İnsanların cennete girmesine en çok sebep olan şey, Allah’dan sakınması ve güzel ahlaklı olmasıdır. Bihar’ul Envar, c.71, s.373 Hz. Muhammed (s.a.a)

Hadislerin Yazılması

Hadislerin Yazılması

Soru

Hadis kitaplarında sayısız çelişki bulunmaktadır. Neden Peygamber ve İmamların kendileri, hadis içeren kitaplar yazmadılar? Neden Kur’ân için tefsir yazmadılar? Neden diğer yazarlardan kitaplar elimize ulaştı ama imamlardan bizim için geride bir şey kalmadı?

Kısa Cevap

İslâm Peygamberi (s.a.a) Allah’ın isteği ve takdiri üzerine ders okumamış; hiçbir zaman bir üstadın yanına gitmemiş ve hiçbir kitap yazmamıştır. Bu ilahi takdirin nedeni de kâmilen açıktır. Zira Peygamber’in ebedi mucizesi Kur’ân adındaki kitabıdır. Normal olarak okuma ve yazması olan bir kimsenin kitap getirmesi olanaksız bir iş değildir. Dolayısıyla okuma ve yazması olmuş olsaydı en azından bazı kimseler için şöyle bir şüphenin şekillenmesi söz konusu olabilirdi: Bu kitap (Kur’ân) Peygamber’in (s.a.a) zihinsel düşünceleri ve öğretmeninin vermiş olduğu eğitimin neticesinde oluşturulmuş zihinsel öğretilerdir. İmam Ali (a.s) ve İmam Seccad (a.s) dışında diğer Masum İmamlardan (s.a) bize kitabın ulaşmamasının birçok muhtelif nedenleri vardır. İnsanların toplumsal rehberlik ve imamet vazifesi, zamana has şartların olması, öğrencilerinin olması ve hadis yazan yazarların bulunması bu nedenlerden bir kaçıdır.

Ayrıntılı Cevap

Sorunuz birkaç açıdan incelenebilir:

1. İslâm Peygamberi’ne (s.a.a) Dair:

Peygamber Efendimiz (s.a.a) çok özel şartlara sahip bir zamanda yaşıyordu. İslâm Peygamberi (s.a.a) Allah’ın isteği ve takdiri üzere ders okumamış ve hiçbir zaman bir üstadın yanına gitmemiş ve hiçbir kitap yazmamıştır. Bu ilahi takdirin nedeni de kâmilen açıktır.

Zira Peygamber’in ebedi mucizesi Kur’ân adındaki kitabıdır. Normal olarak okuma ve yazması olan bir kimsenin kitap getirmesi olanaksız bir iş değildir. Dolayısıyla okuma ve yazması olsaydı en azından bazı kimseler için şöyle bir şüphenin şekillenmesi söz konusu olabilirdi: Bu kitap (Kur’ân) Peygamber’in (s.a.a) zihinsel düşünceleri ve öğretmenlerinin eğitimi neticesinde oluşturulmuş öğretilerdir. Zira Kur’ân’da şöyle buyuruyor:

“Sen şu Kur’ân’dan önce hiçbir kitap okumuyor ve onu sağ elinle yazmıyordun. (Okuyup yazsaydın) o takdirde batıl peşinde koşanlar, şüpheye düşerlerdi.” [1]

Buna binaen okuma ve yazma niteliğinin her insan için kemal sayıldığı doğrudur. Ama bazen, bazı nedenler dolayısıyla ve bazı şartlar gereğince okuma ve yazmanın olmayışı kemal sayılır. Bu peygamberlere özellikle son peygamber’e (s.a.a) kâmilen sıdk etmektedir. Eğer okumuş bir bilgin veya bilgili ve çok okuyan bir filozof nübüvvet iddiasında bulunsa ve semavî kitap unvanıyla bir kitap sunmuş olsaydı, acaba bu kitap ve mektep kendi düşüncelerinin eseri midir, şeklindeki vesvese ve şüphelerin akla gelmesi muhtemel olmayacak mıydı? “Belki Peygamber Efendimizin (s.a.a) nübüvvetinden sonra bile bir şeyleri yazmamış olması İslâm karşıtlarının eline bir kozun geçmemesi içindir.[2] O kendi ilimlerinin tümünü vahiyden öğreniyordu.”[3]

Hafız’ın dediği gibi:

Benim yazarım mektebe gitmedi, yazı yazmadı
Gamze ile mesele öğreten yüz müderris oldu.[4]

2. Neden İmamlar (a.s) Kitap Yazmadılar?

Mutlak bir şekilde İmamların bir şey yazmadığını söylemek doğru değildir. Zira imamların babası olarak adlandırılan İmam Ali (a.s), meşhur bir kitap yazmıştır ki bu kitap onun masum evlatlarının sözlerinde “Ali’nin (a.s) Kitabı” şeklinde tanınmıştır.[5] İmam Seccad’dan (a.s) da meşhur Sahife-i Seccadiye elimize ulaşmıştır. Evet! Günümüzde Ali’nin (a.s) kitabı olarak bilinen kitap elimizde bulunmamaktır. Kur’ân tefsiri konusunda da, Kur’ân’ın nüzul sebeplerini ve bazı tefsirlerini ilk toplayan İmam Ali’dir (a.s), ancak halifeler ve onları takip eden halk tarafından İslâm’ın ilk yıllarında olan bazı olaylar sonucu kabul görmedi.

Masum İmamlar (a.s) tarafından yazılan bu kitaplar dışında, onlardan başka bir el yazması rapor edilmemiştir. Bunun nedenini birkaç maddede özetleyebiliriz:

a) Halkın Toplumsal Rehberliği ve İmameti Bağlamında İmamların Vazifeleri:

Her zamanın imamının omuzlarına yüklenmiş olan vazifeler o kadar geniş ve kapsamlıdır ki, kitap yazmak bunlara karşı çok küçük bir şey kalırdı. İmam bir yazar veya müellif değildir, o halkın zâhirî ve manevî rehberlik vazifesini üstlenmiştir. O’nun vazifesi İslâm yolunda canlarını feda edecek mücahit ve temiz insanları yetiştirmektir. İmam’ın vazifesi halkın bütün dünyevî ve uhrevî meselelerini denetlemektir. Her ne kadar bu iş de (kitap yazma) çok önemli konulardan sayılıyor ise de, İmam’ın daha önemli işler ile meşgul olmasından dolayı bu işlere zaruretin icap ettiğinden daha fazla vakit ayırmamışlardır. Zahiren bu zaruret ve vakit genişliği İmam Ali (a.s) ve İmam Seccad’ın (a.s) haricindekiler için vücuda gelmemiştir.

b) Özel Zamansal Şartların Varlığı:

Bu delil iki yönden incelenebilir:

1. Halkın teveccühsüz ve ilgisiz olmaları: İmamların hazırda bulundukları dönemdeki halk, hükümet yerini işgal ve gasbeden kimseler tarafından oluşturulmuş şartlar nedeniyle Ehl-i Beyt’e (a.s) gereken teveccühü göstermiyorlardı. Ehlibeyt İmamlarının (a.s) evlerine çekilme sebeplerinin asıl nedeni, halkın isteksiz ve ilgisiz olmalarıydı. Elbette halkın bu isteksizliği Ehl-i Beyt’in (a.s) makam ve şanlarından herhangi bir şey eksiltmedi, bilakis halkın sahip oldukları bu durumun bütün zararları yine halka yönelikti. Her halükârda bir görüş, fikir ya da bu tür hususiyetlere haiz bir metnin yazılıp insanlara sunulması kendi başına toplumsal olgunluk gerektirmektedir. Zahiren toplum böyle bir olgunluğa ulaşmamıştı.

2. Özel zamanda takiyye ortamının oluşması: Bu boğucu ortamın var olması sadece İmamların kendilerinin söylemiş oldukları sözlere ve yazdıkları mektuplara yönelik değildi, bilakis bu durum İmamların (a.s) ashapları tarafından yazılmış olan şeyler karşısında da oluşmuştu. İmam Cevad’ın (a.s) ashabından birisi İmam’a şöyle bir şey söylüyor:

“Üstatlarımız İmam Bâkır (a.s) ve İmam Sadık’tan (a.s) rivayetler nakletmiş ve yazmışlar. Ancak sıkı bir takiyye döneminden geçtikleri için kitaplarını sakladılar ve toplumda yayılmasını önlediler. Şimdi bu kitaplarla ne yapmamız gerekir? İmam şöyle buyurdu: O kitaplarda sorun yok onları yayınlayabilirsiniz.”[6]

Buna binaen, imamların ellerine kalem alıp (bırak kitap yazmalarını bir yana) bir mektup yazmaları bile kendileri için çok zor idi. Bunun en önemli delillerinden bir tanesi o dönemlerde sıkı bir takiyye ortamının olmasıdır. Emevi ve Abbasi hükümetleri tarafından Masum İmamlar (a.s), imamet dönemleri boyunca şiddetli bir şekilde kontrol ve gözetim altında tutuluyorlardı. Bu durum ve halet İmamlar (a.s) döneminde bazen azalıyor ve bazen de şiddetleniyor olsa da onların tümü takiyye gölgesi ve şemsiyesi altında yaşıyorlardı. Bu ortam o kadar baskıcı idi ki İmam Bâkır (a.s) takiyyenin önemi bağlamında şöyle buyuruyor:

“Takiyye benim ve babalarımın dinidir.” [7]

3. Hadis öğrencilerinin ve yazarlarının bulunması: İmamların (a.s) buyruk ve hadislerini yazma vazifesini, muhaddisler adıyla meşhur olan imamların bazı ashabı üstlenmişlerdir. Bundan dolayı, İmamların rivayetleri onların ashabının zahmet ve çabalarıyla bize ulaşmıştır. Yani İmamlar (a.s) tarafından kitap yazılmamış olsa bile onlar tarafından alınan tedbirler hadislerin yok olmasını önlemişlerdir. Evet, belki şöyle diyebiliriz: Eğer İmamların (a.s) kendileri kitap yazmış olsalardı onlarda ihtilaf olmazdı. Ama kesinlikle böyle bir durum söz konusu değildir. Zira eğer İmamların (a.s) kendileri bile kitap yazmış olsalardı, diğer ashaplarının yazmış oldukları kitaplarında olduğu gibi onlarınkinde de kirli ellerin ve tahrif edici kimselerin müdahalesinden masum kalamazlardı. Belki ashaplarının kitaplarını tahrif etmek için gösterdikleri şiddetli çaba, onların kitaplarını tahrif etmek için daha çok olurdu. İmamlara nispet edilen tahrif edilmiş bu kitaplarla halkın yoldan çıkması daha şiddetli olurdu. Çünkü halk ve hatta muhaddisler, bu kitapların İmamlara (a.s) ilişkilendirilmesiyle içinde hata ve yanlışlık olacağı ihtimalini vermezler ve diğer ashabın kitaplarında olduğu gibi tashih ve düzenleme fikrine düşmezlerdi. Sonuç itibarıyla İmamlar (a.s) tarafından kitap yazılmasının bir faydası olmazdı.

Konumuza son vermeden önce şunu hatırlatmakta yarar var: Sorduğunuz soruda hadis kitaplarında birçok çelişkiler olduğunu söylediniz. Ama bu söz doğru değildir. Bilakis zahiri olarak bazı rivayetler arasında kendisini gösteren çelişkiler İslâm düşünürleri tarafından gösterilen çaba ve çalışma neticesinde çözülmüş durumdadır. Bizim hadislerimiz tarih boyunca İmamların ashabı ve bizzat İmamlarımızın (a.s) kendileri tarafından tasfiye edilip düzenlenmiştir. Fakihlerin görüşlerinde de aralarında zahiren çelişki olan hadisler çözülmüştür.

–—


[1]     Ankebut, 48.

[2]     Mutahharî, Murtaza, Peygamber-i Ümmi, Tahran, Sadra, h.ş. 1378, s. 6.

[3]     Mekarim Şirazî, Nâsır, Tefsir-i Numûne, Tahran, Kitab-ı İslamiye, h.ş. 1374, c. 16, s. 308.

[4]     Nigarı men ki bî mektep nereft ve hat ne nivişt

Bi gamze, mesele amuz-i sed muderris şod. (Divan-ı Hafız, 167. Gazel)

[5]     Kuleynî, Muhammed bin Yakup, Kâfi, Tahran, Daru’l-Kitab-ı İslamiye, h.ş. 1365, c. 1, s. 41.

[6]     Kâfi, c. 1, s. 53.

[7]     Kâfi, c. 2, s. 219.