Allah’a onu görüyormuşsun gibi ibadet et. Şüphesiz sen O’nu görmesen de O seni görmektedir. Kenz’ul Ummal, 5250 Hz. Muhammed (s.a.a)

İmam Rıza (as)’ın İmameti ve Vesayeti

İmam Rıza (as)’ın İmameti ve Vesayeti

1- Muhammed bin İsmail bin Fazl el-Haşimi'den şöyle rivayet edilmiştir: Ebul Hasan Mûsa bin Câfer (a.s)'ın huzuruna çıktım, şiddetli bir şekilde hastaydı. Ona; Allah'ın bize göstermesini istemediğim şey (ölüm), gerçekleşirse o zaman kime başvuralım (sizden sonra İmam kimdir)? dedim. Şöyle cevap verdi: "Oğlum Ali'ye; zira onun mektubu benim mektubumdur. O benim vasim ve benden sonraki halifemdir."

2- Ali bin Yaktîn'den şöyle rivayet edilmiştir: Hz. Mûsa Kâzım (a.s)'ın huzurunda idim. Oğlu Ali de yanındaydı. İmam şöyle buyurdu: Ey Ali! Bu oğlum çocuklarımın efendisidir ve ben kendi künyemi ona verdim. (Ali bin Yaktîn diyor ki;) Hişam (Bu sözü benden işittiğinde) eliyle alnına vurdu ve dedi: "İnna lillah", Allah'a andolsun ki, bu sözle sana kendisinin ölüm haberini vermiştir.

3- Hüseyin bin Nuaym es-Sahhafî'den şöyle rivayet edilmiştir: Ben, Hişam bin Hakem ve Ali bin Yaktîn Bağdat'taydık. Ali bin Yaktîn dedi ki; ben, salih kul Mûsa bin Câfer (a.s)'ın huzurundaydım, oğlu Rıza (a.s) onun yanına geldiğinde şöyle buyurdu: "Ey Ali! Bu benim çocuklarımın efendisidir ve ben kendi künyemi ona verdim."

O sırada Hişam eliyle alnına vurdu ve dedi: "Yazıklar olsun sana! Ne dedin?" Sonra Ali bin Yaktîn dedi ki; "Allah'a and olsun ki, o bu sözüyle sana, kendisinden sonra imametin onda (Hz. Rıza'da) olduğunu haber vermiştir."

4- Ali bin Yaktîn'den şöyle rivayet edilmiştir: Mûsa bin Câfer (a.s) -ondan bir şey sormadan- bana şöyle buyurdu: "Bu, çocuklarımın en fakihi, en alimidir." Ve eliyle Rıza (a.s)'ı göstererek; "Kendi künyemi ona verdim" buyurdular.

5- Mensur bin Yûnus Buzurc'dan şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Mûsa bin Câfer (a.s)'ın huzuruna gittim, bana şöyle buyurdu: "Mensur! Bugün ne yaptığımı biliyor musun?" Hayır, dedim. Buyurdu ki; "Oğlum Ali'yi vasi ve kendimden sonraki halife yaptım. Onun yanına git, bu münasebetten dolayı onu tebrik et ve ona bunu benim sana emrettiğimi söyle."

Mensur, sözünün devamında şöyle dedi: Ben onun huzuruna çıktım. Onu tebrik ettim ve bunu bana babasının emrettiğini söyledim.

(Şeyh Saduk diyor ki;) Mensur sonradan Hz. Rıza (a.s)'ın imametini inkâr etti ve (İmam Kâzım (a.s)'a ait olan) onun elindeki mallara el koydu ve sattı.

6- Dâvud bin Kesir'den şöyle rivayet edilmiştir: Ebu Abdullah'a (İmam Câfer-i Sâdık) dedim ki; Canım sana feda olsun! Eğer sana bir şey olursa kime baş vuralım? Buyurdular ki; "Oğlum Mûsa'ya."

Sonra o olay gerçekleşti. Allah'a andolsun ki ben, Mûsa bin Câfer'in imameti hakkında bir an bile şüphe etmedim. Sonra yaklaşık otuz yıl geçti. İmam Mûsa Kâzım (a.s)'ın huzuruna gittim. Ona: Canım sana feda olsun! Eğer size bir şey olursa kime müracaat edelim? dediğimde; "Oğlum Ali'ye" buyurdular. Sonra o olay da gerçekleşti. Allah'a andolsun ki, Ali Rıza (a.s) hakkında bir an olsun şüphe etmedim.

7- Dâvud-u Rakkî'den şöyle rivayet edilmiştir: İmam Mûsa Kâzım (a.s)'a dedim ki; Canım sana feda olsun! Ben yaşlanmışım, senden sonra kimin imam olacağını bana söyle. İmam Kâzım (a.s), Hz. Rıza (a.s)'ı işaret ederek; "Benden sonra sizin sahibiniz budur" buyurdular.
8- Dâvud-u Rakkî'den şöyle rivayet edilmiştir: Ebu İbrahim'e, yani İmam Mûsa Kâzım (a.s)'a şöyle dedim: Babam sana feda olsun! Ben artık yaşlanmışım, seninle bir daha buluşamayacağımdan korkuyorum. Senden sonra kimin imam olacağını bana bildir. Buyurdular ki: "Oğlum Ali'dir."

9- Yezid bin Selit-i Zeydî diyor: Ben ve yol arkadaşlarım Mekke yolunda İmam Sâdık (a.s) ile karşılaştık. İmam (a.s)'a: "Anam babam size feda! Siz ve ecdadınız tertemiz imamlarsınız, ölümden kimse kaçıp kurtulamaz, o halde bana (kendinizden sonraki imam hakkında) bir şey söyle de kendimden sonrakilere (evlat ve akrabalarıma) onu söyleyeyim" diye arzettim. İmam cevaben bana şöyle buyurdular: "Evet, bunlar benim evlatlarımdır; O ise (oğlu Hz. İmam Rıza’ya işaretle) hepsinden üstündür. O ilim, hüküm, hikmet, anlayış ve cömertlik sahibidir; halkın dini meseleler hakkında ihtilafa düştükleri meseleleri (çok iyi) bilmektedir; onda güzel ahlak, iyi komşuluk huyu vardır; O, Allah'ın (c.c) kapılarından bir kapıdır ve onda bunların hepsinden daha üstün olan başka bir özellik de vardır."

Babam İmam (a.s)'a; "Anam babam size feda olsun! O özellik nedir? diye sordu. İmam (a.s) buyurdular ki; "Allah azze ve celle, bu ümmetin yardımcısını, feryada koşanını, alemini (nişanesini), nûrunu, anlayış, hüküm ve hikmet sahibini, en iyi mevlüdü (doğan çocuğu), en iyi genci ondan vücuda getirecektir. Allah-u Teala onun vasıtasıyla kan dökmeyi önleyecek, insanların arasını ıslah edecek, onları barıştıracak; dağınıklığı, kargaşa ve kopukluğu düzeltecek, çıplağı örtecek, açı doyuracak, korkana güven verecek, yağmuru yağdıracak, kullar onun vesilesiyle emre boyun eğecekler; o, gençlerin ve olgunlaşmış kişilerin en hayırlısı, en üstünüdür, ergenlik çağına ermeden aşireti, onunla (onun imameti ile) müjdelenecektir. Onun konuşması hüküm ve hikmettir, susması ise ilim ve bilinç üzeredir; halkın ihtilafa düştüğü meseleleri onlara açıklayacaktır."

Yezid bin Selit sözlerine şöyle devam ediyor: Babam ona; Anam babam sana kurban olsun! Acaba ondan sonra onun bir evladı olacak mı? diye sordu. İmam (a.s): Evet, diye buyurdu ve sonra sustu.

Yezid daha sonra şöyle diyor: Bir müddet sonra Ebul Hasan (yani, İmam Mûsa bin Câfer -a.s-) ile görüştüm. Kendilerine arzettim: Anam babam sana feda olsun! (Sonraki imam hakkında) babanızın bana haber verdiği gibi, sizin de bana haber vermenizi istiyorum. İmam (a.s), cevaben buyurdular ki: “Babam öyle bir zamanda yaşıyordu ki, bizim zamanımız öyle değil.”

Yezid diyor: İmam'a dedim ki: Sizden bu kadarına razı olan kimseye Allah lanet etsin![1]

Yezid sözünün devamında şöyle diyor: İmam benim bu sözüme gülüp şöyle buyurdular: “Ey Eba Umare! Bil ki, ben evimden çıktım, zahirde (görünüşte) bütün oğullarıma vasiyet ettim, onları oğlum Ali ile ortak kıldım, ama gizlide sadece Ali'ye vasiyette bulundum (onu kendime vasi yaptım). Rüyamda Resulullah (s.a.a)'ı gördüm, Emir'ul Müminin Ali (a.s) da onunla birlikte idi; Resulullah (s.a.a)'in yanında bir yüzük, bir kılıç, bir âsa, bir kitap ve bir de sarık vardı. Kendisine: Bunlar nedir? diye sordum. Buyurdular ki: Sarık Allah'ın saltanatının, kılıç izzetinin, kitap nûrunun, âsa gücünün nişanesidir; yüzük de bütün bunları kapsıyor. Sonra Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: İmamet, oğlun Ali’ye yetişecektir.”
Yezid daha sonra sözlerini şöyle sürdürdü: İmam (a.s) bana buyurdular ki: Ey Yezid! Bu konu senin yanında emanettir, öyleyse onu akıl sahibi, sadakatli ve Allah'ın, kalbini iman üzere ısındırdığı insanlar dışında kimseye söyleme ve Allah-u Teala'nın nimetlerine karşı nankörlük etme. Eğer senden tanıklık isterlerse tanıklık et. Çünkü Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: "Allah sizlere, emanetleri ehline ulaştırmayı emrediyor." (Nisa/58) Yine Allah-u Teala buyuruyor ki:

"Kendisinde olan bir şehadeti (tanıklığı) Allah'tan gizleyenden daha zalim kimdir?" (Bakara/140)Dedim ki; Allah'a and olsun ki, kesinlikle böyle bir işi yapmayacağım. Sonra, Ebul Hasan (İmam Kâzım) sözlerini şöyle sürdürdü: “Daha sonra Resulullah (s.a.a) onun vasıflarını bana açıkladı ve şöyle buyurdular: "Oğlun Ali öyle biridir ki, Allah'ın nûruyla bakar, Allah'ın bildirmesiyle duyar, hikmetle konuşur, doğru davranır; hata yapmaz, alimdir, cahil değildir, hüküm (hikmet) ve ilimle doludur. Onunla birlikte olacağın süre ne kadar da azdır; o kadar azdır ki, yok gibi sayılır! Öyleyse seferden dönüşünde işlerini düzenle, kendine boş vakit ayarla; çünkü sen, onlardan ayrılıp başka şeylerle birlikte olacaksın. O halde evlatlarını topla ve Allah'ı onlara tanık kıl; (şüphesiz) Allah, tanıklık için yeterlidir."

Sonra, İmam Kâzım (a.s) şöyle buyurdular: “Ey Yezid! Ben bu yıl vefat edeceğim. Ali bin Ebu Talib ve Ali bin Hüseyin'in adaşı olan oğlum Ali’ye birincisinin (Hz. Ali'nin) anlayışı, ilmi, zaferi ve heybeti verilmiştir. O, Hârun'dan ancak dört yıl geçtikten sonra konuşabilir (bu müddetten önce konuşmaya hakkı yoktur), dört yıl geçtikten sonra, istediğin her şey hakkında ondan soru sor; Allah'ın izniyle cevabını verecektir."

10- Abbas Nehhas'il Esedî şöyle diyor: Hz. Rıza (a.s)'a; Bu zamanın imamı siz misiniz? diye sorduğumda İmam (a.s): Evet, Allah'a and olsun ki, ben bütün insan ve cinlerin imamıyım, buyurdular.

11- Süleyman bin Hafs el-Nervezî diyor: İmam Ebul Hasan Mûsa bin Câfer (a.s)'ın yanına gittim ve kendisinden sonraki İmam ve Allah'ın hücceti hakkında soru sormak istiyordum. İmam (a.s), ben hiçbir şey sormadan bana bakıp şöyle buyurdular: “Süleyman! "Ali" benim oğlum ve vasimdir. Benden sonra Allah'ın insanlara olan hüccetidir. O, benim evlatlarımın en üstün olanıdır. Eğer benden sonra yaşayacak olursan, halifemi (yerime geçeni) tanımak isteyen Şiaların ve velayet ehli kimselerin nezdinde onun (Ali bin Mûsa'nın) imamlığına tanıklık et!"

12- Ali bin Ubeydullah el-Haşimî şöyle diyor: Şia ve dostlarımızdan yaklaşık altmış kişi Resulullah (s.a.a)'in kabri yanındaydık, İmam Kâzım (a.s), oğlu Ali'nin elinden tuttuğu bir halde bize doğru gelerek şöyle buyurdu: Benim kim olduğumu biliyor musunuz? Bizler: Siz efendimiz ve büyüğümüzsünüz, dedik. İmam (a.s): Öyleyse benim isim ve nesebimi söyleyiniz, buyurdu. Biz İmam'ın cevabında şöyle arz ettik: Siz, Mûsa bin Câfer bin Muhammed'siniz. İmam: Benim yanımdaki kimdir? buyurdular. Bizler ise; Ali bin Mûsa bin Câfer (a.s)'dır, dedik. O zaman İmam (a.s) şöyle buyurdular: “Öyleyse şahit olunuz ki o, hayatımda vekilim ve ölümümden sonra da vasimdir."

13- Abdullah bin Merhum şöyle diyor: Barra'dan Medine'ye doğru hareket ettim. Yolda Basra'ya götürülmek üzere olan İmam Kâzım (a.s) ile karşılaştım.[2] İmam (a.s), birilerini yanıma göndererek beni çağırttılar ve birkaç kitap vererek bunları Medine'ye ulaştırmamı emrettiler. "Size feda olayım, bunları kime vereyim?" diye sorduğumda şöyle buyurdular: "Oğlum Ali'ye ver. O benim vasim, işlerimin sorumlusu ve evlatlarımın en üstünüdür."
14- Abdullah bin Haris -ki annesi Câfer-i Tayyar'ın neslindendir- şöyle diyor: İmam Kâzım (a.s) bizleri toparlayarak şöyle buyurdu: Acaba sizi niçin çağırdığımı biliyor musunuz? Bizler: Hayır, dedik. İmam (a.s): “Şahit olunuz ki, bu oğlum Ali, benim vasim, işlerimin sorumlusu ve benden sonra halifemdir. Benden talebi olan ve kendisine vade verdiğim herkes bu oğluma müracaat ederek onu ondan istesinler. Benimle görüşmek zorunda olan kimseler de ancak onun mektup ve yazısı ile benimle görüşsünler.” diye buyurdular. (Yani; bütün işlerinizde oğlum Rıza'ya müracaat ediniz,  eğer zaruri olarak benimle görüşülecek bir iş olursa yine, önce oğlum Rıza (a.s)'ın yanına gidiniz onun vermiş olduğu yazılı izinle benim görüşüme geliniz.)

15- Haydar bin Eyüp şöyle diyor: Muhammed bin Yezid-i Haşimî şöyle dedi: Şimdi Şialar Ali bin Mûsa (a.s)'ı kendilerine imam olarak seçecekler. Ben: Nasıl? diye sordum. Şöyle dedi: İmam Kâzım (a.s), onu (İmam Rıza'yı) yanına çağırarak vasiyette bulundu (onu kendine vasi tayin etti).

16- Yine, Haydar bin Eyüp'ten şöyle dediği naklediliyor: Medine şehrinde "Kuba" denilen yerde toplanmıştık; Muhammed bin Zeyd bin Ali de o mahallede oturuyordu. Muhammed, yanımıza her zamanki vaktinden geç gelince ona; Allah bize sana feda olmayı nasib etsin, neden bu kadar geciktiniz? diye sorduğumuzda cevaben şöyle dedi: İmam Kâzım (a.s) bugün, Ali ve Fatıma (s.a) evlatlarından benimle beraber on yedi kişiyi toplayarak hayatında ve ölümünden sonra oğlu Ali'nin onun vasisi ve vekili olduğuna dair sözlerini, ister yararına olsun, ister zararına, tamamıyla kabul ettiği hususunda bizleri şahit tuttu. Daha sonra Muhammed bin Zeyd şöyle dedi: Ey Haydar! Allah'a and olsun ki, bugün imamet onun için karar kılındı ve Şialar ondan (İmam Kâzım (a.s)'dan) sonra Rıza (a.s)'a uyacaklardır.

Haydar diyor ki: Bu sözü ondan duyunca şöyle dedim: Bu nasıl söz? Allah onu yaşatacaktır! Muhammed ise cevaben şöyle dedi: Ey Haydar! Ona vasiyet etmesi, imameti ona bırakması demektir.

Ali bin Hakem diyor ki: Haydar, İmam Rıza (a.s)'ın imamlığında şüphe ettiği bir halde dünyadan göçtü.

17- Abdurrahman bin Haccac şöyle diyor: Ebul Hasan Mûsa bin Câfer (a.s), oğlu Ali'ye vasiyet etti (onu kendine vasi kıldı) ve onun için bir yazı yazarak Medine büyüklerinden altmış kişiyi şahit tuttular.

18- Hüseyin bin Beşir şöyle diyor: Resulullah (s.a.a), Gadir-i Hum günü Hz. Ali'yi yüksek bir yere çıkararak onu kendi vasisi kıldığı gibi, İmam Kâzım (a.s) da oğlu Ali (a.s)'ı ayağa kaldırıp şöyle buyurdular: "Ey Medine (veya ey mescit) halkı! Bilin ki bu (Ali), benden sonraki vasimdir."

19- Hasan bin Ali el-Hazzaz şöyle diyor: Ali bin Ebu Hamza ile birlikte Mekke'ye doğru hareket ettik. Ali kendisiyle birlikte mal ve eşya götürüyordu. Ona: Bunlar nedir, diye sordum. O, "Bunlar salih kulun (İmam Kâzım (a.s)'ın) mallarıdır. Bunları oğlu Ali (a.s)'a ulaştırmamı emretmiştir. Çünkü onu kendi vasisi kılmıştır" dedi.

(Kitabın yazarı Şeyh Saduk) şöyle diyor: Ali bin Ebu Hamza, İmam Kâzım (a.s)'ın vefatından sonra bu meseleyi inkâr ederek malları İmam Rıza (a.s)'a ulaştırmadı.
20- Seleme bin Muhriz şöyle diyor: İmam Sâdık (a.s)'a arz ettim: İcliyye fırkasından olan biri bana şöyle dedi: Bu yaşlı adamın (Hz. Sâdık'ın) kaç yıl daha yaşaması ümit edilir? Bir iki yıl sonra dünyadan gidecek ve artık ümit bağlayacağınız bir kimse de kalmayacak! İmam Sâdık (a.s), bu söze karşı şöyle buyurdu: "Ona neden şöyle söylemedin: Mûsa bin Câfer henüz gençtir, ona helal olan bir cariye aldık, Allah'ın izniyle (çok geçmeden) fakih bir evlada sahip olacağını göreceksin."

21- İsmail bin Hattab şöyle rivayet ediyor: İmam Ebul Hasan (Mûsa bin Câfer), sürekli oğlu Ali (a.s)'ı methedip övüyordu. Onun fazilet ve iyiliğini zikrediyordu; ondan başka kimseyi böyle övmezdi. Sanki bu tavrıyla etraftakilerin ona (Hz. Rıza'ya) ilgi duymalarını sağlamak istiyordu.

22- Câfer bin Halef diyor ki: İmam Ebul Hasan Mûsa bin Câfer (a.s)'dan işittim, şöyle buyuruyordu: "Evlat görmedikçe ölmeyen kimseye ne mutlu! (Hz. Rıza'yı işaret ederek) Allah-u Teala da benden sonra bâki kalacak bu çocuğumu bana gösterdi."

23- Hüseyin bin Muhtar diyor: İmam Kâzım (a.s) hapisteyken bazı mektupları bize yetişti. Onlarda şöyle yazılmıştı: "İmamet makamım büyük oğluma yetişmektedir (yani; benden sonra imam olacak odur)."

24- Yine, Hüseyin bin Muhtar'dan şöyle rivayet ediliyor: İmam Kâzım (a.s) Basra'dan geçtiğinde elimize mektupları ulaştı. Mektubun kenarında şöyle yazıyordu: "Ahdim (sahip olduğum imamet makamı) büyük oğluma yetişir."

25- Ziyad bin Mervan el-Kandî şöyle diyor: İmam Kâzım (a.s)'ın huzuruna vardım; yanında oğlu Ali (a.s) da vardı. İmam Kâzım (a.s) bana şöyle buyurdu: "Ey Ziyad! Bunun (Ali'nin) yazısı benim yazımdır, sözü benim sözümdür, elçisi (gönderdiği kimse) benim elçimdir, ne söylerse söz onun sözüdür."

Bu kitabın yazarı (Şeyh Saduk) şöyle diyor: Ziyad bin Mervan el-Kandi'nin kendisi bu hadisi naklettiği halde İmam Kâzım (a.s)'ın şehadetinden sonra onu (Ali’yi) inkâr etti ve Vakifîlerden oldu. İmam Kâzım (a.s)'ın onun yanındaki mallarını sahiplenerek İmam Rıza (a.s)'a iade etmedi.

26- Nasr bin Kâbus şöyle diyor: Mûsa bin Câfer (a.s)'a arz ettim ki: Babanızdan; sizden sonra imam kimdir, diye sorduğumda bize senin imam olduğunu haber verdi. Onun vefatından sonra halk sağa sola gitti (sapıttı), fakat ben ve arkadaşlarım senin imametini kabul ettik. O halde kendinizden sonra kimin imam olacağını bana buyurun. İmam (a.s): “Oğlum Ali'dir, buyurdular. "

27- Yine, Nasr bin Kâbus'tan şöyle naklediliyor: İmam Kâzım (a.s) bana şöyle buyurdu: "Oğlum Ali çocuklarımın en büyüğüdür, hepsinden daha çok sözümü dinleyip emrime itaat edendir. Benimle beraber "Cefr" ve "Camia" kitaplarına bakıyor. Peygamber veya peygamberin vasisinden başka hiç kimse bu iki kitaba bakamaz."

28- Mufazzal bin Ömer şöyle söylüyor: Hz. İmam Kâzım (a.s)'ın huzuruna vardığımda oğlu Ali (a.s) kucağında idi. Onu öpüp dilini emiyordu. Omzuna alıp sonra bağrına basarak şöyle buyuruyorlardı: "Babam, annem sana feda olsun! Kokun ne de güzeldir, tabiatın ne de temizdir, faziletin ne kadar da aşikârdır!" İmam (a.s)'a “Size feda olayım; bu çocuğa karşı kalbimde, sizden başka hiç kimseye duymadığım büyük bir sevgi oluştu” dedim. İmam (a.s) cevaben şöyle buyurdu: "Mufazzal! Onun bana olan nispeti, benim babama olan nispetim gibidir (yani; o da benim gibi imamdır). "(Allah'ın seçkin kulları), birbirinden türeyen bir nesildir. Allah işitip bilendir." (Âl-i İmran/34)

İmam (a.s)'a: O, sizden sonra imam mıdır, diye sorduğumda İmam (a.s): "Evet, kim ona itaat ederse hidayet olur ve kim ona itaatsizlik ederse kâfir olur."

29- Muhammed bin Sînan şöyle diyor: İmam Kâzım (a.s) Irak'a götürülmeden bir yıl önce huzuruna vardım; oğlu Ali de önünde idi. Bana hitaben; ey Muhammed! diye buyurdu. Ben de: Lebbeyk! (Buyurun, hizmetinize hazırım) dedim. İmam (a.s): "Bu yıl bir olay olacaktır, ondan dolayı sabırsızlık gösterme!" diye buyurdu. Sonra başını aşağı eğip eliyle yere vurdu. Daha sonra başını kaldırarak şöyle buyurdu:

"Allah zalimleri saptıracaktır, Allah dilediğini yapar." (İbrahim/27)Arz ettim: Size feda olayım! Olay nedir? Buyurdu ki: "Kim (benden sonra) bu oğluma hakkı hususunda zulmeder ve onun imametini inkâr ederse aynen Hz. Ali bin Ebu Talib (a.s)'a hakkı hususunda zulmeden ve Hz. Muhammed (s.a.a)'den sonra onun imametini inkâr eden kimse gibi olur."

Ravi diyor ki: İmam'ın bu sözleri söylemesiyle kendi ölümünden ve oğlunun imametliğinden haber verdiğini anladım. Bundan dolayı şöyle dedim: Allah'a and olsun ki, eğer Allah-u Teala bana uzun ömür verirse onun hakkını vereceğim, imametini ikrar edeceğim. Şehadet ederim ki o, sizden sonra Allah'ın, halkın üzerine hücceti ve onları Allah'ın dinine davet edendir.

İmam (a.s), bu sözlerime karşı şöyle buyurdu: "Ey Muhammed! Allah sana uzun ömür verecektir, sen halkı onun ve ondan sonraki imamın imametine davet edeceksin."

"Canım size feda olsun! Ondan sonraki imam kimdir?" diye sorduğumda; "Onun oğlu", buyurdular. Bunun üzerine arz ettim: Razı ve teslim oldum. İmam (a.s) buyurdu ki: Evet (doğru söylüyorsun), seni Emir el-Müminin Ali (a.s)'ın kitabında böyle buldum. Sen, bizim Şialarımız arasında zifiri karanlık bir gecede parlayan şimşekten daha aşikârsın.

Sonra şöyle buyurdular: "Ey Muhammed! Mufazzal benim üns ve rahatlığım (samimi dostum) idi, sen de o iki imama (İmam Rıza ve İmam Cevad) üns ve rahatlık sebebi olacaksın. Ateşe sana dokunması, haramdır.”
———————————————————————————-

[1]- Soru soranın maksadı şöyle olabilir: Ben bu miktar sözle yetinmek istemiyorum, daha fazla açıklama yapmanızı ve açıkça beyan etmenizi ümit ediyorum. Yani; hükümetin görevlileri böyle bir sözü söyleyebilme hakkını İmam'dan almışlarmış. Yezid'in sözü de buna işarettir.
[2]- Bu olay, Hicri 179 yılının sonlarında İmam'ın, Hârun'un emri ile Medine'de yakalanması ve Basra'ya gönderilmesi zamanında vuku bulmuştur.