Her kim zalim sultanın karşısında bir ihtiyacı sebebiyle küçülürse ateşte onunla birlikte olur.Bihar, 76/360/30 Hz. Muhammed (s.a.a)

Hz. Zeyneb’in (s.a) Kabri

Hz. Zeyneb’in (s.a) Kabri

Soru

Hz. Zeyneb’in (s.a) pak kabrinin Suriye’de değil, Mısır’da olduğu söylenmektedir. O halde Hz Zeyneb’in (s.a) Suriye’deki haremi nedir?

Kısa Cevap

Hz Zeyneb’in (s.a) pak kabrinin mekânı hakkında üç ihtimal mevcuttur: Medine, Şam ve Kahire. Bu üç ihtimalden her birinin taraftarları mevcuttur ve onlar kendi görüşlerini ispatlamak için bir takım deliller getirmişlerdir. Kesin bir şekilde Hz. Zeyneb’in (s.a) kabrinin nerede olduğu belli olmasa bile, bu büyük şahsiyete isnat edilen ziyaret ve mekânların zikir, Allah’a yönelme, insan yetiştirme ve şehitlerin Ehl-i Beyt ile bağlılık kurduğu yerler olduğu söylenebilir. Ehl-i Beyt’in defnedildiği yer neresi olursa olsun onların anı ve hatıraları diridir ve onlar kendilerine aşk duyan halkın kalbinde yer alır.

Ayrıntılı Cevap

Hz. Zeyneb’in (s.a) temiz kabrinin nerede olduğu hususunda üç ihtimal mevcuttur: Medine, Şam ve Kahire. Siyer yazarlarının geneli bu büyük hanımın kabrinin Kahire ve Şam olduğunu belirtmişlerdir. Yahya b. Hasan Hüseynî Zeyneplerin Haberleri kitabında ve bir gurup siyer yazarı şöyle demiştir: Hz. Zeynep (s.a) Mısır’da vefat etti.[1] Zeynep (s.a) kitabında Hasaneyn Sabıkî ile bazı başka yazarlar, Hz. Zeyneb’in (s.a) kabrinin Şam’da olduğunu yazmışlardır.[2]

Dr. Şehidî gibi bazı yazarlar, Hz Fatımatü’z-Zehra’nın (s.a) Hayatı kitabında bu büyük İslâm kadınının mezarının Medine, Şam ve Mısır şehirlerinden birinde olduğunu kuşkuyla dile getirmişlerdir.[3]

Hz. Zeyneb’in (s.a) kabrinin Mısır’da olduğunu söyleyenler şu bilgiyi aktarmışlardır: Kerbela hadisesinden geriye kalan kervan Şam’dan Medine’ye dönerken Medine’nin genel atmosferi bozuldu. Medine valisi Yezid’e bir mektup yolladı. Medine’de meydana gelen durumu ve Hz. Zeyneb’in (s.a) halkın uyanması ve direnmesindeki rolünü Yezid’e açıkladı. Yezit cevap olarak Hz. Zeyneb’i (s.a) Medine’den çıkarmasını söyledi. Medine valisi Hz. Zeyneb’in (s.a) Medine’den çıkarılması hususunda kararlıydı. Neticede Hz. Zeynep (s.a) Medine’den Mısır’a hicret etti ve Mısır valisi ile Mısır halkından büyük bir gurup tarafından karşılandı. Hz. Zeynep (s.a) yaklaşık bir yıl geçtikten sonra hicri 63. yılının 15 Recebinde akşam vakti vefat etti.[4]

Hz. Zeyneb’in (s.a) kabrinin Şam’da olduğunu söyleyenler ise Medine valisinin Hz. Zeyneb’i (s.a) Medine’den çıkarmaya ve onu sürgüne göndermeye teşebbüs ettiğini, neticede Hz. Zeyneb’in (s.a) Şam’a gittiğini naklederek başka bir hususu aktarmışlardır. Yezit taraftarlarınca hicri 62. yılda Medine’de Hürre hadisesi gerçekleşince ve Medine halkı yağmalanıp öldürülünce, Abdullah b. Cafer eşi Hz. Zeyneb’in (s.a) rahatsızlığının yeniden başlamaması, gam ve hüznünün bir miktar azalması için ve Medine’de yaygınlaşmış veba hastalığından güvende olmak için Hz. Zeynep (s.a) ile Şam’da bulunan bir bölgeye gittiler ve oraya yerleştiler. Hz. Zeynep (s.a) hastalanıncaya ve o diyarda dünyada göçünceye kadar orada kaldılar. Zeyneb-i Kübra’dan (s.a) sonra Hz. Ali’nin (a.s) Hz Fatıma’dan (s.a) olmayan ve adı Zeyneb-i Suğra olan Ümmü Gülsüm adındaki kızı Zeyneb-i Kübra olarak meşhur oldu ve Mısır’a gitti.[5]

Eğer kesin bir şekilde Hz. Zeyneb’in (s.a) kabrinin nerede olduğu belli olmasa bile, bu büyük şahsiyete isnat edilen ziyaret ve mekânların tümü “Allah’ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde”[6] âyet-i kerimesinin örneklerindendirler.

Bu ev ve ziyaretler ona isnat edilme merhalesinde kalsa bile, Allah’ı zikretme ve ona yönelme, insan yetiştirme ve şehitlerin Ehl-i Beyt ile birlikte olduğu mekânlardır. Ehl-i Beyt’in defnedildiği mekânlar nerede olursa olsun, onların anı ve hatıraları diridir ve onlar kendilerine aşk duyan insanların kalbinde yer almaktadırlar.

–—


[1]     Abidilî, Nisabe, Ahbar-u Zeynebat, s. 115-122.

[2]     Sabıgî, Şeyh Muhammed Hasaneyn, Markad-ı Agiyle-i Zeynep (s.a), Şeyh Muhammed Hasaneyn, s. 45.

[3]     Şehidî, Seyyid Cafer, Zendeganiyi Hz. Fatımatü’z-Zehra (s.a), s. 161 ve 162.

[4]     Abidilî, Nisabe, Ahbar’u Zeynebat, s. 115-122.

[5]     Şeyh Cafer Nakdî, Zeyneb-i Kübra, c. 2, s. 183-184.

[6]     Nur, 36.