Şüphesiz Allah Tebarek ve Teâlâ, malını yeminle satan kimseden nefret eder. el-Emali, 390/6. İmam Cafer-i Sadık (a.s)

Seriu’l-İcabe Duası (Çabuk Kabul Olan Dua)

Seriu’l-İcabe Duası (Çabuk Kabul Olan Dua)

Muhsin Farahmand

“Beledu’l-Emin” kitabında İmam Musa Kâzım’dan (a.s) bir dua ri-vayet edilmiş ve hakkında “Şanı yüce ve çabuk kabul olan duadır” denmiştir. O dua şöyledir:

اَللّـهُمَّ اِنّي اَطَعْتُكَ فِي اَحَبِّ الأَشْياءِ إليْكَ وَهُوَ التَّوْحيدُ وَلَمْ اَعْصِكَ فِي اَبْغَضِ الأَشْياءِ اِلَيْكَ وَهُوَ الْكُفْرُ فَاغْفِرْ لي ما بَيْنَهُما يا مَنْ اِلَيْهِ مَفَرّي آمِنّي مِمّا فَزِعْتُ مِنْه اِلَيْكَ،

“Allah’ım! Ben senin yanında en sevimli şey olan tevhid konusunda sana itaat ettim ve en gazap edilmiş şey olan küfür konusunda sana kar-şı isyan etmedim. O halde bu ikisinin arasında tüm yaptıklarımı bağışla; ey kaçışım kendisine olan! Bana korktuğum her şeyden emniyet ve gü-ven ver.

 

اَللّـهُمَّ اغْفِرْ لِيَ الْكَثيرَ مِنْ مَعاصيكَ واقْبَلْ مِنِّي الْيَسيرَ مِنْ طاعَتِكَ يا عُدَّتي دُونَ الْعُدَدِ، وَيا رَجائي وَالْمُعْتَمَدَ، وَيا كَهْفي وَالسَّنَدَ، وَيا واحِدُ يا اَحَدُ، يا قُلْ هُوَ اللهُ اَحَدٌ اَللهُ الصَّمَدُ لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُواً اَحَدٌ، اَسْأَلُكَ بِحَقِّ مَنِ اصْطَفَيْتَهُمْ مِنْ خَلْقِكَ وَلَمْ تَجْعَلْ في خَلْقِكَ مِثْلَهُمْ اَحَداً اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِهِ وَتَفْعَلَ بي ما اَنْتَ اَهْلُهُ،

Allah’ım! Benim çok günahlarımı bağışla ve az itaatimi benden kabul buyur. Ey benim yegane hazırlığım, ey benim ümidim ve dayanağım, ey benim sığınağım ve desteğim, ey tek ve ey yegane olan; ey de ki: O Al-lâh birdir; Allâh Samed’dir (Bütün varlıklar O’na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir); kendisi doğurmamıştır ve doğrulmamıştır; hiçbir şey O’nun dengi olmamıştır. Kulların arasından seçtiğin kimselerin hür-metine, yaratışında hiç kimseyi kimsenin benzeri kılmamışsın, Muham-med ve Ehl-i Beyt’ine salat et ve benim hakkımda sana layık olanı yap.

 

اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِالْوَحْدانِيَّةِ الْكُبْرى وَالُْمحَمَّدَيَّةِ الْبَيْضاءِ وَالْعَلَوِيَّةِ الْعُلْيا وَبِجَميعِ مَا احْتَجَجْتَ بِهِ عَلى عِبادِكَ وَبِالاِسْمِ الَّذِي حَجَبْتَهُ عَنْ خَلْقِكَ فَلَمْ يَخْرُجْ مِنْكَ اِلاّ اِلَيْكَ، صَلِّ عَلى مُحَمِّدٍ وَآلِهِ وَاجْعَلْ لي مِنْ اَمْري فَرَجاً ومَخرَجاً وَارْزُقْني مِنْ حَيْثُ اَحْتَسِبُ وَمِنْ حَيْثُ لا اَحْتَسِبُ، اِنَّكَ تَرْزُقُ مَنْ تَشاءُ بِغَيْرِ حِساب.

Allah’ım! Ben senin yüce tevhidin, Hz. Muhammed’in nuru (parlak yüzü), Hz. Ali’nin yüce makamı, yarattıkların üzerine hüccet kıldığın bü-tün şeylerin ve senden ancak yine sana gelen bütün kullarından gizledi-ğin ismin hürmetine, Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine salat eyle, benim işim-de çıkış ve kurtuluş ver; umduğum ve ummadığım yerden beni rızıklan-dır; sen istediğine hesapsız rızık verirsin.”

Sonra hacetlerini iste.