“Kin kötülüğün tohumudur.” Gurer’ul Hikem, 547 İmam Ali (a.s)

Kadınların Akılları

Kadınların Akılları

Soru

Bir hadiste “Kadınların akılları güzelliklerindedir, erkeklerin güzellikleri ise akıllarındadır.” diye buyrulmuştur. Buna göre a)-hadisin senedi muteber midir? b)-özellikle hadisin ikinci bölümündeki karşıtlık ve karine göz önüne alındığında “Kadınların akılları güzelliklerindedir” sözünden maksat nedir?

Kısa Cevap

Hadis her ne kadar güvenilir kaynaklarda geçiyorsa da sahih ve güvenilir hadislerden sayılmamaktadır. İslam’da Allah’a yakınlaşmak ve insaniyet konusunda kadınla erkek arasında fark yoktur. Akıl yönünden kadınla erkek arasında fark varsa da bu, alet olan akıl konusundadır. Yani dünyayı idare eden ilimlerin öğrenildiği akıldır. Bu yüzden “A’lem (en bilgin) veya uzman olan kimse Allah’a en yakındır.” denmez, “Etka (en takvalı olan) Allah’a en yakındır” denir. Kaldı ki kadın, insani akıl ve düşüncesini duygularının inceliğinde, söz ve davranışlarının güzelliğinde gösterebilir. Nitekim erkek de, hünerini insanî düşüncesinde ve aklî tefekküründe göstermekle görevlidir ve gösterebilir. Hadisten anlaşılabilecek bir diğer nokta, kadının alet olan aklının, güzelliğinin etkisinde kalabilmesidir. Yani kadın çalışan biri olsa da her şeyden önce sevgili bir eş, şefkatli bir anne ve yetenekli bir ev kadınıdır. Erkek ise ilimle süslendiği zaman, akılcı tedbirleri sayesinde ailesi ve toplumu için faydalı olur.

Ayrıntılı Cevap

“Kadınların akılları güzelliklerindedir, erkeklerin güzellikleri ise akıllarındadır.”

Bu hadis birçok güvenilir kaynakta nakledilmiştir.[1] Şeyh Saduk’un Maaniyu’l-Ahbar ve Emali adlı eserleri, Allâme Meclisî’nin Biharu’l-Envar’ı, Şeyh Tabersî’nin Mişkatu’l-Envar fi-Gureri’l-Ahbar adlı eseri bunlardan birkaçıdır. Yine Şeyh Hürr Âmulî el-Fevaidu’l-Tusiyye eserinde hadisi açıklayarak çeşitli açılardan ele almıştır. Bununla birlikte hadisin senedinde güvenilir olmayan birkaç kişi olduğundan güvenilmeyen hadislerin içinde yer almıştır.

Sorunun ikinci bölümüne geçmeden önce birkaç noktayı hatırlatmak gerekir:

Hadisten ilk bakışta kadınların dış güzellikleri olduğu ve akılın, kadınların güzellik ve cemallerinde bulunduğu ama erkeklerin güzelliklerinin akıllarında olduğu anlaşılmaktadır. Başka bir ifadeyle görünüşte kadının güzellik, erkeğinde aklın peşinde olması istenmiştir. Zira erkeklerin güzelliği akıl sahibi olmalarındadır. Ancak bu hadis galiba ilk bakışta anlaşılan manasından öteye daha derin bir manaya işaret etmektedir. Belirtmek gerekir ki bir hadisin tam olarak anlaşılabilmesi için başka hadisler de göz önüne alınarak daha dakik bir mana çıkarılmalıdır. Yoksa bir hadis, tek başına ve amacı göz önüne alınmadan sadece tercüme edilerek değerlendirilemez. Çünkü Masumların (a.s) nurlu sözleri insanın hidayeti için olup belli bir zaman ve mekânla sınırlı değildirler. İçerikleri genelde her dönemde insan yaşamının siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel olmak üzere bütün yönlerine uygun insan yetiştirme kanunlarına sahiptir. Bu yüzden İslâm dini bütün parçaları birbiriyle bağlantılı geniş kapsamlı bir dindir. İslam’ın üzerinde önemle durduğu konulardan biri kadın ve erkeğin “Allah’a yakın olmak” konusunda olduğu gibi yaratılışta eşit olmalarıdır. Bu açıdan bakıldığında İslam’a göre kadınla erkek arasında fark yoktur. “İnsan, dini görevlerini yerine getirerek ruhunu maneviyatla doyurursa ilahi kurba nail ve Onun sıfat ve isimlerinin mazharı olur. Böyle bir yetenek kadın ve erkeğe ortak olarak verilmiştir ve her ikisi de yüce derecelere ulaşabilirler. Bu makama ulaşmanın yolu da birdir. O da iman ve salih ameldir.”[2]

Dolayısıyla insanın yaratılışında değer, itibar ve Allah Teâlâ’ya yakın olmak açısından kadınla erkek arasında bir fark yoktur.

1. Hadiste “Akıl” kelimesi geçtiğinden bu kelimeyi incelemek gerekir. Bazı filozoflar aklı “Teorik akıl” ve “Pratik akıl” diye ikiye ayırmışlardır. Teorik akıl ile anlıyor, pratik akıl ile amel ediyor. Yakin, cezm, zan, vehm, hayal vb. şeyler teorik aklın işidir. Niyet, azim, ihlâs, irade, sevgi, tevella, teberra, takva, adalet vs. ise pratik aklın işidir ve insandaki fazilet ölçüsü buna göredir.[3] İnsanı ilahi kurba yaklaştıracak ve diğerlerinden üstün edecek olan akıl, zihni bilgi deposu yapan akıl değil, pratik akıldır. Allah katında değeri olan şey, fazilet ve üstünlüğün ölçüsü olan şey, amelde ihlâsın olmasıdır. O halde “Kadın erkek arasında teorik akılda fark varsa bu fark, alet olan akıldadır. Yani dünyanın idare edilmesi amacıyla insanın bilimleri öğrenebilmesine zemin hazırlayan akıldır. Bu yüzden “Çok bilgili olan Allah’a yakındır” denmez, “En takvalı olan Allah’a yakındır” denir.”[4]

Dolayısıyla kadınla erkek arasında hüküm vermek isteyen kimse, ilmin ıstılah manasını (yani teorik aklı) ölçü edinmemelidir, aksine pratik aklı insanın kurbunun vesilesi ve faziletinin ölçüsü edinmelidir. Bu durumda kadın ve erkeğin güzelliği, “Rahmana ibadet edilen ve cennetler kazanılan” akıldadır. O zaman da hem “Erkeklerin güzelliği akıllarındadır” denir, hem de “kadınların güzelliği akıllarındadır.” denir.[5]

2. İnsanın ruhunun güzelliği imanındadır gerçeği, âyetlerde ve hadislerde defalarca zikredilmiştir. Nitekim Allah Teâlâ buyuruyor:

“Allah, imanı size sevdirdi ve onu gönüllerinizde bezedi.” [6]

Âyetten anlaşılan şey şudur: Allah imanı kalplerin sevdiği şey olarak kıldı ve onu insanın ruhunun süsü yaptı. İnsanın ruhu, mücerret olduğundan, imanda maddi değil manevidir. Bu manevî şey, yani iman, o mücerret şeyin, yani insan ruhunun cemal ve güzelliğinin kaynağı olmuştur. Zira erkeklik ve kadınlığın insanın hakikatinde (yani ruhunda), imanda vb. şeylerde etkisi yoktur. Yani insanın hakikati, iman vb. şeyler ne kadındır, ne de erkek. Bunlar mücerret olup kadın ve erkekte eşittir. “Öyleyse Allah katında üstünlük sağlayan iman gerçeği, kadın ve erkek olarak görülemez.”

Dolayısıyla Hz. Ali’nin “Kadınların akılları…” hadisinden vasıflandırma manası değil, emir manası anlayabiliriz. Yani hadis-i şerif kadının aklını cemalinde özetleyerek onun kınanmasına, erkeğinde cemalinin aklında olduğunu söyleyerek övülmesine neden olacak iki insan sınıfını vasfetmemektedir. Manası belki de kınama değil emir veya yapıcı bir vasfetme olabilir. Yani kadın, aklını ve düşüncesini duygunun inceliğinde, güzel söz ve davranışta vb. şeylerde gösterebilmelidir veya bununla görevlidir. Nitekim erkek de hünerini insani düşüncesinde ve akılcılıkta tecelli ettirmelidir.”[7]

Kadın aklını sevgi, şefkat, sadakat, paklıkla dolu hüner ve güzel davranışlarında göstermelidir. Bu mesele, toplumsal fazilet için değerli bir dayanak olacaktır. Zira kadın, aklıyla evinde sağlayacağı güzellik ve davranışıyla toplumu ıslah edebilir.

“Okumuş olan, şehadet ve fedakârlık öğretisini bilen kadın, şefkatli bir anne rolünde, evladını şehadete teşvik eder ve yola çıktığında onu uğurlarken toplumda ‘tarif aklını’[8] ince şekilde gösterir. Veya savaş meydanından dönen kahraman evladını, aklının ağır düşüncesini şevk ve intizar elbisesinin güzelliğinde gösterir. Nitekim yetenekli erkekler zarif hünerleri, toplumda ‘tarif aklı’ yansıtma mukabil gücüne sahiptirler. Özetle kadın beğenilmiş hikmetleri hünerin zarifliğinde göstermeli, erkek ise hünerin zarifliklerini beğenilmiş hikmetlerde göstermelidir. Yani kadının celali onun cemalinde gizliyken, erkeğin cemali onun celalinde gizlidir. Ve bu iş bölümü ne kadın için bir kınamadır, ne de erkek için bir övgü. Aksine her birinin kendi özel işiyle ilgilenmesi için verilmiş ameli düstur ve kılavuzdur. Kendi özel düsturuna itaat eden takdir edilir, etmeyen ise kınanmayı hak eder. Demek ki kadınla erkeğin farkı, düşünceleri doğru sunma şeklinde kendini gösterir. Yoksa kadında erkek gibi ilim öğrenme liyakatine sahiptir ve takdir ve övgüye layıktır.[9]

3. Hadis-i şeriften anlayacağımız ve yukarıda anlatılanlarla ilişkisi olan bir başka nokta kadın ve erkeğin ruhsal yapılarındaki farka yapılan vurgudur. Buna hadiste çok güzel bir şekilde vurgu yapılmıştır. Zira bu meseleyi bilmemek, bazılarının kadını aşağı derecede görmesine neden olmuştur.

Üstad Mutahharî bu konuda şöyle diyor: “Beni şaşırtan şeylerden biri bazılarının kadınla erkek arasındaki fiziksel ve ruhsal farkta erkeği tam, kadını da eksik görmesidir. Yaratılışta kadının eksik yaratılmasının onun faydasına olduğunu telkin etmeye çalışıyorlar.”[10]

Ama İslâm gerçekte, geçmişte ve günümüzde kadın haklarının ayaklar altına alınmasına neden olan, kimsenin önem vermediği hakikate dikkat çekmiştir. Geçmişte kadına zulmetmek, onu bir hayvan, miras bırakılan bir mal gibi görmek, hiç bir hak ve hukukunun olmaması gibi şeyler bugün de köşe bucakta kalan geri kalmış toplumlarda görülmektedir. Modern toplumlarda da kadının durumu geçmişten daha iyi bir seviyede değil. Günümüz dünyasında kadın erkek haklarının eşitliği bahanesiyle kadını iş alanına ve topluma çekmiş, güzelliğini bir köle gibi ucuz fiyata satmaktadırlar.

Günümüz kadını, cemal ve güzelliğini çocuğunu aşkla yetiştirmek, sevgi öğretilerini şefkatle kulağına fısıldamak için çaba sarf eden bir anne değil, sadece cinsel bir mal olarak görülmektedir. Artık kadın ailenin, aile de sağlam toplumun temelini atamamaktadır. Onun şu andaki rolü şehvetperestlerin şehvetlerini söndürmektir. Ve tabi burada ilk kurban kadın, sonra ailedir.

Hadis-i şerif “Kadınların akılları güzelliklerindedir” dediğinde, kadının cemal ve güzelliğine önem verdiğinde bunun, yuva kurmada, erkeği aşk, sevgi ve duygu ocağına çekmede etkili olacağı gerçeğini ortaya koymaktadır. Bu güzellik, kadının aklını ve diğer yeteneklerini etkilemektedir. Dolayısıyla kadının güzelliği iş ortamlarına çekilmemelidir.

Kadının güzelliği insaniyet ışığıyla yandığı zaman sıcak bir aile ortamı oluşturabilir. Öyleki aile fertleri, başarılı bir ailenin temelini atan anne sevgisiyle doyurulduğu zaman din âlimi, bilgin, fedakâr asker, büyük arif, şerefli işçi, uzman bir doktor, yetenekli bir yazar, güçlü bir sanatkâr olabilir. Her başarılı erkeğin arkasında başarılı bir kadının olduğu inkâr edilemez bir gerçektir.

Dolayısıyla kadın asıl hüner ve vazifesinden fazla gafil olmamalı ve çoğu gereksiz olan iş alanlarına girmemelidir. Ama girerse bilmeli ki onun hüner ve yeteneği gerçekte sevgi ve rahmet icat etmektir. Aile, huzurunu onun yaratılışına borçludur. Öyleyse hadisten anlayacağımız şey kadının alet olan aklının güzelliğinin etkisinde kalmasıdır. Yani kadın bir şirketin müdürü, uzman bir doktor, güçlü hitabete veya üstatlık vb. gibi yeteneklere sahip olsa da o, her şeyden önce sevgili bir eş, şefkatli bir anne ve yetenekli bir ev hanımıdır.

Ama erkek yaratılışta, yaşam kavgasında ve toplumda değirmenin altındaki taş gibidir. Erkeğin güzelliği para kazanmakta, aklı ise yaşamı idare etmesindedir. İlimle donanmış ve akılcı tedbirlerini kullanarak ailesine ve topluma faydalı olan bir erkek güzeldir. Aklı ve idaresi ne kadar çok olsa güzelliği de o kadar parlak olur.

–—


[1]     Maaniyu’l-Ahbar adlı kitapta hadisin senedi şöyle getirilmiştir: Muhammed bin Ömer bin Muhammed bin Salim bin el-Berra el-Ciani el-Hafız bize anlattı, o da Ahmed bin Ubeydullah Sakafi Ebu’l-Abbas’tan o da İsa bin Muhammed el-Katib’den, o da el-Medainî’den, o da Gıyas bin İbrahim’den, o da Cafer bin Muhammed’den, o da babasından, o da ceddinden Ali bin Ebi Talib’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Kadınların akılları güzelliklerindedir, erkeklerin güzellikleri ise akıllarındadır.”

[2]     Cemşidî, Esedullah, Cestari der Hesti Şinasi-i Zen, s. 52, Müessese-i Amuzeş-i Pejuheş-i İmam Humeyni, Kum, 1388.

[3]     Cevad Âmulî, Abdullah, Zen der Ayine-i Celal ve Cemal, s. 255, İsra, Kum, 4. Baskı, h.ş. 1378.

[4]     a.g.e.

[5]     a.g.e, s. 258.

[6]     Hucurat, 7.

[7]     a.g.e, s. 33-35.

[8]     Latif, hoş, beğenilmiş.

[9]     a.g.e, s. 35-36.

[10]    Mutahharî, Murtaza, Nizam-ı Hukuk-u Zen der İslâm, s. 200, Sadra, 21. Baskı, Kum, h.ş. 1374.