Mu’min kardeşler vatanda birbirlerini ziyaretle, seferde ise yazışma ve mektupla diyaloglarını devam ettirirler. (El-Kafi, c.2, s.670) İmam Cafer-i Sadık (a.s)

Çocuğun Kahramanı;Anne ve Baba

Çocuğun Kahramanı;Anne ve Baba

 

Yalancı ve sahtekar bir toplum oluşturan çocuklar, yalancı baba ve annelerin ürünleridir…

Çocuğun terbiyesinde büyük rolü olan etkenlerden biri, aile ortamıdır. Çocuk aile ortamında belirli bir kalıp kazanır, babası, annesi ve onun ile ilgilenen kimseleri taklit eder. Eğer aile ortamı doğruluk ortamı olur, baba, anne ve öteki fertler, sadık ve doğru davranır ve doğru konuşurlarsa, bu ortamda büyüyen çocuklar da doğru ve dürüst olurlar.

Ama eğer ortam yalancılık ortamı olur, baba, anne ve diğer fertler birbirlerine karşı yalan konuşurlarsa, böyle bir ortamda terbiye edilen masum çocuklar bu çirkin huyu baba ve annelerinden öğrenir, yalan konuşmaya alışırlar. Kulağı yalana alışmış ve her gün baba ve annesinin yalanına şahit olan bir çocuğun doğru ve dürüst bir insan olması beklenebilir mi?!

Bu bozuk ortam yalancılık ve hilekârlıktan başka bir şey öğretemez.. Böyle bir ortam zehirlidir ve çocuğu doğruluk fıtratından sapıtarak yalancılığa alıştırır. Bazı cahil baba ve anneler, yalan konuşmakla yetinmez, hatta çocuklarına yalan konuşma dersi verirler. Babası evde olduğu halde çocuğuna der ki, "falan adama, babam evde yok." de.

Sıhhati yerinde olduğu halde ödevini yapmamış olan çocuğuna der ki, öğretmenine "hasta idim." de. Ve bunun gibi yüzlerce yalan! Böyle cahil baba ve anneler çocuklarına karşı en büyük hıyaneti ediyorlardır. Yalan konuşmak günahtır.

Ama "yalancı" terbiye etmenin günahı yalan konuşmaktan kat-kat daha fazladır. Yalan konuşan baba ve anne yalancılıkları karşısında cezalandırılırlar. Ama iş bununla bitmez. Onlar için yalancı biri terbiye ettikleri sebebiyle daha şiddetli bir ceza da var.

Ailenin eğiticisi olarak tanınmış olan baba ve annenin, yalan konuşmaları küçük bir günah değildir. Onların yalancı oluşu, çocukların yalancı kişiler olarak eğitilmesine yol açar ve bu çok büyük bir günahtır. Bu cahil baba ve anneler Allah'ın emanetleri olan masum çocuklarına ve bulundukları topluma karşı en büyük hıyaneti yapmış olurlar.

Yalancı ve sahtekar bir toplum oluşturan çocuklar, bu gibi baba ve annelerin ürünleridir. Öyleyse, çocuklarının doğru sözlü olmalarını isteyen baba ve annelerin doğru olmaktan başka çareleri yoktur. Onlar doğru sözlü olurlarsa vasıtası ile çocuklarının terbiyesi için iyi bir ortam hazırlamış olurlar. Russel yazıyor: Çocukların yalan konuşmayı öğrenmesini istemiyorsanız hiçbir zaman onların yanında yalan konuşmamaya dikkat edin.

Keşke Russel, "Çocukların ve hiç kimsenin yanında yalan konuşmayın" deseydi. Çünkü, çocukların temiz fıtratları her yalandan etkilenir. Hatta gizli konuşulan yalanları bile çok çabuk keşfederler.

İmam Sadık (a.s) buyuruyor ki: "Dilinizi kullanmaksızın insanları iyiliğe çağırın. Böylece insanlar sizden takva, çalışkanlık, namaz ve iyilik görsün ve sizi örnek edinsin."

1- Çocuk, tabiatı gereği yalancı değildir. Onun ilkel fıtratı, doğru konuşmasını gerektirir. Yalan konuşmasının muhakkak bir sebebi vardır. Baba ve anne, insanı yalan konuşmaya sürükleyen sebepleri tanır ve gereken önlemi alırlarsa, çocuk tabiatı gereği doğru konuşacaktır. Çocuğu, yalan konuşmaya sevkeden etkenlerden biri, baba ve annesinin cezalandırmalarından korkmasıdır. Mesela çocuk, pencerenin camını kırmış.  Baba ve annesi tarafından cezalandırılmaktan korkuyor. Onun için ona; "camı sen mi kırdın?" diye sorulduğunda, "hayır; benim olaydan haberim yok." şeklinde cevap verir veya suçu başkasının üzerine yıkar.

Mesela, "Hasan'ın taşla camı kırdığını kendi gözlerimle gördüm." der. Bu çocuğun baba ve annesinden korktuğu için yalan konuştuğu açıktır. Halbuki, baba ve anne dikkatli, tedbirli ve insaflı olur, öte yandan çocuğun eğitimi için doğru bir program uygulasalar böyle bir korku meydana gelmeyecektir ve neticede çocuk korktuğu için yalan konuşmayacaktır. Mesela, camın kırılması yanlışlıkla olmuşsa çocuk cezalandırılmayı hakketmemiştir. Baba ve annenin kendileri de defalarca yanlışlıkla cam, bardak vb. şeyleri kırmışlardır. Ama, kendilerini suçlu saymazlar. Öyleyse neden zavallı çocuğu suçlu sayarak azarlayıp cezalandırsınlar?!

Ama eğer camın kırılması çocuğun dikkatsizlik ve ihtiyatsızlığı sonucu olmuşsa, baba ve anne ona yumuşak bir şekilde nasihatte bulunmalı, işlerinde dikkatli olmayı tavsiye etmelidirler. Bu durumda da çocuk cezayı hakketmemiştir. Onun için korkarak yalan konuşmaya yönelmez. Eğer camı kasıtlı olarak ve inadından dolayı kırmışsa yine de çaresi azarlamak ve dövmek değildir. Çünkü, cezalandırarak ve dayak atarak onu inadından vazgeçirmek doğru bir yol değildir.

Böyle bir durumda baba ve anne şunu bilmelidirler ki, çocuk tabiatı gereği kötü ve inatçı değildir. İnat ve kötülüğün muhakkak dıştan kaynaklanan bir sebebi vardır.

Çocuğun, "camı neden kırdığını" araştırarak keşfetmeleri ve daha sonra onu bu işe sürükleyen sebebi ortadan kaldırmaları gerekir. Sebep ortadan kalkınca artık bu gibi işler tekrarlanmaz. Çocuk camı çeşitli sebeplerden dolayı kırabilir. Mesela, tahkir edildiği ve ihanete uğradığı için bu işi yapabilir. Şahsına karşı ilgi gösterilmediğinden dolayı, baba ve annesinin muhabbetsizliğine maruz kaldığı, baba, anne veya başkaları tarafından kendisine zulmedildiği, baba ve annesi kendisine karşı ayrıcalık gözettiği için vb. şeyler onu inatçılığa sevkedebilir. O, bu gibi sebepler sonucu ruhunda bir eziklik ve şahsiyetinde küçüklük hisseder. Bu, onda bir kompleks haline gelir. Cam kırmak vb. işler ile başkalarına kendisini ispatlamak ister ve bir nevi boy gösterisi yapar. Eğer baba ve anne, bu yanlış davranışa yol açan ruhsal sebebi bularak yok ederlerse çocuk da bu davranışından vazgeçer ve dolayısıyla sopa veya cezaya gerek kalmaz. Öyleyse bu durumda da çocuk korkarak yalana sığınma gereğini duymaz.
2- Eğer çocuğunuzun yanlış bir iş yaptığını ve ona kılavuzluk etmeniz gerektiğini hissederseniz, öfkeli ve küstah bir polis gibi onu soru yağmuruna tutarak suçunu itiraf ettirmeye çalışmayın. Bu durumda, gururunu korumak amacıyla hakikati gizleyip yalan konuşabilir. En iyisi soru sormadan, "senin falan işinden haberim var" demenizdir.

Mesela;

"Arkadaşından emanet olarak aldığın kitabı henüz vermemişsin. Yaptığın iş doğru değil. İnsan, başkalarının emanetini zamanında sahibine iade etmelidir. Hemen arkadaşını kitabını götür, iade et ve özür dile" şeklinde meseleyi sorgusuz-sualsiz halletmeniz gerekir.

3- Hiç bir zaman yapmayacağınız şeylerle çocuğu tehdit etmeyin. Mesela, "falan işi yaparsan seni öldürürüm. Döverim. Polise teslim ederim, evden kovarım. Misafirliğe götürmem" vb. Bu gibi gerçek dışı tehditlerle çocuğu yalan konuşmaya alıştırmayın. Onu, yapacağınız ve yapmanız doğru olan şeylerle tehdit edin.

4- Çocuklarının yetenek ve kapasitesinden daha fazla beklentileri olan, onlara karşı sert davranan baba ve anneler, onların yalan konuşmasına sebep olabilirler. Mesela, çocuklarının fazla ders okuma istidatları olmadığını bilmelerine rağmen onların daima en yüksek notu getirmesini isterler.

Her gün onları karşılarına alıp notlarını sorarlar, onları azarlar ve tenkit ederler. Çocuk ne kadar çok çalışıp baba ve annesinin istediği notu getirmek istese de kendi kapasitesini aşamaz. Öte yandan zavallı çocuk, baba ve annesini razı etmek ve onların azarlama ve kızmalarından kurtulmak ister. Onun için bazen yalan konuşmak zorunda kalır. Dolayısıyla, "sınav esnasında başım ağrıyordu; onun için iyi yazamadım." Veya "arkadaşım konuşarak dikkatimi dağıttı ya da öğretmenim bana karşı garazlı davranıyor, hakkettiğim notu vermiyor." Bazen de, "bugün sözlüden en yüksek notu aldım." der.

Eğer bu çocuğun baba ve annesi onun istidat ve kapasitesini ölçüp yersiz beklentilerden kaçınsaydılar, onu yalana sevketmezdiler ve sonuçta bu çocuk yalana alışmazdı.

5- Bazı baba ve anneler küçük çocuklarından kötü bir davranış gördükleri zaman, onun bu işi yapmadığını söyler ve bu işi başkalarına, hatta bazen hayvanlara ve cansız varlıklara nisbet verirler. Mesela, "Hasan iyi çocuktur. Bu işi yapmaz. Kedi yapmış, komşunun çocuğu yapmış, ağaç yapmış… Kötü kedi, niye bu işi yaptın?!" derler.

Bu cahil baba ve anneler çok güzel ve yerinde bir iş yaptıklarını sanarak, "çocuğun yüzünü kızartmamak gerekir", diyorlar. Ama, bu davranışın getireceği ahlaki zararlardan haberleri yoktur. Bu davranışın iki büyük zararı var:

a- Çocuğa yalan konuşmayı öğretir.

b- Kötü işleri yapıp başkalarının üzerine yıkmayı öğretir. Bu davranış yalan konuşmaktan daha kötü ve daha zararlıdır.

6- Eğer çocuklarınız ilk defa yalan konuşursa, onları yalana iten sebebi bulup onları yalandan vazgeçirmeye çalışın. Ama, onları konuşturarak, ifade alarak yalan konuştuklarını ispatlamak ve utandırmak için ısrar etmeyin. Onların yalan konuştuklarını ispatlamakla hiçbir netice alamazsınız. Hatta bu, onları yalan konuşmaya da iter çoğu zaman.

Ayetullah İbrahim Emini