Herkim darda olan birisine fırsat verirse, Allah kendisinden başka hiçbir gölgenin olmadığı gün onu kendi gölgesinde tutar. el-Kafi 8/9/1 Hz. Muhammed (s.a.a)

Masum Kavramının Timsalleri

Masum Kavramının Timsalleri

Soru

Kimler masum kavramının örnekleridir?

Kısa Cevap

Masumluk nefsanî bir sıfat ve derunî bir güç olup taşıyanı günaha bulaşmanın ötesinde günah işleme düşüncesi ve tasavvurundan alıkoyar. Istılahta ise hata, unutma, sürçme ve günahtan korunma ve mahfuz olma anlamındadır. Genel bir sınıflandırmayla masumiyet iki çeşittir: 1- Tümel korunma ve masumiyet; 2- Güçlü ve zayıf olarak derecelendirilebilen nisbî masumiyet.

Bu esas uyarınca masumiyet beş grubu kapsar:

1. Tüm ilahî peygamberler.

2. Tüm imamlar.

3. Tüm ilahî melekler.

4. Yukarıdaki üç gurup dışında kalan masumiyet.

5. Bir gurup muhlis insanlar.

Ayrıntılı Cevap

Masumiyet sözlükte korunma ve mahfuz olma manasındadır. Istılahta ise hata, unutma, sürçme ve günahtan korunma ve mahfuz olma anlamındadır.[1] Başka bir ifadeyle nefsanî bir sıfat ve derunî bir güç olup taşıyanı günaha bulaşmanın ötesinde günah işleme düşüncesi ve tasavvurundan alıkoyar. Hata ve günahtan korunma iki çeşittir.

1- Bütün ömür boyunca (doğumdan ölüme dek) ilahî dini öğrenme, öğretme ve uygulamada tüm yanlış, unutma, günah ve hatalardan tümel bir şekilde korunmak ve masum kalmak. Bu çeşit masumiyet sadece melekler, peygamberler ve imamlarda tahakkuk etmiştir, başkalarında tahakkuk ettiğine dair ise bir bilgimiz yoktur.[2]

2- Güçlü ve zayıf olarak derecelendirilebilen ve değişik bireylerde farklı ve muhtelif bir durum arz eden nisbî masumiyet. Din işlerinde çaba, riyazet ve ibadetlerin ardından bir ölçüye kadar masumiyet kazanılabilir ve bunların vasıtasıyla korunabilir. Elbette ömrün sonuna dek bunun korunması bağlamında bir güvence yoktur. Bu yüzden nisbî masumiyet zayıf ve güçlü dereceleri göz önünde bulundurularak başkalarına isnat edilebilir. Normal bireylerdeki bu halden “adalet melekesi” olarak söz edilir; yani kendisinde bilerek bir sürçme ve büyük bir günah görülmeyen bir şahıs yapısına atfedilir.[3]

Son kıstasa göre masum hem peygamberler, imamlar ve melekleri kapsamakta ve hem de kendini yetiştirerek günaha bulaşmayan insanları kapsamaktadır. Bu esas uyarınca bu makam ve konum peygamberler ve on dört masuma özgü değildir. Başka muhlis mahlûklar da bazı mertebelerde bu özelliğe sahiptir. Bu yüzden biz masumları beş bölüme ayırıyor ve onların masumiyet delillerini kısaca açıklıyoruz:

1. Peygamberler (a.s):

Semavî peygamberler küçük ve büyük her türlü günahtan korunmuş olmalı ve asla bir anlık olsa dahi günahın etrafında gezinmemelidirler. Şia bilginlerinin görüşüne göre peygamberler dört çeşit masumiyette birbirleriyle eşittirler: Vahyi idrak etme ve bildirmede masum olmak; inançlarda masum olmak; günahlardan masum olmak; hata ve unutmadan masum olmak.

Peygamberlerin Masumiyetinin Aklî Delilleri:

Büyük kelam bilginleri akıl yoluyla peygamberlerin masumiyetinin gerekliliğine yönelik birçok delil getirmişlerdir. Bazıları şunlardır:

a) Derunî Etkenler:

Peygamberlerin varlığında günah etkenleri (cehalet, bilgisizlik, şehvet ve heveslerin galebesi vb.) günahı önleme etkenleri karşısında yeniktir.

b) Güven ve Gayeyi Zedeleme Delili:

Peygamberlerin yollanmasının hedefinin ilahî buyruklar aracılığıyla insan türünün hidayete ermesi olduğu açıktır. Bu hedef peygamberlerin söz ve öğretilerine yönelik halkın hiçbir şüphe kuşkusu olmaması durumunda gerçekleşir. Onları can ve gönülden kabullenmeleri, onlara yüzde yüz teslim olmaları ve güven duymaları için kendilerinin sözlerini Allah’ın sözleri ve öğretilerini de ilahî öğretiler bilmelidirler. Akıllı, bilge ve bilinçli bir şahsın asla gaye ve hedefinin aksine hareket etmeyeceği kesindir. Böyleyken onlar günah ve hatadan masum olmazlarsa, insanları sapkınlığa yöneltecektir. Bu da peygamberlerin yollanmasındaki hedefin tam karşı noktasıdır.

c) Cehalete Yöneltme ve Hatayı Teşvik Etmek:

Yüce Allah’ın kendi kullarını hidayete erdirme makamında asla onları hata yapmaya teşvik edecek ve sapmaya çağıracak en küçük bir fiil işlemeyeceği kesindir. Çünkü herkesten ve özellikle de zatı temiz olan Yüce Allah’tan böyle bir fiilin meydana gelmesi çirkin ve kötüdür. Eğer Yüce Allah mucizeler ve ilmî kanıtlar gibi peygamberliğin delillerini masum olmayan birinin inisiyatifine (yalan atması, hata yapması ve günah işlemesi mümkün birine) bırakırsa, kullarını sapkınlığa yöneltmiş olacaktır. Hâlbuki bu fiil Allah’a isnat edilemez.

d) Masum Olmayanın Vahiy Alma Liyakâtinde Olmaması:

Her bilgece memuriyetin gerekli bir liyakât ve kabiliyete ihtiyaç duyduğunu bilmekteyiz. Layık ve kabiliyetli olmayan bireylerin vazifelerini doğru bir şekilde yapması mümkün değildir. Peygamberlerin, Allah’ın mesajını vahiy yoluyla aldıkları ve insanlara ulaştırdıklarını da biliyoruz. Bu mesaj baştan sona nur ve maneviyattır. Muhtevası da tümüyle iman ve takvadır. Böyle bir mesaj alıcısı tabiat ötesi ve her türlü kusur ve eksiklikten arı olan Yüce Allah ile irtibat kurabilecek ve muhtevası temizlik ve takvayla dolu bir mesajı yüklenebilecek kadar temiz ve münezzeh olmalıdır.

Peygamberlerin Masumiyetinin Nakli Delilleri:

Bir takım Kur’an âyetleri peygamberlerin masumiyetine delalet etmektedir. Aşağıda onlardan bazılarına işaret ediyoruz:

a) Peygamberleri muhlislerden sayan âyetler. Muhlisler, şeytanın bile kendilerini saptırmaktan meyus olduğu ve onları istisna kıldığı kimselerdir.

“İblis, “Senin şerefine andolsun ki, içlerinden ihlâslı kulların hariç, elbette onların hepsini azdıracağım” dedi.” [4]

Muhlis (ihlâslı) masum ile eşittir ve kesinlikle peygamberler onun örnekleridirler. Yüce Allah şöyle buyuruyor:

“Kitap’ta, Musa’yı da an. Şüphesiz o muhlis bir insan idi. Bir resûl, bir nebi idi.”[5]

Hz. Yusuf (a.s) hakkında da şöyle buyurmuştur:

“Biz, ondan kötülüğü ve fuhşu uzaklaştırmak için işte böyle yaptık. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı.”[6]

b) Kur’an-ı Kerim peygamberlere mutlak bir şekilde itaat edilmesini gerekli görmüştür[7] ve mutlak itaatin gereği de masumiyettir.

c) Kur’an-ı Kerim ilahî makamları, zulme bulaşmamış kimselere özgü kılmıştır.[8] Her günah da en azından nefse zulmetmektir. Kur’an-ı Kerim’in bakışında her günah işleyen kişi zalim olarak adlandırılır.

2. İmamlar (a.s):

İmamların masumiyeti de peygamberlerin masumiyetinden farklı değildir; onlar da doğdukları günden itibaren masumdurlar.[9] Sadece imamlar hakkında vahiy alma ve bildirme yerine vahiy öğretilerini açıklama ve beyan etmeden söz edilmektedir.[10] İmamların masumiyetinin aklî delilleri peygamberlerin masumiyetinin aklî delillerinin aynısıdır. İmamların masumiyetinin naklî delilleri ise şunlardır:

Tathir Âyeti:

Kur’an şöyle buyuruyor:

“Ey Ehl-i Beyt! Allah, sadece sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.” [11]

Âyetin bu bölümünde iki çoğul zamir kullanılmış ve her ikisi de eril çoğunluk halinde gelmiştir. Dolayısıyla Peygamber’in (s.a.a) eşleriyle bir irtibatı bulunmamaktadır. Aynı şekilde âyette yer alan “innema” tabiri genellikle özgünlük içindir ve tercümesinde ise sadece ve yalnız sözcüklerinden istifade edilmektedir. Bunun delili ise âyette zikredilen üstünlüğün Peygamber’in (s.a.a) ailesine özgü olması ve başkalarını kapsamamasıdır. “Yuridu” (Allah irade etmekte ve istemekte) cümlesi Rabbin tekvinî iradesine işarettir. Yani Yüce Allah teşriî değil, tekvinî bir buyrukla sizi her türlü kirden temizlemeyi ve korumayı irade etmiştir. Zira teşriî irade onların temizliklerini korumak için sorumlu kılınmasıdır. Bu sorumluluğun Peygamber (s.a.a) ailesine özgü olmadığını ve tüm Müslümanların kendilerini temiz tutmak için sorumlu ve görevli olduğunu biliyoruz. Âyetteki “rics” kelimesi sözlükte temiz olmayan bir şey anlamındadır.[12]

Her ne kadar bazı büyük şahsiyetlerin sözlerinde “rics” kelimesi “günah” veya “şirk” yahut “yanlış inanç” veyahut “cimrilik ve kıskançlık” anlamında tefsir edilmişse de gerçekte bunlar bu geniş ve engin mefhumun örneklerinin beyanıdır. Elif ve lam’ın cins türünün bu kelimenin başına gelmesi (errics) ve burada genellik anlamını yansıtması nedeniyle âyetin mefhumu şöyledir: Allah her çeşit ve her türlü kirliliği onlardan uzak kılmayı irade etmiştir. Âyetteki “ve yutahhirikum tathiren” cümlesi “tathir” kelimesinin manasının temiz kılmak olması nedeniyle kir ve önceki cümlede gelen her türlü kirliliği gidermeye yönelik yeni bir vurgulamadır. Arap gramerinde mutlak meful olan “tathiren” kavramı da bu mananın bir başka vurgulayıcısıdır. Netice itibariyle, Yüce Allah değişik vurgulamalar ile Peygamber’in (s.a.a) Ehl-i Beytini her türlü çirkinlik ve kirlilikten temizlemeyi ve arı kılmayı irade etmiştir. Elbette başka deliller de Peygamber’in (s.a.a) Ehl-i Beytinin sadece on dört masum olduğu hususunu açıkça beyan etmektedir.

3. Melekler:

İmam Askerî (a.s) şöyle buyurmaktadır:

“Allah’ın melekleri ilahî lütuf sayesinde küfür ve beğenilmeyen şeylerden masum ve güvendedirler.” [13]

Aynı şekilde devamında şöyle buyurmaktadır:

“Melekler peygamberler ve imamlar gibidirler.” [14]

4- Üç Gurup Dışında Kalan Masumlar

Masumiyet peygamberlik ve imamet ile eşdeğer değildir. Zira Hz. Fatıma (a.s) ve Hz. Meryem (a.s) gibi, bir insanın masum olmakla beraber peygamber olmaması mümkündür. Bazı Kur’an âyetleri Hz. Meryem’in temiz ve arı oluşuna tanıklık etmektedir:

“Ey Meryem! Allah, seni seçti. Seni tertemiz yaptı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı.”[15]

Müfessirler bu âyetin Hz. Meryem’in masum oluşuna delalet ettiği görüşünde hemfikirdirler.[16] Aynı şekilde yukarıda belirtildiği gibi tathir âyeti de Hz. Zehra’nın masum oluşuna delalet etmektedir.

5- Muhlisler:

İnsanlardan bir gurup masumiyetin bazı mertebelerine, yani günah işlemekten korunmaya ulaşabilirler.[17] Çünkü masumiyetin menşei insanın irade ve tercihidir. Elbette tüm yönlü masumiyet ilahî evliyalardan bir gruba mahsustur ama sakınan bazı müminler nefis tezhibi ve tezkiyesi yoluyla fiillerinin çoğunda günaha bulaşmaktan korunabilirler. Bu tercih edilir bir konudur.[18] Gerçekte ilahî emirleri yerine getirme, men edilen hususlardan sakınma ve küçük günahları yapmada ısrar etmeme konusunda kararlı bir meleke taşımadır. Bu, bazen kendisinden adalet melekesi olarak söz edilen şeydir.

–—


[1]     Akaidu’l-İmamiye, s. 187.

[2]     Bkz. Misbah Yezdî, Maarif-i Kur’an, c. 4 ve 5 (Rah ve Rahnema Şinasî), s. 212-147; Amuzeş-i Akaid, c. 2, s. 260-232, 24-26. ders.

[3]     Diğer cevaplardan alıntı yapılmıştır.

[4]     Sâd, 82-83.

[5]     Meryem, 51.

[6]     Yusuf, 24.

[7]     Bakara, 124.

[8]     Bakara, 124.

[9]     Muhammed Taki Misbah Yezdî, Rahnema Şinasi, s. 673.

[10]    Menşur-ı Akaid-i İmamiye, s. 110 ve 111; Hasan Yusufyan, Porseman-ı İsmet, s. 43.

[11]    Ahzab, 33.

[12]    İster insanlık doğası açısından kirli ve menfur olsun yahut akıl ve şeriatın veyahut bunların tümü hükmünce olsun. Bu nedenle Ragıb, Müfredat’ta “rics” kelimesini kirli şey olarak manalandırdıktan sonra bunun dört suretini zikretmektedir. (İnsanlık doğası veya akıl, yahut şeriat veyahut bunların tümü açısından kirli olmak.)

[13]    “Allah’ın melekleri O’nun lütfüyle küfür ve çirkin şeylerden korunmakta ve güvenliktedirler. Onlar, Allah’ın kendilerine emrettiği şeye isyan etmez ve emrettiği şeyi yaparlar.” (Biharu’l-Envar, c. 56, s. 321.)

[14]    Sonra şöyle buyurmuştur: “Eğer dedikleri gibi Allah bu melekleri yeryüzüne halife kılmışsa ve onlar dünyada peygamberler ve imamlar gibiyseler, o zaman peygamber ve imam sayılırlar.”

[15]    Âl-i İmran, 42.

[16]    el-Mizan, c. 3, s. 217.

[17]    Bkz. Allâme Tabatabâî, Velayetname, Tercüme: Hümayun Himmetî, s. 48-55.

[18]    Menşur-i Akaid-i İmamiye, s. 116.