde bu ayet hakkında uzun bir açıklamadan sonra şöyle yazıyor: "Yukarıdaki ayetten mut'anın cevazının anlaşıldığında hiçbir söz ve şüphe yoktur. Ne var ki, bizler bu hüküm bir müddet sonra nesh olunmuştur, diyoruz."

d) Ehl-i Beyt'ten bu ayetin mut'a nikahı hakkında nazil olduğuna dair birçok rivayetler nakledilmiştir.

İmam Sâdık (a.s) buyuruyor:

"Mut'a Kur'an-ı Kerim'de nazil olmuş ve Nebevi sünnet olarak da uygulanmıştır."

(el-Burhan Tefsiri. c.1, s.360)

İmam Bâkır (a.s) Ebu Basir'in mut'ayla ilgili sorusunun cevabında şöyle buyurdu:

"Kur'an'da mut'ayla ilgili şu ayet nazil olmuştur: "(kendileriyle evlenmeniz helal olan) kadınlardan bile lezzet aldığınızda ücret (mehir)lerini kararlaştırdığınız vechile verin"

(Nur-us Sekaleyn, c.1, s.467)

Velhasıl, söylediklerimizden ayet-i kerime'nin muvakkat evliliğe ait olduğu anlaşıldı. Ayetin bu konuda nazil olduğu hususunda hemen hemen icmâ vardır. Fakat Ehl-i Sünnet'ten Cessas gibi (Ahkam-ul Kur'an, c,2, s.179-180) birkaç kişi bu ayet-i kerimenin daimi nikaha âit olduğunu sanmışlardır. Fakat Fahr-i Razi tefsirinde bunların delillerini getirmiş ve hepsini birer birer reddetmiştir.

2- Peygamberimizin sünneti:

Müslümanlar, Peygamberimizin hayatı döneminde bunu uygulamış-lardır. Hatta Ömer'den nakledilen:

"Resulullah'ın zamanında iki mut'a vardı; ben bunları haram ettim. İşleyene ceza verceğim. Biri mut'a-i nisa, diğeriyse mut'a-i hacdır." şeklindeki söz de bunun açık delilidir. Eğer ayetin mut'aya delaletinde şüphe etsek bile Ehl-i Sünnet'in kabullendiği bu sünnet yeterlidir.

3- Sünnilerin nasih olduğunu iddia ettikleri rivayetler bu hükmün Peygamber-i Ekrem zamanında var olduğunun diğer net bir delilidir.

Buraya kadar ispat ettik ki, mut'a nikahı Asr-ı Saadette teşri edilmiştir ve bu konuda İslam mezhepleri arasında hiçbir ihtilaf yoktur. Ne var ki, İmamiye bu nikahın kıyamete dek meşru oluşuna ve bekâsına inanır; diğerleri ise bu hükmün mensuh olduğunu iddia ederler. Ümmet arasında bu husustaki ayrılık,  sahâbe devrinden başlar.

 

Mut'a Hükmü Neshedilmiş midir?

Ehl-i Sünnetten çoğu mut'a nikahının neshedildiğini söylemişlerdir. Ama nasih hakkında çeşitli görüşler belirtilmiştir.

1- Bazıları bu hükmün Kur'anla neshedildiğini iddia etmişler. Fakat bu hususta da ihtlaf vardır:

a) Bazıları helal olduğu bildirilen "Ancak eşleri veya malik oldukları cariyeler müstensa" ayetiyle mensuhtur demişler. (Yani hifz-ul Ferc ayetiyle mensuhtur) Ayet şudur: "Onlar ırzlarını koruyanlardır; ancak eşleri ve sağ ellerinin sahip olduklarına karşı (tutumları) hariç; bu konuda onlar kınanmış değillerdir."

(Mü'minun/5-6, Mearic/30)

Bunu söyleyen grup çoğunluktadır. Bu Kasım b.Mumammed b. Ebi Bekir ve Aişe'den nakledilmiş ve müteahhirlerden bir grup da buna kaildirler. [2]

 

Açıklama: Mut'a olunan bir kadına cariye-i mütemettea denilmez. Nikah-i daimi ile alınan kadın hakkında da durum aynıdır; yani ona mütemettea denilemez. Çünkü mut'ada miras, iddet, talak ve nafaka gibi eşlik hakları yoktur. Eşlik hakları olmadığına göre eş olmanın aslı da yoktur. Böylece mut'a edilen kadın, müstesna olur ve "Temellük" edilen ve zevceleri (eşleri) grubunun hiç birine dahil değildir. Neticede bu ayet, mut'a ayetini neshediyor.

B – Bazıları talak ayeti bunu neshetmiştir diyorlar.

"Ey Peygamber kadınları boşayacağınız zaman temiz oldukları vakit boşayın." (Talak/1) Bu ayette talakın zevciyyet levazımından olduğunu isbat ediyor. Talak olmayan bir yerde eşlik de yoktur.

c) Bazıları da nasihin, miras ayeti olduğunu; "Çocukları yoksa zevcelerinizin kalan mallarının yarısı sizindir." der. (Nisâ: 12)

Eşlik haklarından birisi de bu ayete göre miras hakkıdır. Öyleyse mut'a nikahı neshedilmiştir.

1- Bazılarına göre iddeti bildiren ayet bunu neshetmiştir.

2- Bazıları mut'a nikahının icmâ ile neshedildiğini derler.[3]

3- Bazılarıysa bu nikahın sünnetle neshedildiğini söylerler [4]

 

Kur'an'da Mut'a hükmünü Nesheden Ayet Yoktur

Sözkonusu ayetlerde mut'a hükmünü nesheden bir açıklama yoktur. Mut'ayı haram bilenleri çoğusunun delili hifzul ferc ayetidir. Biz bu ayet hakkında genişçe açıklamada bulunacağız.

Cevap 1: Mut'anın bu ayetlerde haram edilmesine imkan yoktur. Çünkü mut'a Nisa süresindedir ve bu süre medenidir. Öbür ayetlerde (Müminun ve Mearic) mekkidir.

Binaenaleyh nasihin, mensuha önceliğini gerektirir ki, bu mümkün değildir. Bu itiraz nasih olduğu iddia edilen bütün ayetler için geçerlidir. Çünkü o ayetlerin tümü Mekkidir.

Cevap 2: Peygamber-i Ekremin, (s.a.a) Sahabenin ve tabiinin dilinde mut'a hakkında "Nikah, Zevac ve Zevce" tabirleri kullanılmıştır. Böylece mut'a edilen kadına, zevce denilebilir.

Cevap 3: Mut'a ayeti hastır. Ve nesheden ayetlerin hepsi umum ve genel manayı ifade eder. Fıkıh ilmindeki kaidelere göre has, umumi manayı ifade eden cümleyi tahsis eder (sınırlandırır) yani ondan müstesna olur.

Nitekim Hifz-ul Ferc ayetinden diğer bir takım istisnalar olunmuştur. Örneğin: Mevlasının izniyle diğerinin cariyesi insana helal olur. Ayette zikredilen müstesna iki grubun hiçbirisi için doğru olmamasıyla birlikte böyle izin vermenin cevazına ve cariyenin mübah olduğuna, İbn-i Abbas ve Tavus fetva vermişlerdir. Ömer demiştir ki: Bu yemekten daha helal bir şeydir." Hatta bazı rivayetlerden bunun tabiin döneminde yaygın olduğu anlaşılıyor. Bu konuda Ata'nın (Müsannef, c.7, s.216) dediklerine bakınız.

Cevap 4: Nitekim talak, nafaka ve farzen iddet vb. eşlik haklarının mut'a nikahında olmayışı bu nikahın Peygamber-i Ekrem (s.a.a) zama-nında teşri olunmasını önlememiştir. Halbuki mut'anın teşri edilmesi iddet ve talak gibi hükümleri bildiren ayetlerin nuzulundan sonradır.

Cevap 5: Eşlik haklarına gelince; Talak, Mut'ada muayyen müddetin kadına bağışlanmasıdır. İddet ise İmamiyyenin icmaiyle en az 45 gün şarttır. Birisiyle mut'a yapıp bu müddeti, mut'a müddetinden sonra beklemeyen kadınla mut'a zinadan ibarettir. Nafaka ve miras mutlak olarak eşlik haklarından değildirler. Örneğin, naşizeye (kocasına itaaat etmeyene) zevce denilmesiyle birlikte nafakası vacip değildir. Nasıl ki şeriatta kâfir kadın (Ehl-i sünnete göre müslüman, kâfir kadınla daimi olarak evlenebilir) kocasını öldüren kadın, efendisinin izniyle nikah edilen cariye mirasdan mahrumdurlar. Özetle, eşliğin mutlak olarak mirasa sebep olduğuna dair delil olmadığını belirtmek gerekir. Ayrıca mut'a ayeti mirası bildiren ayetten sonra nazil olmuştur ki kaideye göre miras ayetinden müstesna olması gerekir.

 

 

Talak Ayeti

Mut'a ayeti talak ayetinden sonra inmiştir. Talak ayeti daimi nikaha aittir. Mutlak eşlikle ilgisi yoktur. Aksi takdirde talak ayeti, temellükle helal olan grubu neshetmesi ve onunla zina sayılması gerekir.

 

İddet İle İlgili Ayet

Mut'a ayetinin iddeti bildiren ayetle mensuh olduğu sözü çok ilginçtir. Çünkü Şia'da hiç bir kimse mut'a edilen kadını iddetinin olmadığını iddia etmemiştir. Mut'a yapılan kadının iddetiyle ilgili sorular sahabe devrinde çok fazlaydı. Acaba Peygamber zamanındaki sahabe, iddeti beklemeyen kadınlarla mı mut'a ediyorlardı?

 

2- İcma ile Nesh

Şaşılacak konulardan birisi de, bazılarının mut'a teşriinin icma ile neshedildiğini iddia etmeleridir.

Cevap 1: Mut'anın Ömer'in hilafetinin son dönemlerinde haram edilişini ifade eden bir çok rivayetler nakl olunmuştur.

Cevap 2: Sahabeden bir kısmının, tabiin ve Ehl-i Beyt'in hatta dört mezhep fakihlerinin bazısının muhalif olmasıyla icma nasıl gerçekleşebilir?

Cevap 3: Çoğunluk şöyle diyor: Diğer bir şeyin icmaya nasih olması icmanın da herhangi bir şeye nasih olması mümkün değildir. Böylece icmayla mut'a nikahı neshedilemez.

Cevap 4: İcmanın delili malumdur. Delili malum olan icma hüccet olamaz. Bilakis delilin kendisi araştırılmalıdır.

 

3- Mut'anın Sünnet İle Neshedilmesi

Allame Emini El- Gadir kitabında Ehl-i Sünnet'ten bu hususta 22 farklı görüş naklediyor. Ancak biz onların on ikisine işaret etmekle yetiniyoruz:

1- Sadr-ı İslam'da helal idi; ancak Hayber fethinde yasaklandı.

2- Önceleri mübah idi. Mekke fethedildiği gün yasaklandı.

3- Önceleri mübah idi. Sonra hicretin onuncu yılı vedâ haccında neshedildi.

4- Hicretin dokuzuncu yılında Tebuk gazvesinde neshedildi.

5- Fakat Umrat-ul Kazada mübah edilmiştir.

6- Zaruret için mübah edildi. Daha sonra vedâ haccı yılının sonlarında yasaklandı.

7- Mubah kılındı. Sonra Hayber fethinde kaldırıldı. Daha sonra Mekke fethinde izin verildi sonra yine haram kılındı.

8- Evtas gazvesinde haram kılındı.

9- Mubah kılındı sonra üç kere neshedildi.

10 – Mubah kılındı sonra dört kere neshedildi.

11- Sadr-ı İslam'da Evtas gazvesi, Mekke fethi ve Umra-tü Kaza'da mübah edildi. Hayber ve Tebuk gazvesi ve Hiccet-ül İslam'da neshedildi.

12- Yedi kere mübah kılındı. Sonra yedi defa yani Hayber, Hüneyn, Ümret-ül Kaza, Mekke fethi, Evtas gazvesi Tebuk gazvesi Veda Haccında neshedildi.

 

Eleştiri

1- Ashabın ve Tabiin'in çoğu, Ehl-i beyt imamları ve Şiiler onun neshedilmediğini söylüyorlar.

2- Şafii, bu mezhebe mensub olanların çoğu ve bir nakle göre Ahmet b. Hanbel Sünnetin, Kur'ân'ı neshedemiyeceğine inanıyorlar:[5]

3- Zad-ul Mead (c.2, s.138) kitabında şöyle diyor: İki üç kere neshedilme şeriatta görülmemiş bir şeydir. Böyle bir şey olmamıştır. Nerde kaldıki beş altı hatta yedi kere neshedilsin.

4- Nesh rivayetleri haber-i vahittir. Peygamber-i Ekrem-den Selmet İbn-i Akvâ, Ebu Hüreyre vb. altı kişi nesh rivayetlerini nakletmişlerdir. Bu sahabeden nakleden ravilerin rivayeti de vahittir.[6] Kur'ân, haber-i vahid ile neshedilmez. Rivayetlerin farklı oluşu ve birbirine uymayışı da onun neshedilmediğini gösterir.

5- Bu vahid rivayetler zaman ve mekan açısından birbirine uymuyorlar. Bazen bir raviden iki yerde neshedildiğini söylediği nakledilmektedir.

6- Bu rivayetler mut'anın helâl olduğnu bildiren rivayetlerle çelişiyorlar. İki grup rivayet çeliştiği ve biri tercih edilemediği takdirde her ikisi de bir köşeye bırakılıp o konudaki genel beyanata bakılır.

 

Mut'a Ne Zaman Yasaklandı?

Mut'a Peygmaber-i Ekrem (s.a.a) ve Ebu Bekir'in hilafeti döneminde yasaklanmadı. Ömer'in hilafetinin son zamanlarında yasaklandı. Bu hususta bir çok rivayet vardır ki bunlardan otuza yakını sahih ve muteber senetlerle Ehli Sünnet'in önemli hadis kitaplarında yer almaktadır. Bu husustaki rivayetlerin tümü mütevatırdır. Hatta manevi tevatürlerinden öte bazı özel metinleri bile mütevatirdir. Bu rivayetler arasında her hangi bir çelişki de sözkonusu değildir. Bu rivayetlerden bir kaçına işaret edeceğiz.

1 – Ömer şöyle demiştir:

Rasulullahın zamanında iki mut'a vardı, ben bunları yasakladım, işleyene cezâ verceğim. Mut'a-ı hac ve Mut'a-ı nisâ.[7]

2- Sahih-i Buhari'de Ebu Recâi İmran b. Husayn'dan şöyle dediğini rivayet etmiştir: Allah'ın kitabında mut'a ayeti indi. Rasulullah (s.a.a) bize onu emretti. Rasulullah'la birlikte mut'a ile amel ettik, haram olduğuna dair Kur'an'da herhangi bir ayet inmedi, Rasulullah da vafatına dek bizi ondan nehyetmedi. Bir zat, kendi re'yiyle nehyetti.[8] Bu zatın Ömer olduğu söylenmiştir.

3- Ebu Nezre, Cabir b. Abdullah'tan şöyle rivayet etmiştir. Rasulullah zamanında mut'a-i nisâ ve mut'a-i hacc ile amel ederdik. Sonra Ömer ikisini de nehyetti, biz de bir daha yapmadık. (Müsned-i Ahmed c.4, s.325)

4- Ebu Zübeyr, Cabir'den Şöyle rivayet ediyor: Rasulullah'ın ve Ebu Bekr'in zamanında bir avuç hurma ve unla mut'a yapardık, Ömer bunu Amr b. Hurays hakkında nehyedinceye dek böyleydi. [9]

5- Atâ şöyle rivayet ediyor: Cabir b. Abdullah-i Ensari, Umre için gelmişti, evine gittik. Bir topluluk ondan bazı şeyler sordu. Sonra mut'adan söz edildi. Evet dedi, Rasulullah'ın zamanında mut'ayla amel ederdik. Ebu Bekr ve Ömer'in zamanında da öyle.[AY1] [10]

6- Ebu Nazra diyor ki: Cabir'in yanındaydık, birisi geldi ve İbni Abbas'la İbni Zübeyr'in Mut'a hususundaki ihtilaflarını söyledi. Cabir: Rasulullah'ın zamanında mut'a-i nisâ ve mut'a-i hacla amel ederdik, sonra Ömer ikisini de yasakladı, biz de bir daha yapmadık.[11]

7- Yahya b. Eksem, Basralı bir ihtiyara mut'anın cevazı hakkında kime iktida ettin? diye sordu. O da Ömer'e dedi. Yahya, nasıl Ömer'e iktida ettin? Halbuki o bu hususta halkın en sert olanıydı dedi. İhtiyar şöyle dedi: Bizlere ulaşan doğru habere göre, Ömer minbere çıkmış ve şöyle demiş: Ey insanlar, iki mut'a vardı. Allah ve Rasülü helal etmişti, ben onları size haram ettim, yapanı cezalandıracağım. Biz de iki helal mut'a olduğuna dair onun şahitliğini kabul edip haram edişini reddettik.[12]

8- Hakem, b. Cürayh, ve diğerleri Hazreti Ali'den (a.s) şöyle rivayet ederler: Ömer mut'ayı nehyetmeseydi sadece şakıy (çok kötü) insanlar dışında kimse zina etmezdi.[13]

9- Kays, Abdullah b. Mes'ud'dan şöyle rivayet eder. Peygmaber'le (s.a.a) birlikte savaşıyorduk. Eşlerimiz de yanımızda yoktu. Peygamber'e kendimizi iğdiş mi edelim? diye soruldu.

Peygamber bizi ondan nehyetti. Ama bir süre için elbise karşılığında kadınlarla nikah etmemize izin verdi. Abdullah b. Mes'ud sonra şu ayeti okudu: Allah'ın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez.[14]

Eleştiri

Mütevatir olarak nakledilen Ömer'in aşağıdaki şu sözüyle ilgili bir eleştiri

Rasulullah'ın zamanında iki mut'a vardı, ben bunlardan nehyettim, işleyene ceza vereceğim. Mut'a-i hac ve mut'a-i nisâ.

Bu hadiste iki şeye ceza vadesi verilmiştir. (Yani mut'a-i haccı ve mut'a-i nisayı yapana)

Neden Ömer'in mut'a-i hac'dan nehyetmesinden bunun neshedildiği düşünülmedi de sadece müt'a-i nisa nehyinden neshedildiği düşünüldü?… Neden mut'a-i hac nehyinden kerahet (mekruh olması) anlaşılıyor ama mut'a-i nisa nehyinden hürmet (haram olması) anlaşılmıştır?… Neden mut'a-i hac konusunda Ömer'in kendi içtihadıdır deniliyor da mut'a-i nisa hakkında denilmiyor?… Neden Ömer'in sözleri hüccet oluyor da İbni Mes'ud, Cabir, Ubeyy b. Kâ'b, Ali (a.s) ve İbni Abbas'ın sözleri hüccet olmuyor. Halbuki bunlar da sahabidirler. Faraza, Ömer'in sözü Peygamber'in (s.a.a) hadisi olsa bile, evvela kendi hilafetinin son dönemlerine kadar niçin nakletmedi? Ve (saniyen) haber-i vahiddir ve haber-i vahid ile nesh ispat edilemez.

Böylece mut'anın Ömer'in hilafeti döneminde yasaklandığını bildiren haberler, mut'anın Peygamber'in (s.a.a) zamanında neshedildiğini ifade eden rivayetleri iptal eder. Neticede, o husustaki rivayetler hüccet olmaktan çıkar, onlara güvenilemez. Velhasıl mut'anın bütün müslümanlarca meşru ve mübah olduğu sabit olduktan sonra neshedilip edilmediği hakkında haberlerde ihtilaf olduğuna göre, şüpheye uyamayıp neshedilmediğini kabul etmek gerekir.

 

Mut'anın Yasaklanış Nedenleri

Ömer, kendi zamanında mut'anın bazı karışıklıklara sebep olduğunu görmüş, örneğin evlilerin bu nikahdan daha fazla yararlandığını [15] ve bazılarının bu nikahı şahitsiz yaptıklarını[16] görmüş ve zamanın maslahatına uygun olarak onu kendi re'y ve ictihadıyla menetmiştir. Bunun için rivayetlerde çeşitli nedenler zikredilmiştir. Bu yüzdendir ki, Resulullah'ın (s.a.a) zamanında iki mut'a vardı;ben bunları haram ettim. İşleyene ceza verceğim dediğide tevatürle rivayet edilmiştir. Görülüyor ki Resulullah onları haram etti yahut neshetti demiyor, haram edişini kendisine isnad ediyor, yapanları Allah cezalandırır demiyor, cezalandırırım diyor. Anlaşılıyor ki Ömer'in maksadı o zamana ait bir şeydi. Haram sayması ortam ve zamana göreydi, dine göre değildi. Fakat sonra gelenler bu noktayı anlamadılar ve böyle bir kimsenin Allah'ın helal ettiğini haram etme makamına sahip olmadığını idrak edemediler.

Fazl, İmam'ı Sadık (a.s) dan şöyle rivayet etmektedir: İmam-ı Sadık'ın (a.s) şöyle buyurduğunu duydum: Ömer, Irak ehlinin, onun mut'ayı haram ettiğini sandıkları haberini duyunca, birisini gönderip onlara, "Onun mut'ayı haram etmediğini ve Allah'ın helal kıldığı şeyleri haram etme hakkına sahip olmadığını sadece onun, mut'adan nehyettiğini haber vermesini söyledi.[17]

 

Mut'ayla İlgili Görüşler

Bazıları İbni Abbas harcinde bütün sahabenin mut'anın haram olduğuna dair ittifakları olduğunu göstermeye çalışıyorlar. Hatta İbn-i Abbas'ın da ilk önce zaruret gereği mübah olduğunu söylediğini göstermeye çalışıyorlar. Bu yüzden sahabenin büyüklerinin daha sonra da Ömer'in mut'ayı tahrim etmesine rağmen mut'ayı helal bilen tabiin ve diğerlerinin hatta dört mezhep imamlarının görüşlerini yazmada fayda görüyoruz.

 

Sahabeden Mut'ayı Helal Bilenler

1- İmran b. Husayn[18]

2- Cabir b. Abdullah Ensari[19]

3- Abdullah b. Mes'ud[20]

6- Abdullah b. Ömer[21]

7- Muâviye b. Ebi Süfyan[22]

8- Ebu Said-il Hudri[23]

9- Enes b. Malik[24]

10- Burra b. Azib[25]

11- Sahl b. Sâd-is Sâidi[AY2] [26]

12- Muğiret b. Şu'be[27]

13- Selme b. Ekva[28]

14- Zeyd b. Sabit[29]

15- Halid b. Abdullah Ensari[30]

16- Esmâ bint-i Ebi Bekr[31]

17- Ubeyy b. Kâ'b[32]

18- Zübeyr b. Avam

19- Mabed b. Ümeyye[33]

20- Selme b. Ümeyye[34]

21- Rabiâ b. Ümeyye

22- Amr b. Hurays[35]

23- Ya'la b. Ümeyye[36]

24- Safvan b. Ümeyye[37]

25- Amr b. Huşenb

 

Tabiin ve Diğerlerinden Mut'ayı Helal Bilen  Kimseler

1- Said b. Cübeyr[38]

2- Mücahid[39]

3- Atâ[40]

4- Tavus[41]

5- İbni Curayh[42]

6- Zefer b. Avs-i Medeni[43]

7- Sudeyy[44]

8- Nafi[45]

9- Habib b. Ebi Sabit[46]

10- Hakem b. Uteybe

11- Cabir b. Yezid[47]

12- Amr b. Dinar[48]

13- İmam Muhammed Bâkır (a.s)[49]

14- İmam Cafer Sadık (a.s) [50]

15- İbn-i Ziyad[51]

16- İbn-i Ziyad [52]

17- Said b. Habib[53]

18- İbrahim Nahai[54]

19- Hasan Basri[55]

20- İbni Şubreme[56]

21- Ömer b. Cuveyde[57]

22- Rabi b. Meysara[58]

23- Ebu Zuheri[59]

24- Malik b. Enes

25- Ahmed b.Hanbel

26- Ebu Hanife

 

Dört Mezhep İmamlarının Görüşleri

Malik mutlaka mut'a nikahının cevazına inanmıştır.[60]

Ahmed b. Hanbel de zaruret durumunda caiz bilmektedir.[61]

Ebu Hanife'den şöyle nakledilmiştir: Nikahta belirlenen süre eşlerin genelde yaşayamayacağı bir zaman süreci olursa (örneğin yüz yıl veya yüzden fazla yıl denilirse) nikah sahihtir. Çünkü bu daimi nikah hükmündedir.[62]

Şafii ise mutlaka haram bilir.[63]

 


1- Sünen-i Ýbn-i Mace, 1962. hadis, Müsannaf-i Abdurrazzak, c.7, s.504, Keþþaf, c.3, s.177, Beyrut baskýsý.

 

2- Müsannaf-i Abdurrazzak, c.7, Es-Sünen-ül Kubra: Beyhaki, c.7 s.206, Dürrül Mensur, c.5. s.5, Müstedrek-ül Hakim, c.2. s.393, Et-Teshil. c.1, s.137.

3- Evail: Ebu Hilal-il Askeri, c.1, s. 293.

4- Tefsir-i Beyzavi, c.I, s.259, Teshil, c.1, s.137, Tefsir-i Hazin. c.1, s.357 ve Tefsiri Þevkâni, c.1, s.414den naklen

 

5- Mustafa: Gazali C.1, S.124, El-Ýhkam: Amidi, Fevatih-ur Rahamut Fi Þerhi Müsellem-is Subut Mustasfa Haþiyesi c:2 s:78.

6- Sünen-i Beyhakî c:7 s:201-207.

7- Sünen'i Beyhaki c:7 s:206, Müsned'i Ahmed b. Hanbel c:1 s:52, Þerh-un Nehc lil Mutezili c:1 s:182 ve c:12 c:251, Evâil: Ebu Hilal'il Askeri c:1 s:238, Taberi Haþiyesine yazýlý Niþaburi Tefsiri c:5 s:17, El'Beyanu Vettebyin c:4 s:278 1380 H. B. Zad'ül Mead c:2 s:184, Tefsir'i Râzi c:10 s:50 B. 1357 H. Saihi'i Müslim, Telhis'üþ Þâfi c:3 s:153 ve c:4 s:29, Kenz'ul Ýrfan c:2 s:158, El'Ýzah s:443, El'Ðadir c:6 s:211 nakline göre El'Beyan'u vet Tebyin c:2 s:223, Ahkam'ül Kur'an: Cessas c:1 s:342 ve"345 ve c:2 s:152, Tefsir'i Kurtubi c:2 s:370 El'Mebsut Lis Seraðsi c:5 s:152, Kenz'ül Ummal c:8 s:293 de.  Ebu Salih ve Tahavi'den s:294 de Taberi' (Tehzib'ul Asâr) ve Ýbni Asakir'den naklen, Zav'üþ Þems c:2 s:94.

8- Sahih'i Buhari c:2 s:168 ve c:6 s:33, Sahih'i Müslim c:4 s:168, Sünen'i Nesâi c:5 s:155, Müsned'i Ahmed c:4 s:236, Feth'ul Bâri c:3 s:338, Ýrþad'us Sari c:4 s:169, Sünen'i Beyhaki c:5 s:20, Tefsir'i Niþaburi Taberi Haþiyesi c:5 s:17, Bihar'ül Envar c:8 s:286 eski b., Tefsir'i Râzi c:10 s:49-50 1357 b. , Taraif: Ýbni Tavus s:141 Hilyet'ül Evliyâ'dan naklen, Delail'us- Sýdk c:3 s:101 Ahmed b. Hanbel'den naklen, Cevahir c:30 s:144, El'Ðadir c:6 s:208 çeþitli tefsir kitaplarýndan naklen örneðin: Tefsir'i Kurtubi c:2 s:365, Tefsiri Ýbni Kesir c:1 s:233, Tefsir'i Ebi Hayyan c:3 s:218.

9- Müsannaf: Hafýz Abdurrezzak: c:7 s:499, el- Ýzah. Ýbni Þazan s:441, Feth-ul Bâri, c:9, s:49.

10- Sahih'i Müslim, c.4, s:131, Müsned'i Ahmed b.Hanbel c:3, s:380, Feth'ul Bâri c:9 s:149, Nasb'ur Raye, c:3, s:181, es-Siret'ul Halebiyye c:3 s:103 Müslim'den naklen.

11- Sahah'i Müslim c:4 s:131, Sünen'i Beyhaki c:7 s:206.

12- Muhazýrat'ý Râgýb, c:2, s:94, Müt'a Fekiki, s:72, Mir'at'ul Ukul, c:3, s:481.

13- Tefsir'i Taberi c:5 s:9, Müsannaf: Abdurrezzak c:7 s:500, Muntahab'u Kenz'il Ummal, Müsned'in Haþiyesi c:6 s:405, Tefsir'i Razi c:10 s:50, 1357. H.b., Ed Dürr'ül Mensur c:2 s:140, Þerh'un Nehc Lil Mütezili c:2 s:253, Kenz'ul Ummal c:8 s:294, Tefsir'i Ebi'l Hayyan c:3 s:218, Telhis'uþ Þafi c:4 s:32, El'Ýzah s:443.

14- Sahih'i Müslim'de c:4 s:130. çeþitli senetlerle ve Sahih'i Buhari'de c:6 s:66 ve c:7 s:5. nakledilmiþtir. Ancak Buhari de hadisin senedinde Ýbni Mes'ud, metninde ise "bir süre için" kelimeleri yoktur. Ama bu iki sahih kitaptan mezkur hadisi nakleden kimselerin, hadisi aynen yazdýðýmýz gibi nakletmiþlerdir. Nitekim Ayetullah Hoi'nin de söylediði gibi (el-Beyan, s:546-547) Buhari'deki bu hadisin tahrif edildiði anlaþýlýyor. Mezkur hadisi Sahih'i Müslim ve Sahih'i Buhari'den olduðu gibi nakledenler þunlardýr:

Sünen-i Beyhaki, c:7, s:200, Nasb-ur Raye, c:3, s:180, Zad-ul Mead, c:2, s:184 ve c:4, s:6, Ed-Dürr-ül Mensur: Suyuti, c:2, s:140, Er-Ravzet-un Nediyye: Kuþcu, c:2, s:16, Cem-ul Ferâid: Muhammed b. Süleyman, c:1, s:589.

Diðer kaynaklar: Teysir-ul Vusül, c:2, s:329, Hindustan b.  Cevahir, c:30, s:144, Tefsir-i Kurtubi, c:5, s:130, Dürr-ül Mensur, c:2, s:307, Buhari, Müslim, Ýbni Ebi Þeybe, Nesai, Ýbni Ebi Hatem, Beyhaki, Ebi Þeyh ve Ýbni Merduye'den naklen, Tefsir-i Ýbni Kesir, c:2, s:87, Ahkam-ul Kur'an, c:2, s:151 ve 154, Neyl'ul Evtar, c:6, s:268, Müsned'i Ahmed, c:1, s:420 ve 432, Ýtibar: Hazimi, s:176, Delail'us Sýdk, c:3, s:98, El'Ýzah, s:437. Bu hadis Miþkât kitabýnda, üzerinde ittifak edilen hadislerden sayýlmýþtýr. Bihar'ul Envar, c:8 s:286 eski b. Müslim ve Ýbni Esir'in Cami'ul Usul kitabýndan naklen, Taraif: Ýbni Tâvus, s:141.

15- El- Muhalla: Ýbni Hazým, c:9, s:519, 520, Mea-l Kur'an, s:174.

16- El- Muhalla: Ýbni Hazým c:9, s:519, 520, Mea-l Kur'an, s:174.

17- Bihar-ul Envar, c:103, s:319, Müstedrek'ul Vesail, c:2, s:587.

18- Tefsir-i Niþaburi Taberi Haþiyesi, c:5, s:17, Müt'a Fekiki, s:64.

19- El- Mühalla, c:9, s:519, Neyl'ul Evtâr, c:6, s:270, Muhalla'dan naklen, Feth'ul Bâri, c:9, s:150, Serâir, s:311, Cevahir, c:30, s:150, Müstedrek'ul Vesail, c:2, s:595, Mut'a: Fekiki s:44.

20- Zad'ul Maad, c:4, s:6 ve c:2, s:184, Þerh-ül Lüma, c:5, s:282, El-gadir, c:6, s:220, Mühalla, Neyl-ul Evtâr, Feth-ul Bâri, c:9, s:102 ve 150, Müt'a: Fekiki, Serâir, Þerh-un Nehc-lil Mutezili, Cevahir, Müstedrek-ul Vesail, Þerh-ul Muvatta liz Zürkâni.

21- El'Gadir, c:6, s:22, Cevahir, c:30, s:150 Ülfet kitabýndan (Ebul Hasan b. Ali Zeyd) ve Müslimden naklen.

22- Mühalle, Neyl-ul Evtâr, Feth-ul Bâri, Fekiki, Zürkâni, Müstedrak-ul Vesail, Mesail-i Sâðaniyyeden naklen, Cevahir Ülfet kitabýndan naklen.,

23- Þerh-un Nehc lil Mutezili c:2 s:254, Ümdet'ul Kâri c:8 s:310, Serair s:311, Cevahir c:30 s:150, Fekiki, Muhalla, Feth,ul Bâri, Zeylai, Neyl-ul Evtâr.

24- Þerh-ul Lum'a, c:5, s:282.

25- Cevahir, c:30, s:150 Ülfet ve Sahihi-i müslim den naklen.

26- Cevahir, c:30, s:150 Ülfet ve Sahihi-i müslim den naklen.

27- Serair s:311, Cevahir, c:30, s:150, Asl-uþ Þia ve Usüluha s:181, Keþf-ul Hak.

28- Fekiki, s:64, Þerh-ul Lum'a, c:5, s:282, Cevahir, c:30, s:150, Þerh'un Nehc: Mutezili, c:2, s:254, Telhis'uþ Þafi, c: s:32, Serair, s:311.

29- Mut'a: Fakiki, s:64.

30- Mut'a: Fakiki s:64.

31- Mühalla, Neyl'ul Evtâr.

32- Cevahir, c:30, s:150, El-Gadir, c:6, s:221.

33- Muhalla, Neyl'ul Evtar, Evtar, Feth'ul Bari Zürkani, Cevahir, Fekiki.

34-  Muhalla, Neyl'ul Evtar, Evtar, Feth'ul Bari Zürkani, Cevahir, Fekiki.

35- Muhalla, Neyl'ul Evtar, Evtar, Feth'ul Bari Zürkani, Cevahir, Fekiki.

36- Müstedrek'ül Vesail, c:2, s:595, Cevahir, c:30, s:150, Ülfet Kitabýndan naklen.

37- Müstedrek'ül Vesail, c:2, s:595, Cevahir, c:30, s:150, Ülfet Kitabýndan naklen.

38- Þerh'un Nehc, c:2, s:254, Mühalla, Feth'ul Bari, Zürkani Muvatta'nýn þerhinde, Cevahir, Fekiki.

39- Þerh'un Nehc, c:2, s:254,  Serair, s:311, Tehlis'uþ Þafi, c:4, s:32, Tefsir'i Ýbni Kesir, c:1, s:474, Asl'uþ Þia ve Usuluha s:181, Cevahir, c:30, s:150, Fekiki.

40- Mühalla, Feth'ul Bari, Neyl'ul Evtar, c:6, s:271, Cevahir, Seriar, El'Gadir, Fekiki, Asl'uþ Þia.

41- Mühalla, Feth'ul Bari, Neyl'ul Evtar, c:6, s:271, Cevahir, Sarair, El-Gadir, Fekiki, Asl'uþ Þia.

42 Tehzib'ut Tehzib, c:6, s:406, El'Gadir, c:6, s:222, Tezkiret'ul Huffaz o da Þafiiden nklen, Feth'ul Bâri, c:9, s:150, Cevahir, c:30, s:150.

43- El' Bahr'ur Râik, c:3, s:115, El'Gadir, c:6, s:222.

44- Cevahir, c:3, s:150.

45- Seyyid Hasan Bahr'ul Ulumun Ulumun Telhis-uþ Þafiye yazdýðý talika, c:4, s:32.

46- El'Gadir, c:6, s:230, Ahkâm'ul Kur'an, c:1, s:162den naklen.

47- Müstedrek'ul Vesail, c:2, s:595.

48- Müstedrek'ul Vesail, c:2, s:595, Cevahir, c:30, s:150.

49- Neyl'ul Evtâr, c:6, s:271, El' Bahr'uz 'Zahhar lil Mehdi, c:3, s:22.

50- Neyl'ul Evtâr c:6, s:271, El' Bahr'uz 'Zahhar lil Mehdi, c:3, s:22.

51- Neyl'ul Evtar, c:6, s:272.

52- Cevahir, c:30, s:150.

53- Cevahir, c:30, s:150.

54- Cevahir, c:30, s:150.

55- Cevahir, c:30, s:150.

56- Cevahir, c:30, s:150.

57- Cevahir, c:30, s:150.

58- Cevahir, c:30, s:150.

59- Cevahir, c:30, s:150.

60- El'Gadir, c:6, s:222, Serahsi'nin Mebsut kitabýndan naklen, El'Hidaye Fi Þerh'il Bidaye, c:1, s:141, Mecmaül Enhur Fi Þerhi Mültakal Ebhur, c:1, s:270, El'Beyan: Hoi, s:333, Týbyan'ul Hâkâik Fi Þerhi Kenzid Dakaik Zeylei Þerhul Mekasid lit Taftazani, Feth'ul Bari, Þerh'u Muhtasarý Ebi'z Ziya liz-Zurkani, Þerhi Muvatta.

61- Tefsir-i Ýbni Kesir, c:1, s:474, Eb-Bidaye Ven-nihaye, c:4, s:194.

62- El- Bahruz, Zahhar, c:3, s:22, Hüdel Ýslam Dergisi, c:19, Sayý:2, Say:79, El-Ahkam-uþ Þeriyye Fil Ahval-iþ Þahsiyye, c:1, s:28, Mut'a: Fekiki.