İnsanlar ömürleriyle yaşamaktan çok, iyilikleriyle yaşarlar; ecelleriyle ölmekten çok, günahlarıyla ölürler. el-Bihar 5/140/7 İmam Cafer-i Sadık (a.s)

Allah’ın Bazı Kullarını Unutması

Allah’ın Bazı Kullarını Unutması

Soru

Bazı âyetlerde Allah’ın dünyada ve ahirette bazı kullarını unutacağından söz edilmektedir. Acaba Allah’ın unutması gibi bir şey söz konusu olabilir mi?

Kısa Cevap

Yüce Allah Kur’an’ın dört yerinde kullarını unutmayı kendisine nispet vermiştir. Nitekim bir âyette şöyle buyuruyor:

“Onlar, nasıl bugüne kavuşacaklarını unutup bilebile ayetlerimizi inkâr ettilerse biz de bugün onları unuturuz.”

Bu ve benzeri âyetler ahirette (hatta bu dünyada) Allah’ın bazı kimseleri unutacağı konusunu teyit etmektedirler. Bu unutmaktan kasıt nedir? İslami kaynaklardaki aklî ve kelamî istidlaller, unutmanın Allah’ın yarattıklarının durumuna ihatası olmaması manasına gelmediğini göstermektedir. Yine Cenab-ı Hakk şöyle buyuruyor:

“Rabbin, hiçbir şeyi unutmaz.”

Masumların (a.s) sözlerinden de şunu anlamaktayız: Allah’ın unutması demek O’nun gaflette olması, bilmemesi ve haberi olmaması demek değildir. Zira Hak Teâlâ bütün gizli ilimleri bilmektedir. Allah’ın unutması, ilahi rahmetin onlardan kesilmesi manasındadır. Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın unutması demek, onların hayırdan mahrum olması demektir.” Eğer Allah’ın kelamında O’nun unutmasından söz edilmişse bunun manası kulun kendi haline bırakılması ve bunun sonucu olarak unutulması ve dünyayla meşguliyetine neden olan ilahi inayetin ondan kesilmesidir. Başka bir ifadeyle, Allah’ın unutması, kulun tekvinî unutuşu ve dine önem vermeyişine karşı olan tepki ve bunun neticesidir.

Ayrıntılı Cevap

Konuya girmeden önce sorunun sorulmasına yol açan âyetleri getirecek, sonra akıl, Kur’an ve rivayetler ışığında cevabımızı vereceğiz. Bunu yaparken soruyu iyice açacak, ardından da anlaşılmazlık ve çelişkiyi gidermeye çalışacağız.

Böyle bir sorunun (ki acaba Allah bazı kimseleri unutuyor mu?) sorulmasına neden olan âyetler şunlardır:

“Onlar, nasıl bugüne kavuşacaklarını unutup bile bile âyetlerimizi inkâr ettilerse biz de bugün onları unuturuz. “[1]

“Ve denir ki: Siz nasıl bugüne kavuşacağınızı unuttuysanız bugün de biz, sizi unuttuk.”[2]

“Böylece der, sana delillerim geldi de unutuverdin onları, işte sen de tıpkı o çeşit unutulmadasın bugün.”[3]

“Onlar Allah’ı unuttular da o da onları unuttu.”[4]

Görüldüğü üzere bu âyetlerde Allah’ın bazılarını unutacağı açıkça belirtilmiştir. İlk üç âyette unutulmanın mahşere, dördüncüsünün ise dünyaya ait olduğu görülmektedir.

Burada karşımıza şu sorular çıkmaktadır: 1) Allah unutabilir mi? Unutmak denen sıfatı (yani bir şeyin Allah’ın yanında hazır olmamasını) Allah’a nispet edebilir miyiz? 2) Böyle bir şey mümkün ise bunun gerçekleşmesi ne şekilde olur?

Deliller üzerine kurulu olan İslami akide ve dinî inançlar, bütün eksik sıfatları (sıfat-ı selbiye’yi), bu cümleden unutmayı Allah’tan nefyetmektedir. Muteber itikadî ve kelamî kaynaklarda, aklî ve felsefî delillere dayalı burhanlarda O’nun (c.c) her türlü eksiklikten beri olduğu ispat olunmuştur. Onları geniş bir şekilde burada aktarma imkânımız yoktur.[5]

Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’ı bu eksik sıfattan tenzih ederek şöyle buyuruyor:

“Rabbin, hiçbir şeyi unutmaz.”[6]

Bir başka âyette de “Rabbim ne yanılır, ne unutur.”[7] diye buyurmaktadır.

Bu ve benzeri âyetler unutkanlık denen şeyin Allah için söz konusu olmayacağını gösterirler. O zaman Allah’ın kullarını unuttuğu şeklindeki âyetlerin manası nedir?

Her zaman zor meseleleri halledip âyetleri tefsir eden Masum İmamların (a.s) rivayetleri burada da böyle bir müşkülü halletmişlerdir. İmam Rıza’dan (a.s) rivayet edilen bir hadiste İmam (a.s) “Biz de bugün onları unuturuz.” âyetinin tefsirinde şöyle buyurmaktadır:

“Onları unuturuz; yani onları terk ederiz; onlar kıyamete ve kıyamet gününe hazırlanmadıkları için biz de o günde onları kendi hallerine bırakırız, anlamındadır.”[8]

Buradan anlıyoruz ki, unutmaktan kasıt lütuf ve merhamet nazarının kuldan kaldırılmasıdır. Hz. Ali (a.s) de bu konuda şöyle buyuruyor:

“Allah’ın unutması demek, onların hayırdan mahrum olması demektir.” [9]

Böylesine bilgece bir metod, adalet esası ve unutanların muradı üzerinedir. Bu gibi kulların Allah’a göre durumu, yıl boyunca derslerine önem vermeyen, okulu, derslerini ve öğretmenini alaya alan öğrenci gibidir. Öğrencisinin bu durumunu gören öğretmen de onu kendi haline bırakır ve sınav zamanı onu gözetip yardımcı olmaz.

Ancak şu nokta da göz ardı edilmemelidir: Allah’ın rahmetinden ümidi kesmek, kulların Allah’ı unutmalarına, dini alaya almalarına, dünyayla meşgul ve onunla mağrur olmalarına bağlıdır.[10] Yani Allah, unutmanın cezasını unutma olarak vermektedir. Nitekim unutmanın karşısında Allah’ı anmak vardır:

“Artık siz beni anın ki ben de sizi anayım.”[11]

Buraya kadar anlatılanlardan Allah’ın unutmayı kendisine nispet verdiğini, ama bunun gaflet ve bilmemezlikten kaynaklanmadığını gördük. Çünkü mutlak kemal olan, zerrenin bile ilminin dışında olmadığı Alimu’l-Gayb olan[12] Allah’ın varlığında unutmak denen şeyin düşünülemeyeceği akıl ve Kur’an’la ispat edilmiştir. Dolayısıyla, Allah unuttu derken bundan, O yüce yaratıcının inayetinin kaldırılması ve O’nun (c.c) hayır ve rahmetinden mahrum kalındığı anlaşılmalıdır.

Âlemlerin Rabbinin gufran ve rahmetine nail olmak için Kur’an-ı Kerim üzerinde tedebbür etme nimetinin her zaman biz aciz kullara nasip olması ümidiyle.

–—


[1]     A’raf, 51.

[2]     Casiye, 34.

[3]     Taha, 126.

[4]     Tevbe, 67.

[5]     el-Kavlu’s-Sedid fi Şerhi’t-Tecrit, s. 274 ve sonrası; Akaid-i İslami, 15-22. Fasıllar.

[6]     Meryem, 64.

[7]     Taha, 52.

[8]     Tefsir-i Nur (Nuru’s-Sakaleyn’den naklen)

[9]     Tefsir-i Nur (Tefsir-i Burhan’dan naklen), Tevbe, 67.

[10]    A’raf, 51 ve Casiye, 34-35’ten esinlenerek.

[11]    Bakara, 152.

[12]    Sebe, 3.