Sabır hoşnutluktur. Kenz’ul Ummal, 6499, 6518 Hz. Muhammed (s.a.a)

Emirulmüminin Ali b. Ebutalib’in (a.s) Sabah Duâsı

Emirulmüminin Ali b. Ebutalib’in (a.s) Sabah Duâsı

Ebuzer Helvacı
Muhsin Farahmand
Muhammed Hucirat

Allame Meclisî bu duayı “Biharu’l-Envar” adlı kitabının dua kitabında ve salat kitabında kaydetmiş ve demiştir ki: “Bu dua meşhur dualardandır; ben bu duayı Seyyid b. Bâkî’nin (r.a) “Misbah” adlı kitabı dışında diğer muteber kitaplarda bulamadım.”

Ve yine demiştir ki: “Meşhur olan bu duayı sabahın farz namazın-dan sonra okumaktır. Seyyid İbn Bâkî ise bunun sabah namazının na-filesinden sonra okunmasını rivayet etmiştir; fakat hangisinden sonra okunursa okunsun iyidir.”

بِسمِ اللهِ الرَحمنِ الرَحِيم

 

اَللّـهُمَّ يا مَنْ دَلَعَ لِسانَ الصَّباحِ بِنُطْقِ تَبَلُّجِهِ، وَسَرَّحَ قِطَعَ الّلَيْلِ الْمُظْلِمِ بِغَياهِبِ تَلَجْلُجِهِ، وَاَتْقَنَ صُنْعَ الْفَلَكِ الدَّوّارِ في مَقاديرِ تَبَرُّجِهِ، وَشَعْشَعَ ضِياءَ الشَّمْسِ بِنُورِ تَاَجُّجِهِ، يا مَنْ دَلَّ عَلى ذاتِهِ بِذاتِهِ وَتَنَزَّهَ عَنْ مُجانَسَةِ مَخْلُوقاتِهِ وَجَلَّ عَنْ مُلاءَمَةِ كَيْفِيّاتِهِ، يا مَنْ قَرُبَ مِنْ خَطَراتِ الظُّنُونِ وَبَعُدَ عَنْ لَحَظاتِ

Bismillahirrahmanirrahim

“Allah’ım! Ey sabahı apaçık aydınlığıyla aşikâr eden, gecenin karan-lıklarını kendi haline salıveren, burçlardaki ölçülerinde gezegenlerine sa-pasağlam bir yapı veren ve ışık saçan güneşin nurunu her tarafa yayan Allah.

Ey varlığına, varlığı ile delil olan; yaratıklara benzemekten münezzeh ve yaratıkların niteliklerinden yüce olan Allah.

Ey basiret gözü ve düşüncelere yakın, zahiri gözlerin bakışından uzak olan ve varlıkları yaratmadan önce onları bilen Allah.

 

الْعُيُونِ وَعَلِمَ بِما كانَ قَبْلَ اَنْ يَكُونَ، يا مَنْ اَرْقَدَني في مِهادِ اَمْنِهِ وَاَمانِهِ وَاَيْقَظَني اِلى ما مَنَحَني بِهِ مِنْ مِنَنِهِ وَاِحْسانِهِ وَكَفَّ اَكُفَّ السُّوءِ عَنّي بِيَدِهِ وَسُلْطانِهِ، صَلِّ اللّـهُمَّ عَلَى الدَّليلِ اِلَيْكَ فِي اللَّيْلِ الاَْلْيَلِ، وَالْماسِكِ مِنْ اَسْبَابِكَ بِحَبْلِ الشَّرَفِ الأَطْوَلِ، وَالنّاصِعِ الْحَسَبِ في ذِرْوَةِ الْكاهِلِ الأَعْبَلِ، وَالثّابِتِ الْقَدَمِ عَلى زَحاليفِها فِي الزَّمَنِ الأَوَّلِ، وَعَلى آلِهِ الأَخْيارِ الْمُصْطَفِيْنَ الأَبْرارِ، وَافْتَحِ اللّـهُمَّ لَنا مَصاريعَ الصَّباحِ بِمَفاتيحِ الرَّحْمَةِ وَالْفَلاحِ، وَاَلْبِسْنِي اللّـهُمَّ مِنْ اَفْضَلِ خِلَعِ الْهِدايَةِ وَالصَّلاحِ، وَاَغْرِسِ اللّـهُمَّ بِعَظَمَتِكَ في شِرْبِ جَناني يَنابيعَ الخُشُوعِ، وَاَجْرِ اللّـهُمَّ لِهَيْبَتِكَ مِنْ اماقي زَفَراتِ الدُّمُوعِ، وَاَدِّبِ اللّـهُمَّ نَزَقَ الْخُرْقِ مِنّي بِاَزِمَّةِ الْقُنُوعِ، اِلـٰهي اِنْ لَمْ تَبْتَدِئنِي الرَّحْمَةُ مِنْكَ بِحُسْنِ التَّوْفيقِ فَمَنِ السّالِكُ بي اِلَيْكَ في واضِحِ الطَّريقِ، وَاِنْ اَسْلَمَتْني اَناتُكَ لِقائِدِ الأَمَلِ وَالْمُني فَمَنِ الْمُقيلُ عَثَراتي مِنْ كَبَواتِ الْهَوى، وَاِنْ خَذَلَني نَصْرُكَ عِنْدَ مُحارَبَةِ النَّفْسِ وَالشَّيْطانِ فَقَدْ وَكَلَني

Ey huzur içinde beni uyutan, bana bağışlamış olduğu çeşitli nimet ve ihsanlarından yaralanmam için tekrar uykudan uyandıran, kendi eli ve egemenliğiyle kötülükleri benden uzaklaştıran Allah.

Allah’ım! En karanlık gecede (delalet ve şirk karanlığında) halkı sana yönlendiren, üstün ve sağlam ipe (Kur’an’a) sarılan, kemalin zirvesinde hasebi (aile üstünlüğü) halis ve yüce olan, tâ başından ve cahiliyet dev-rinde halkın sapmasına (şirk ve delalette olmalarına) rağmen Allah’a iba-dette sebat gösteren Peygamber’ine ve onun tertemiz, şeçkin ve üstün Ehl-i Beyt’ine salat eyle. Allah’ım; sabahın kapılarını felah ve rahmet kilit-leriyle yüzümüze aç. Allah’ım; en güzel salah ve hidayet giysisini bana giydir. Allah’ım; büyüklüğünle kalbimin derinliklerine huşu ve tevazu çeşmelerini yerleştir. Allah’ım; heybetin için göz pınarımdan gözyaşlarını akıt. Allah’ım; haddi aşan serkeşlik ve cahilliğimi kanaat yularıyla düzelt.

Allah’ım; ilk başından güzel tevfikinle rahmetin beni sarmasaydı, apaçık doğru yolda kim beni sana yönlendirebilirdi? Eğer ağır davranman (mühlet vermen) sabrın beni batıl arzularımın çektiği yöne gitmekte beni kendi halime koyacak olsa, artık beni nefsin azgınlıklarından kim kutra-rabilir? Eğer nefis ve şeytana karşı mücadelede yardımın benden esir-gense, o zaman ben zorluk ve mahrumiyete duçar olurum.

 

خِذْلانُكَ اِلى حَيْثُ النَّصَبُ وَالْحِرْمانُ، اِلـٰهي اَتَراني ما اَتَيْتُكَ إلاّ مِنْ حَيْثُ الآمالِ اَمْ عَلِقْتُ بِاَطْرافِ حِبالِكَ إلاّ حينَ باعَدَتْني ذُنُوبي عَنْ دارِ الْوِصالِ، فَبِئْسَ الْمَطِيَّةُ الَّتي امْتَطَتْ نَفْسي مِنْ هَواهـا فَواهاً لَها لِما سَوَّلَتْ لَها ظُنُونُها وَمُناها، وَتَبّاً لَها لِجُرْاَتِها عَلى سَيِّدِها وَمَوْلاها اِلـٰهي قَرَعْتُ بابَ رَحْمَتِكَ بِيَدِ رَجائي وَهَرَبْتُ اِلَيْكَ لاجِئاً مِنْ فَرْطِ اَهْوائي، وَعَلَّقْتُ بِاَطْرافِ حِبالِكَ اَنامِلَ وَلائي، فَاْصْفَحِ اللّـهُمَّ عَمّا كُنْتُ (كانَ) اَجْرَمْتُهُ مِنْ زَلَلي وَخَطائي، وَاَقِلْني مِنْ صَرْعَةِ رِدائي فَاِنَّكَ سَيِّدي وَمَوْلاي وَمُعْتَمَدي وَرَجائي وَاَنْتَ غايَةُ مَطْلُوبي وَمُناي في مُنْقَلَبي وَمَثْوايَ، اِلـٰهي كَيْفَ تَطْرُدُ مِسْكيناً الْتَجَأَ اِلَيْكَ مِنَ الذُّنُوبِ هارِباً، اَمْ كَيْفَ تُخَيِّبُ مُسْتَرْشِداً قَصَدَ اِلى جَنابِكَ ساعِياً، اَمْ كَيْفَ تَرُدُّ ظَمآناً وَرَدَ اِلى حِياضِكَ شارِباً كَلاّ وَحِياضُكَ مُتْرَعَةٌ في ضَنْكِ الُْمحُولِ، وَبابُكَ مَفْتُوحٌ لِلطَّلَبِ وَالْوُغُولِ، وَاَنْتَ غايَةُ الْمَسْؤولِ (السُّؤْلِ) وَنِهايَةُ الْمَأمُولِ، اِلـٰهي هذِهِ اَزِمَّةُ نَفْسي

Allah’ım; sen görüyorsun ki sadece ümitlerimle sana geldim ve gü-nahlarım visal yurdundan beni uzaklaştırdığında çaresiz kalarak senin kerem ve lütuf iplerine tutundum.

Nefsimi istediği yöne çekip götüren bu havâ ve heves bineği ne kötü bir binektir. Yazıklar olsun, batıl arzu ve hayallerle kendini aldatan ve mevlasına başkaldırmaya kalkışan nefse.

Allah’ım; ümit eliyle rahmet kapını çaldım. Hava ve hevesin taşkınlığı yüzünden sana koştum. Dostluk parmaklarımı rahmet iplerine geçirdim. Allah’ım; artık günahımı, hatamı ve sürçmelerimi bağışla ve beni helak olmaktan koru. Çünkü sensin benim efendim, mevlam, ümidim ve güve-nim. Sensin benim her iki dünyada en son arzum ve isteğim.

Allah’ım; günahlardan kaçıp sana sığınan aciz kulunu nasıl kerem kapından kovarsın? Senin kapına koşarak gelen ve yol göstermeni iste-yen kimseyi lütuf ve ihsanından nasıl mahrum edersin? Susamışlığını gi-dermek için senin rahmet çeşmelerinin sahiline gelen kimseyi nasıl su-samış olarak geri çevirirsin? Hayır; Oysa senin rahmet ve kerem çeşme-lerin, kuru topraklarda da coşmaktadır, senin rahmet kapın, arayan ve tu-feylilerin (herkesin) yüzüne açıktır, sensin en son arzu ve isteğim.

Allah’ım! Bu nefsimin yularıdır; onu senin irade ve rıza ipine iyice

 

عَقَلْتُها بِعِقالِ مَشِيَّتِكَ وَهذِهِ اَعْباءُ ذُنُوبي دَرَأتُها بِعَفْوِكَ وَرَحْمَتِكَ وَهذِهِ اَهْوائِي الْمُضِلَّةُ وَكَلْتُها اِلى جَنابِ لُطْفِكَ وَرَأفَتِكَ، فَاجْعَلِ اللّـهُمَّ صَباحي هذا ناِزلاً عَلَي بِضِياءِ الْهُدى وَبِالسَّلامَةِ فِي الدّينِ وَالدُّنْيا، وَمَسائي جُنَّةً مِنْ كَيْدِ الْعِدى (الأَعْداءِ) وَوِقايَهً مِنْ مُرْدِياتِ الْهَوى اِنَكَ قادِرٌ عَلى ما تَشاءُ تُؤتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشاءُ وَتُعِزُّ مَنْ تَشاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشاءُ، بِيَدِكَ الْخَيْرُ اِنَّـكَ عَلى كُلِّ شَيْء قَديرٌ، تُولِجُ اللَيْلَ في النَّهارِ وَتُولِجُ النَّهارَ فِي اللَّيْلِ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَي وَتَرْزُقُ مَنْ تَشاءُ بِغَيْرِ حِساب، لا اِلـٰهَ إلاّ اَنْتَ سُبْحانَكَ اللّـهُمَّ وَبِحَمْدِكَ مَنْ ذا يَعْرِفُ قَدْرَكَ فَلا يَخافُكَ، وَمَن ذا يَعْلَمُ ما اَنْتَ فَلا يَهابُكَ، اَلَّفْتَ بِقُدْرَتِكَ الْفِرَقَ، وَفَلَقْتَ بِلُطْفِكَ الْفَلَقَ، وَاَنَرْتَ بِكَرَمِكَ دَياجِيَ الْغَسَقِ، وَاَنْهَرْتَ الْمِياهَ مِنَ الصُّمِّ الصَّياخيدِ عَذْباً وَاُجاجاً، وَاَنْزَلْتَ مِنَ الْمُعْصِراتِ ماءً ثَجّاجاً، وَجَعَلْتَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لِلْبَرِيَّةِ سِراجاً وَهّاجاً مِنْ غَيْرِ اَنْ

bağladım; bu günah yüklerimdir, onu rahmet ve affına sığınarak üzerim-den atıyorum; bu dalalete çeken nefsimdir, onu senin lütuf ve merhame-tine bırakıyorum.

Allah’ım! Bu sabahı, hidayet ışığı, dünya ve dinimde selametlikle ba-na açılmasını mukadder eyle ve akşamımı, düşmanların hilesine siper ve nefsin helak edici heveslerine karşı bir koruyucu kıl. Gerçekten sen iste-diğin her herşeyi yapmaya kadirsin, dilediğine mülk verirsin, dilediğinden mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini de zelil edersin. Ha-yır sadece senin elindedir. Muhakkak ki sen her şeye kadirsin. Geceyi gündüze ve gündüzü de geceye sokarsın. Ölüden diri ve diriden de ölü meydana getirirsin, dilediğine de hesapsızca rızık verirsin.

Senden başka tapılacak ma’bud yoktur. Sen her noksanlıktan mü-nezzehsin; Allah’ım! hamd sana mahsustur. Kimdir senin yüceliğini bilip de senin celal ve azametinden korkmayan, kimdir seni hakkıyla tanıyıp da senin heybetinden titremeyen?

Kendi kudretinle çeşitli fırkalar arasında dostluk meydana getirdin. Kendi lütfunla sabahı ağarttın. Kendi kereminle gecenin karanlığını ay-dınlığa çevirdin.

 

تُمارِسَ فيما ابْتَدَأتَ بِهِ لُغُوباً وَلا عِلاجاً، فَيا مَنْ تَوَحَّدَ بِالْعِزِّ وَالْبَقاءِ، وَقَهَرَ عِبادَهُ بِالْمَوْتِ وَالْفَناءِ صَلِّ عَلى مُحَمَّد وَآلِهِ الاَْتْقِياءِ، وَاسْمَعْ نِدائي وَاسْتَجِبْ دُعائي وَحَقِّقْ بِفَضْلِكَ اَمَلي وَرَجائي يا خَيْرَ مَنْ دُعِي لِكَشْفِ الضُّرِّ وَالْمَأمُولِ لِكُلِّ عُسْرٍ وَيُسْرٍ بِكَ اَنْزَلْتُ حاجَتي فَلا تَرُدَّني مِنْ سَنِيِّ مَواهِبِكَ خائِباً يا كَريمُ يا كَريمُ يا كَريمُ بِرَحْمَتِكَ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ وَصَلَّى اللهُ عَلى خَيْرِ خَلْقِهِ مُحَمَّد وَآلِهِ اَجْمَعينَ

Sarp kayaların ortasından acı ve tatlı sular akıttın. Sıkıştırılan bu-lutlardan şarıl şarıl sular indirdin. Güneş ve ayı mahlukat için ışıklı çırağ yaptın. Yarattığın andan itibaren hiçbir zaman yorgunluk ve çaresizliğe düşmedin.

Ey bekâ ve izzeti ile tekliği kendisine mahsus kılan, ölüm ve fenâ ile (öldürüp yok ederek) tüm kullarına galip gelen Allah; Muhammed ve onun takvada üstün olan Ehl-i Beyt’ine salat eyle. Allah’ım; lütfunla çağ-rımı işit, duâmı kabul buyur, ümit ve arzumu gerçekleştir.

Ey sıkıntının giderilmesi için çağrılanların en hayırlısı ve ey her zor-luk ve kolaylık için ümit edilenlerin en hayırlısı; hacetimi senin kapına ge-tirmişim. Beni güzel ihsanlarından mahrum olarak geri çevirme. Ey Ke-rim, ey Kerim, ey Kerim. Rahmetin hürmetine ey merhametlilerin en mer-hametlisi.

Allah’ın salat ve selamı yarattıklarının en hayırlısı olan Muhammed ve onun Ehl-i Beyt’inin tümüne olsun.”

Sonra secde et ve şöyle de:

 

اِلـٰهي قَلْبي مَحْجُوبٌ، وَنَفْسي مَعْيُوبٌ، وَعَقْلي مَغْلُوبٌ، وَهَوائي غالِبٌ، وَطاعَتي قَليلٌ، وَمَعْصِيَتي كَثيرٌ، وَلِساني مُقِرٌّ بِالذُّنُوبِ فَكَيْفَ حيلَتي يا سَتّارَالْعُيُوبِ وَيا عَلاّمَ الْغُيُوبِ وَيا كاشِفَ الْكُرُوبِ، اِغْفِرْ ذُنُوبي كُلَّها بِحُرْمَةِ مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ يا غَفّارُ يا غَفّارُ يا غَفّارُ بِرَحْمَتِكَ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ.

“Allah’ım; kalbim günahlardan oluşan perdeler arkasında kalmış; nefsim kusurlanmış, aklım yenik düşmüş, hava ve hevesim ise galip ol-muştur. İtaatim az, günahım çok ve dilim ise günahlarımı itiraf etmekte-dir. Bu durumda çarem nedir, ey kusurları örten Allah, ey gaybı mutlak surette bilen Allah, ey kederleri gideren Allah, tüm günahlarmı bağışla, Muhammed ve Âl-i Muhammed hürmetine, ey çok bağışlayıcı, ey çok bağışlayıcı, ey çok bağışlayıcı, rahmetin hürmetine (duamı kabul et) ey merhametlilerin en merhametlisi.”