Cennet annenin ayakları altındadır. Kenz’ul-Ummal, 45439 Hz. Muhammed (s.a.a)

Gadir Hutbesi

Gadir Hutbesi

Soru

Mümkünse Resulullah’ın (s.a.a) Gadir-i Hum günü okuduğu hutbenin tam metnini yazar mısınız?

Ayrıntılı Cevap

Resulullah’ın (s.a.a) Gadir-i Hum’da okuduğu hutbenin tam metni şöyledir:

1- Allah’a Hamd ve Sena

Hamd ve sena; birliğinde yüce, yalnızlığında ve tekliğinde yakın, kudret ve sultasında azametli ve erkanında azim olan Allah’a mahsustur. O’nun ilmi yerinde kaldığı halde (hareket etmeksizin) her şeyi kuşatmıştır; bütün yaratıkları kudret ve burhanıyla hakimiyeti altına almıştır.

Sürekli olarak övülmüş ve de övülmektedir. Allah yok olmayan bir azametin sahibidir. Yaratan ve yeniden dirilten O’dur. Her iş O’na dönmektedir.

Yükseltilmişleri (gök cisimlerini ve yörüngelerini) vücuda getiren, serilenleri (yeryüzünü) seren, yerlerin ve göklerin tek hükümranı, pak, münezzeh ve tesbih edilmiştir. Meleklerin ve ruhların Rabbi, yarattığı her şeye ihsanda bulunan, vücuda getirdiği her şeye lutfeden O’dur. Her göz O’nun gözetimindedir ama gözler O’nu göremez.

Allah ikram edici, sabırlı ve tahammül sahibidir. Rahmeti her şeyi kaplamış, nimeti ile hepsine minnet etmiştir. İntikam almada acele davranmaz ve müstehak oldukları azabına hemen teşebbüste bulunmaz.

Batınları ve gizlilikleri anlar, içleri bilir, gizlilikler ona saklı kalmaz ve gizlilikler O’na karmaşık gelmez. Her şeye ihatası, her şeye galebesi vardır. Her şeyde kuvvet O’dur, her şey üzerindeki kudret O’dur. Onun gibi bir şey yoktur. Hiçbir şey yokken bir şey var eden O’dur. Daimidir, diridir, adalet ile kaimdir. İzzet ve hikmet sahibi O’ndan başka bir ilah yoktur.

O, gözlerin idrak etmesinden daha yücedir ama kendisi gözleri idrak eder. O lütuf sahibi ve bilendir. Hiç kimse görmekle sıfatlarına ulaşamaz ve hiç kimse bizzat aziz ve celil olan Allah’ın kendisinin kılavuzluk ettiği dışında gizli ve açık niteliği hakkında bir şey elde edemez.

Şahadette bulunurum ki kutsiyeti, temizliği ve münezzehliği zamanı dolduran ilah O’dur. O’nun nuru ebediyeti kapsamıştır. O emirlerini meşveret eden kimselerle meşveret etmeksizin icra etmekte, takdirinde ortağı bulunmamakta ve tedbirinde hiçbir yardım görmemektedir.

Yarattığı şeyi örnek ve misali olmaksızın yaratmış ve yarattığı her şeyi hiç kimseden yardım almadan, zahmete katlanmadan, fikir ve çare bulmaya ihtiyaç duymadan yaratmıştır. Allah yaratıkları icat etti ve onlar da vücuda geldiler. Yarattı ve onlar da zahir oldular. O halde ondan başka ilah yoktur. Yaptığı sağlam ve işi güzeldir. Zulmetmeyen bir adil ve işlerin kendisine döndüğü bir ikram sahibidir.

Şehadette bulunurum ki her şeyin azameti karşısında tevazu gösterdiği ve her şeyin izzeti karşısında zelil olduğu ve her şeyin kudreti karşısında teslim olduğu ve her şeyin heybeti karşısında huzu gösterdiği (boyun eğdiği) ilah O’dur.

Padişahların padişahıdır; tayin edilmiş bir zamanla hareket eden gök cisimlerini döndüren, güneş ve ayı musahhar kılan da O’dur.. Geceyi gündüze ve gündüzü de geceye giydirmektedir ve bunlar süratle birbiri peşince gitmektedir. İnatçı zorbayı yıkan ve her isyankâr şeytanı helak eden O’dur.

O’nun için bir zıt ve onunla birlikte bir muhalif mevcut değildir. Tek ve ihtiyaçsızdır. Doğurulmamış ve doğurmamıştır, O’nun hiç bir benzeri yoktur. Tek olan Allah ve azamet sahibi Rab istemekte, ardından yerine getirmektedir. İrade etmekte, ardından mukadder kılmakta, bilmekte ardından saymaktadır. Öldürmekte ve diriltmektedir. Fakir kılmakta ve zenginleştirmektedir. Güldürmekte ve ağlatmaktadır. Yakın kılmakta ve uzaklaştırmaktadır. Esirgemekte ve bağışta bulunmaktadır. Hükümdarlık O’nundur, hamd ve sena O’na mahsustur. Hayır O’nun elindedir, O her şeye kadirdir.

Geceyi gündüze ve gündüzü geceye giydirir. O’ndan başka ilah yoktur. Allah izzet ve mağfiret sahibidir. Dualara icabet eden, çok ihsanda bulunan, nefesleri sayandır. Cin ve insanların Rabbidir. Hiç bir şey O’na zor gelmez. Yardım isteyenlerin feryadı O’nu usandırmaz, ısrar edenlerin ısrarı O’nu bıktırmaz. Salihlerin koruyucusu, kurtuluşa erenlerin başarıya ulaştırıcısı, müminlerin ihtiyar sahibi, âlemlerin Rabbi’dir. Yarattığı her şeyden dolayı kendisine her halde şükredilmesi gereken Allah’tır.

Rahatlık ve sıkıntıda, şiddet ve rahatlıkta O’na hamd ediyorum; zorluk ve huzurda O’na sürekli şükrediyorum. O’na, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ediyorum. O’nun emrini dinliyor, sadece O’na itaat ediyorum. O’nu hoşnut eden şeylere teşebbüste bulunuyorum. İtaatinde rağbet içinde olmak ve cezasından korkmak açısından O’nun mukadderatı karşısında teslim oluyorum. Zira düzeninden güvende olunmayan ve zulmünden korkulmayan (yani asla zulmetmeyen) Allah O’dur.

2- Önemli Bir Hususta Allah’ın Emri

Allah için nefsim hususunda kulluğumu itiraf ediyorum ve O’nun Rab olduğuna tanıklık ediyorum. Bana vahyettiği her şeyi eda ediyorum, zira eğer onu eda etmezsem bana azabının ineceğinden korkuyorum. Şüphesiz O’nun azabını hiç kimse -her ne kadar büyük düzen kursa da ve dostluğu halis olsa da- def edemez. Allah’tan başka ilah yoktur. Allah bana Ali hakkında nazil buyurduğunu tebliğ etmediğim taktirde risaletimi eda etmemiş olacağımı ilan etti. Beni insanların şerrinden koruyacağını garantiledi. Allah kifayet eden ve yücelik sahibidir.

Allah bana şöyle vahyetmiştir:

 یَا أَیُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنزِلَ إِلَیْکَ مِن رَّبِّکَ وَإِن لَّمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ وَاللّٰهُ یَعْصِمُکَ مِنَ النَّاسِ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمنِ الرَّحیمِ 
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Ey Peygamber! Rabbinden sana (Ali’nin hakkında, yani Ali bin Ebi Talib’in halifeliği hakkında) indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan O’nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur.”

Ey insanlar! Ben Allah’ın bana nazil buyurduğu her şeyi ulaştırma hususunda kusur etmedim ve ben bu âyetin nüzul sebebini sizlere açıklıyorum:

Cebrail üç defa bana nazil oldu ve selam sahibi olan -ki o Selam’dır- Rabbim tarafından bu toplantı yerinde ayağa kalkmamı, siyah ve beyaz (ırktan) herkese “Ali bin Ebi Talib benim kardeşimdir, vasimdir, ümmetim üzerinde benim halifemdir ve benden sonra imamdır. O’nun bana olan menzileti Harun’un Musa’ya menzileti gibidir. Sadece şu farkla ki benden sonra peygamber gelmeyecektir. O, Allah ve Resulünden sonra sizlerin ihtiyar sahibinizdir.” diye ilan etmemi emretti. Allah bu konuda kitabından bana bir de âyet nazil buyurdu:

 إِنَّمَا وَلِیُّکُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذِینَ آمَنُواْ الَّذِینَ یُقِیمُونَ الصَّلاَةَ وَیُؤْتُونَ الزَّکَاةَ وَهُمْ رَاکِعُونَ 
“Şüphesiz sizin veliniz Allah, Resulü, iman edip namaz kılanlar ve ruku halinde zekat veren müminlerdir.”

Namaz kılıp ruku halinde zekat veren ve her halinde aziz ve celil olan Allah’a yönelen kimse Ali bin Ebi Talib’tir.

Ey insanlar! Ben Cebrail’den benim için Allah’tan, beni bu önemli şeyi tebliğ etmekten mazur görmesini dilemesini istedim. Zira takva sahiplerinin az olduğunu, münafıkların çokluğunu, kınayanların fesadını ve İslam’ı alaya alanların hilelerini biliyorum. Onlar Allah’ın kitabında kendilerini şöyle nitelendirdiği kimselerdir:

“Bilmediğiniz şeyleri ağzınıza alıyordunuz. Onu önemsiz bir şey sanıyordunuz, oysa Allah katında önemi büyüktü.”

Hakeza, münafıklar defalarca bana eziyette bulundular hatta bana “uzun- أُذُنٌ” (yani her söze kulak asan kimse) bile dediler. Onlar Ali’nin benden ayrılmaması, benim kendisine teveccüh etmem, Onun bana temayülü ve beni kabullenişi sebebiyle böyle olduğumu sandılar. Sonunda aziz ve celil olan Allah şu âyeti nazil buyurdu:

 وَمِنْهُمُ الَّذِینَ یُؤْذُونَ النَّبِیَّ وَیِقُولُونَ هُوَ أُذُنٌ قُلْ أُذُنُ خَیْرٍ لَّکُمْ یُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَیُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنِینَ وَرَحْمَةٌ لِّلَّذِینَ آمَنُواْ مِنکُمْ 
“İkiyüzlülerin içinde “O her söyleneni dinleyen bir kulak adeta” diyerek peygamberi incitenler vardır. De ki: “O, sizin için bir hayır kulağıdır, Allah’a ve inananlara inanır ve sizden inananlara rahmettir.”

Eğer ben, bana bunu (her söze kulak veren kimse olmayı) isnat edenleri ifşa etmek istersem ifşa edebilirim. Eğer onların şahsına işaret etmek istersem, işaret de edebilirim. Eğer onları alametleriyle tanıtmak istersem tanıtabilirim. Ama Allah’a yemin olsun ki ben onların işi hususunda yücelik gösterdim.

Bütün bunlardan sonra eğer Ali hakkında bana nazil olan şeyi tebliğ etmezsem Allah asla benden razı olmayacaktır.”

Hz. Peygamber (s.a.a) daha sonra şu âyeti tilavet buyurdu:

 یَا أَیُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنزِلَ إِلَیْکَ مِن رَّبِّکَ وَإِن لَّمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ وَاللّٰهُ یَعْصِمُکَ مِنَ النَّاسِ إِنَّ اللّٰهَ لاَ یَهْدِی الْقَوْمَ الْکَافِرِینَ 
“Ey Peygamber! Rabbinden sana (Ali’nin hakkında) indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan O’nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Doğrusu Allah kâfirlere yol göstermez.”
3- On İki İmam’ın (a.s) İmamet ve Velayetini Resmen İlan Etmesi

Ey insanlar! Onun hakkındaki bu konuyu biliniz ve anlayınız. Biliniz ki Allah muhacirlere, ensara ve onlara iyilikle tabi olanlara, köylüye ve şehirliye; Araba ve Aceme; özgüre ve köleye; büyüğe ve küçüğe; beyaza ve siyaha Ona (Ali’ye) itaat etmeyi farz bilmiş, Onu imam ve ihtiyar sahibi kılmıştır. Her muvahhid için Onun hükmünü icra etmesi, sözüyle amel etmesi, emrini kabullenmesi gerekir. Her kim Ona muhalefet ederse melundur. Her kim Ona tabi olursa ve Onu tasdik ederse Allah’ın rahmetine mazhar olacaktır. Allah Onu ve Onu dinleyip kendisine itaat eden herkesi bağışlamıştır.

Ey insanlar! Son defadır böylesine bir toplulukta ayağa kalkmışım. O halde işitiniz, itaat ediniz, Rabbiniz olan Allah’ın emri karşısında teslim olunuz. Zira aziz ve celil olan Yüce Allah sizin ihtiyarınızın sahibi ve mabudunuzdur. Allah’tan ve sizleri muhatap kılan Peygamberinden, yani benden sonra da Ali, Allah’ın emriyle sizin irade sahibiniz ve imamınızdır. İmamet makamı ondan sonra da Allah ve Resulüyle görüşeceğiniz güne kadar benim neslimin, onun çocuklarının hakkıdır.

Allah, Resulü ve onların (İmamların) helal kıldığı hususlar dışında bir helal yoktur. Allah, Resulü ve onların (imamların) sizlere haram kıldığı şey dışında da bir haram yoktur. Aziz ve celil olan Allah bana helal ve haramı tanıtmış ve Rabbimin kitabından, helal ve haramından bana öğrettiği her şeyi de ben Ona ısmarlamış (öğretmiş) bulunmaktayım.

Ey insanlar! Ali’yi (başkalarından) üstün tutun. Allah var olan her ilmi bende bir araya toplamıştır. Ben de öğrendiğim her ilmi takva sahiplerinin imamında (Ali’de bir araya) topladım. Var olan her ilmi mutlaka Ali’ye öğrettim. Allah’ın Yasin Sûresinde zikrettiği İmam-ı Mübin (apaçık İmam) Odur:

 وَکُلَّ شَیْءٍ أحْصَیْنَاهُ فِی إِمَامٍ مُبِینٍ 
“Her şeyi, apaçık bir İmam’da saymışızdır.”

Ey insanlar! Ondan (Ali’den) başkasına yönelerek sapıklığa düşmeyin. Ondan yüz çevirmeyin, Onun velayetinden ayrılmayın. O hakka hidayet eder ve hak ile amel eder. Batılı iptal eder ve batıldan sakındırır. Allah yolunda kınayıcıların kınaması ona engel olamaz.

O (Ali) Allah’a ve Resulüne iman eden ilk kimsedir. Bana iman hususunda hiç kimse Ondan öne geçmemiştir. O canıyla Allah Resulü’nün yolunda her türlü fedakarlığa katlanmıştır. İnsanlardan hiç kimse Peygamberle beraber Allah’a ibadet etmediği bir zamanda O Allah Resulüyle birlikteydi. Namaz kılan ve benimle birlikte Allah’a ibadet eden ilk kimse de O’dur. Allah tarafından yerime yatağımda yatmasını emrettim. O da canını bana feda ederek benim yerime yatağımda yattı.

Ey insanlar! Onu üstün bilin ki Allah da Ona üstünlük vermiştir. Onu kabul edin ki Allah Onu tayin etmiştir.

Ey insanlar! O, Allah tarafından seçilmiş imamdır. Kim Onun velayetini inkâr ederse Allah onun tövbesini kabul etmeyecek ve onu bağışlamayacaktır. Kim Ona karşı gelirse Allah’ın ona böyle davranacağı, ebediyete kadar ve sonsuza dek şiddetli bir azapla azaplandıracağı kesindir. Öyleyse Ona karşı gelmekten sakının ve yakıtı insanlar ve taşlar olan ve kâfirler için hazırlanmış ateşe düçar olmayın.

Ey insanlar! Allah’a yemin olsun ki önceki peygamberler ve elçiler beni müjdelemişlerdir ve ben Allah’a yemin olsun ki peygamber ve elçilerin sonuncusuyum, gök ve yerdeki bütün yaratıkların üzerinde hüccetim. Her kim bu konuda şek ederse cahiliye küfrü gibi kâfir olmuş olur. Her kim bu sözümden bir şeyde şüphe ederse bana nazil olmuş olan her şeyden şüphe etmiştir. Her kim imamların birinde şüphe ederse Onların tümünde şüphe etmiştir ve kim bizim hakkımızda şüphe ederse, şüphesiz ateştedir.

Ey insanlar! Allah bu üstünlüğü bana bağışta bulunmuştur, bu O’nun bana bir minneti ve O’ndan bana bir ihsandır. O’ndan başka ilah yoktur. Ebediyete kadar, sonsuza dek her halde O’na hamd ve senada bulunurum.

Ey insanlar! Ali’yi üstün biliniz ki O, Allah rızık indirdiği ve yaratıklar baki kaldığı müddetçe, benden sonra kadın ve erkek tüm insanların en üstünüdür. Benim bu sözümü reddeden ve uymayan kimse melundur, melundur, gazaba uğramıştır, gazaba uğramıştır!

Biliniz ki Cebrail Allah tarafından bu haberi benim için nazil kıldı ve şöyle buyurdu: “Kim Ali’ye düşmanlık eder ve velayetini kabul etmezse lanetim ve gazabım onun üzerine olsun.”

Herkes yarın için önceden ne göndereceğine baksın. Ali’ye muhalefet etmekten ve neticede sabit olduktan sonra adımının sürçmesinden dolayı Allah’tan korksun. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

Ey insanlar! O (Ali) Allah’ın aziz kitabında zikrettiği ve Ona muhalefet edenler hakkında buyurduğu Cenbillah’tır:

 أَن تَقُولَ نَفْسٌ یَا حَسْرَتَى علَى مَا فَرَّطتُ فِی جَنبِ اللّٰهِ 
“Kişinin: “Cenbillah’a karşı (Allah katında) aşırı gitmemden ötürü bana yazıklar olsun.” diyeceği…”

Ey insanlar! Kur’an hakkında tefekkür ediniz, âyetlerini anlamaya çalışınız, muhkem âyetlerine bakınız, müteşabih âyetlerinin peşi sıra koşmayınız. Allah’a yemin olsun ki Kur’an’ın batınını sizlere beyan edebilecek ve tefsirini sizler için açıklayabilecek olan kimse, benim elinden tuttuğum, onu kendime doğru yükselttiğim, pazusundan tuttuğum, iki elimle kaldırdığım ve sizlere, “Ben kimin mevlasıysam bu Ali de O’nun mevlasıdır” diye bellettiğim kimsedir ve O benim kardeşim ve yerime geçecek olan Ali bin Ebi Talib’dir. Onun velayeti, bana nazil buyuran aziz ve celil olan Allah tarafındandır.

Ey insanlar! Ali ve onun soyundan olan temiz evlatlarım sıkl-i asgar (daha küçük değerli şey) ve Kur’an ise sıkl-i ekber (daha büyük değerli şey)’dir. Bu ikisinden her biri diğerini haber vermekte ve onunla uyum içinde bulunmaktadır. Onlar Kevser havuzunun başında yanıma gelinceye kadar asla birbirinden ayrılmazlar. Biliniz ki onlar insanlar arasında Allah’ın emin kulları ve yeryüzündeki hakimleridir.

Biliniz ki ben eda ettim, biliniz ki ben tebliğ ettim, biliniz ki ben duyurdum, biliniz ki ben açıkladım, biliniz ki Allah buyurmuştur ve ben aziz ve celil olan Allah adına konuşuyorum. Biliniz ki Müminlerin Emiri yalnızca benim kardeşimdir. Biliniz ki “Müminlerin Emiri” olmak, benden sonra ondan başka hiç kimse için helal değildir.

4- Müminlerin Emiri’nin (a.s) Tanıtılması ve Peygamber’in (s.a.a) Eliyle Ayağa Kaldırılması

Daha sonra Peygamber (s.a.a) eliyle Ali’nin (a.s) pazusundan tuttu ve yukarı kaldırdı. Müminlerin Emiri ise Peygamber (s.a.a) minberin üstüne çıktığı zamandan beri, ondan bir basamak aşağıda bulunuyordu. Peygamber’in yüzüne (a.s) oranla sağ tarafa meyletmişti ve dolayısıyla da sanki ikisi de bir mekanda durmuş gibiydiler.

Sonra Peygamber (s.a.a) eliyle onu kaldırdı. Her iki elini göğe doğru açtı ve Ali’yi (a.s), ayağı Peygamber’in (s.a.a) diziyle aynı hizaya gelecek şekilde yerinden kaldırdı. Daha sonra Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu:

“Ey insanlar, bu Ali’dir, O benim kardeşim, vasim, ilmimi toplayan ve ümmetim arasında bana iman eden kimseler üzerinde halifemdir. Aziz ve celil olan Allah’ın kitabını tefsir etmekte, Allah’a davet etmekte, Allah’ı razı eden şeylerle amel etmekte, Allah’ın düşmanlarıyla savaşmakta, Allah’a itaat edeni sevmekte ve Allah’a isyan etmekten sakındırmakta benim yerime geçen kimsedir.

Allah Resulü’nün halifesi Odur, Allah tarafından Müminlerin Emiri ve hidayet edenlerin imamı Odur. Nakisin (ahdini bozan Cemel ashabı), Kasitin (Zulmeden Muaviye taraftarları) ve Marikin’i (dinden çıkan Hariciler’i) Allah’ın emriyle öldüren Odur.

Allah şöyle buyurmuştur:

 مَا یُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَیَّ 
“Nezdimde söz değişmez.”

Ey Rabbim! Senin emrinle şöyle diyorum: “Allah’ım! Ali’yi seveni sev, Ali’ye düşman olana düşman ol. Ona yardım edene yardım et, Onu yardımsız bırakan kimseyi sen de yardımsız bırak. Ali’yi inkâr eden kimseye lanet et, Ali’nin hakkını inkâr eden kimseye gazap et.”

Ey Rabbim! Sen, bu konu aydınlandıktan ve Ali’yi bugün tayin ettikten sonra Onun hakkında şu âyeti bana nazil buyurdun:

“Bugün, size dininizi kemale erdirdim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslam’ı beğendim.”
“Kim İslam’dan başka bir dine yönelirse, onunki kabul edilmeyecektir. O ahirette de kaybedenlerdendir.”

Ey Rabbim seni şahit tutuyorum ki ben tebliğ ettim.

5- Ümmetin İmamet Meselesine Teveccüh Etmesi Gerektiğini Vurgulama

Ey İnsanlar! Allah dininizi O’nun imametiyle kamil buyurmuştur. O halde kıyamet gününe ve aziz ve celil olan Allah’ın huzuruna varılacağı güne kadar her kim ona ve benim çocuklarımdan ve Onun soyundan olan vasilere iktida etmezse, böyle kimselerin amelleri dünya ve ahirette yok olmuş olur ve sürekli azap içinde bulunurlar. Azapları asla hafifletilmez ve onlara mühlet verilmez.

Ey İnsanlar! Bu Ali sizlerden bana en çok yardım eden, bana en layık olan, bana en yakın bulunan ve nezdimde en değerli olan kimsedir. Aziz ve celil olan Allah ve ben ondan razıyız. Kur’an’da Ali dışında hiç kimse hakkında rızayet âyeti (kendisinden razı olunduğunu bildiren bir âyet) inmemiştir. Allah müminlere hitap ettiği her yerde önce Ona hitap etmiştir. Kur’an’da var olan övgü âyetleri Onun hakkındadır ve Allah İnsan Sûresinde sadece Onun cennete gireceğine şehadette bulunmuştur. Bu sûreyi Ondan başkası hakkında nazil buyurmamış ve bu sûreyle Ondan başkasını övmemiştir.

Ey insanlar! O (Ali) Allah’ın dininin yardımcısı, Allah Resulü’nün (s.a.a) savunucusudur. O takvalı, temiz, hidayet olmuş hidayet edici kimsedir. Peygamberiniz en iyi Peygamber, vasiniz en iyi vasi, Onun çocukları da en iyi vasilerdir.

Ey insanlar! Her peygamberin soyu kendi sülbündendir ama benim neslim Ali’nin sülbündendir.

Ey insanlar! Şeytan Âdem’i hasetle cennetten dışarı çıkardı. Sakın Ali’ye haset etmeyiniz. Aksi taktirde amelleriniz boşa gider, ayaklarınız sürçer. Âdem bir sürçme sebebiyle yeryüzüne gönderildi. Oysa Âdem aziz ve celil olan Allah’ın seçtiği kimseydi. O halde sizler, aranızda Allah’ın düşmanları olduğu halde nasıl bir halet içinde olacaksınız?

Biliniz ki sadece şekavet sahibi kimse Ali’ye düşmanlık eder ve sadece takva sahibi kimse Ali’yi sever. Ali’ye sadece halis mümin olan kimse iman eder. Allah’a yemin olsun ki Asr Sûresi Ali (a.s) hakkında nazil olmuştur:

 بسم اللّٰه الرحمن الرحیم وَالْعَصْرِ إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِی خُسْرٍ 
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Andolsun asra ki, İnsan hiç şüphesiz hüsran içindedir.”

Asra andolsun ki iman eden, hak ve sabırdan hoşnut olan Ali dışında tüm insanlar hüsran içindedir.

Ey insanlar! Ben Allah’ı şahit tuttum, risaletimi sizlere tebliğ ettim ve Peygamber’in üzerine açıkça tebliğ etmeden başka bir sorumluluk yoktur. Ey insanlar! Allah’tan hakkıyla korkun ve dünyadan sadece Müslüman olarak ayrılın.

6- Münafıkların Bozgunculuklarına İşaret.
 یَا أَیُّهَا الَّذِینَ أُوتُواْ الْکِتَابَ آمِنُواْ بِمَا نَزَّلْنَا مُصَدِّقًا لِّمَا مَعَکُم مِّن قَبْلِ أَن نَّطْمِسَ وُجُوهًا فَنَرُدَّهَا عَلَى أَدْبَارِهَا أَوْ نَلْعَنَهُمْ کَمَا لَعَنَّا أَصْحَابَ السَّبْتِ 
“Ey Kitab verilenler! Bir takım yüzleri silip dümdüz ederek arkalarına çevirmeden, yahut cumartesi ashabını (Yahûdileri) lânetlediğimiz gibi lânetlemeden önce, elinizdeki Kitab’ı tasdik ederek indirdiğimiz Kur’an’a iman edin.”

Ey insanlar! Allah’a yemin olsun ki bu âyette kendilerini isim ve soylarıyla bildiğim ashabımdan bir gurup kastedilmiştir. Ama onları ifşa etmemekle görevlendirildim. O halde kim kalbinde Ali’ye karşı taşıdığı sevgi veya kine mutabık olan şeye amel ederse onu bulacaktır.

Ey insanlar! Aziz ve celil olan Allah tarafından bana bir nur verilmiş, benden sonra Ali bin Ebi Talib’e ve Ondan sonra da Mehdi-i Kaim’e (a.f) kadar Onun nesline verilmiştir. Mehdi de Allah’ın hakkını ve bize ait olan her hakkı geri alır. Zira aziz ve celil olan Allah bizleri, kusur edenlere, düşmanlık gösterenlere, muhaliflere, hainlere, günahkarlara, zalimlere, gasıplara ve tüm âlemlere hüccet etmiştir.

Ey insanlar! Sizleri (Allah’tan) korkutuyorum ve uyarıyorum ki ben Allah’ın Resulüyüm. Benden önce de peygamberler gelmiştir. Ben ölür veya öldürülürsem, sizler gerisin geriye mi döneceksiniz? Her kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah çok yakında şükredenlere ve sabredenlere mükafat verecektir. Biliniz ki sabır ve şükürle nitelendirilen Ali’dir. Ondan sonra da Onun neslinden olan çocuklarım da aynen böyledir.

Ey insanlar! Müslüman oluşunuz sebebiyle bana, hatta Allah’a minnet etmeye kalkışmayın. Aksi takdirde amelleriniz ortadan kalkar, size gazap edilir ve Allah sizleri ateşten ve (erimiş) bakırdan alevlere müptela kılar. Şüphesiz rabbiniz pusudadır.

Ey insanlar! Benden sonra da ateşe davet edecek olan imamlar olacaktır. Onlar kıyamet günü yardım görmezler. Ey insanlar! Allah ve ben onlardan uzağız. Ey insanlar! Onlar ve yardımcıları, onlara tabi olanlar, onları takip edenler ateşin en alt derecesinde olacaklardır ve kibirli kimselerin yeri ne de kötüdür. Biliniz ki onlar, Ashab-ı Sahife’dir. O halde sizden her biriniz kendi sahifesine baksın.”

(Ravi diyor ki: Peygamber (s.a.a) “Ashab-ı Sahife” adını zikredince insanların çoğu Peygamber’in bu sözle neyi kastettiğini anlamadılar. Akıllarında bir soru oluştu. Oradakilerden pek azı Peygamber’in maksadını anlayabildi.)

“Ey insanlar! Ben hilafet emrini kıyamet gününe kadar İmamet ve veraseti olarak neslime emanet ediyorum. Ben tebliğ etmekle görevli olduğum şeyi tebliğ ettim ki, burada hazır olan ve olmayan, dünyaya gelen ve gelmeyen herkese hüccet olsun. O halde kıyamet gününe kadar, burada hazır olanlar hazır olmayanlara ve babalar çocuklarına ulaştırsınlar.

Çok yakında benden sonra İmameti padişahlık olarak zulüm ve zorbalıkla alacaklardır. Allah gasp edenlere ve (bu hakka) tecavüzde bulunanlara lanet etsin. Bu esnada ey insanlar ve cinler! Sizlere dökülmesi gerekeni döker, sizlere ateş ve (erimiş) bakırdan alevler gönderir ve siz onu asla defedemezsiniz.

Ey insanlar! Aziz ve celil olan Allah sizleri, kötüyü iyiden ayırt etmede başı boş bırakmamıştır. Allah sizlere gaibi bildirmeyecektir.

Ey insanlar! Allah kıyamet kopmadan önce yalanlamaları sebebiyle bayındır olan her bölgeyi helak edecektir ve onu Mehdi’nin hakimiyeti altına geçirecektir. Allah kendi vaadini uygulayacaktır.

Ey insanlar! Sizden öncekilerin çoğu helak oldu. Allah onları helak etti ve gelecek nesilleri de helak edecek olan O’dur. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

 أَلَمْ نُهْلِکِ الْأَوَّلِینَ ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْآخِرِینَ کَذَلِکَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِینَ وَیْلٌ یَوْمَئِذٍ لِّلْمُکَذِّبِینَ 
“Öncekileri yok etmedik mi? Ardından, sonrakileri de onlara katarız. Suçlulara böyle yaparız. O gün! Yalanlamış olanların vay haline!”

Ey insanlar! Allah bana emretmiş ve beni sakındırmıştır. Ben de Allah’ın emriyle Ali’ye emrettim ve onu sakındırdım. Emir ve yasaklama ilmi onun nezdindedir. O halde onun emrini dinleyiniz ki esenlikte kalasınız. Ona itaat edin ki hidayet bulasınız. Onun yasaklamalarını kabul edin ki doğru yolda olasınız ve onun maksat ve muradına doğru hareket edesiniz ve bilinmedik yollar sizleri onun yolundan alıkoymasın.

7- Ehl-i Beyt’in (a.s) Takipçileri ve Düşmanları

“Ey insanlar! Ben Allah’ın uymayı emrettiği doğru yoluyum. Benden sonra da Ali ve sonra onun neslinden olan çocuklarım da hidayet imamlarıdır. Hakka hidayet eder, hakkın yardımıyla adalet üzere davranırlar.”

Daha sonra Peygamber şu sûreyi tilavet buyurdu:

  بسم اللّٰه الرحمن الرحیم الْحَمْدُ للّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِینَ… 
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla. Hamd âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur…” (Sûrenin sonuna kadar tilavet ettiler. Sonra şöyle buyurdu:)

Bu sûre benim hakkımda nazil olmuştur ve Allah’a yemin olsun ki onlar (imamlar) hakkında nazil olmuştur. Hem genel olarak hem de özel olarak onlar hakkındadır. Onlar Allah’ın dostlarıdır, onlara bir korku yoktur ve onlar asla üzülmezler. Biliniz ki Allah’ın hizbi galip gelecektir.

Biliniz ki onların düşmanları, sapık beyinsizler ve şeytanın kardeşleridir. Onlar batıl şeyleri gurur yüzünden birbirine iletirler. Biliniz ki Onların (Ehl-i Beyt’in) dostları ise Allah’ın kitabında kendilerini zikrettiği ve haklarında şöyle buyurduğu kimselerdir:

 لَا تَجِدُ قَوْمًا یُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْیَوْمِ الْآخِرِ یُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ کَانُوا آبَاءهُمْ أَوْ أَبْنَاءهُمْ أَوْ إِخْوَانَهُمْ أَوْ عَشِیرَتَهُمْ أُوْلَئِکَ کَتَبَ فِی قُلُوبِهِمُ الْإِیمَانَ 
“Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir millettir, babaları veya oğulları veya kardeşleri ya da akrabaları olsa bile Allah’a ve peygamberine karşı gelenlere, sevgi beslediklerini görmezsin. İşte Allah, imanı bunların kalplerine yazmıştır.”

Biliniz ki Onların (Ehl-i Beyt’in) dostları, aziz ve celil olan Allah’ın kendilerini nitelendirdiği ve haklarında şöyle buyurduğu kimselerdir:

 الَّذِینَ آمَنُواْ وَلَمْ یَلْبِسُواْ إِیمَانَهُم بِظُلْمٍ أُوْلَـئِکَ لَهُمُ الأَمْنُ وَهُم مُّهْتَدُونَ 
“İşte güven; inananlara ve inançlarına haksızlık karıştırmayanlaradır. Onlar doğru yoldadırlar.”

Biliniz ki Ehl-i Beyt’in (a.s) dostları iman edenler ve şüpheye düşmeyen kimselerdir.

Biliniz ki Ehl-i Beyt’in (a.s) dostları esenlikle ve güven içinde cennete girenlerdir. Melekler selamla onları görmeye gelir ve şöyle derler: “Selam olsun size, tertemiz oldunuz. O halde ebedî olarak cennete giriniz.”

Biliniz ki Ehl-i Beyt’in (a.s) dostları, cennetin kendilerinin olduğu ve içinde hesapsız rızıklanan kimselerdir.

Biliniz ki Ehl-i Beyt’in (a.s) düşmanları ise ateşin alevleri içine girecek olan kimselerdir. Biliniz ki Ehl-i Beyt’in (a.s) düşmanları ise cehennem kaynarken korkunç bir ses duyan ve cehennemin alevlenmesini gözleriyle gören kimselerdir.

Biliniz ki Ehl-i Beyt’in (a.s) düşmanları, Allah’ın haklarında şöyle buyurduğu kimselerdir:

 کُلَّمَا دَخَلَتْ أُمَّةٌ لَّعَنَتْ أُخْتَهَا 
“Her ümmet girdikçe kendi yoldaşına lânet eder.”

Biliniz ki Ehl-i Beyt’in (a.s) düşmanları, Allah’ın haklarında şöyle buyurduğu kimselerdir:

 کُلَّمَا أُلْقِیَ فِیهَا فَوْجٌ سَأَلَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ یَأْتِکُمْ نَذِیرٌ قَالُوا بَلَى قَدْ جَاءنَا نَذِیرٌ فَکَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللّٰهُ مِن شَیْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِی ضَلَالٍ کَبِیرٍ… فَسُحْقًا لِّأَصْحَابِ السَّعِیرِ 
“Oraya atıldıkları zaman, bekçileri onlara: “Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” diye sorarlar. Onlar: “Evet; doğrusu bize bir uyarıcı geldi fakat biz yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapıklık içindesiniz demiştik” derler…Çılgın alevli cehennemlikler yok olsunlar!”

Biliniz ki Ehl-i Beyt’in (a.s) dostları, gizlide Rablerinden korkan ve kendileri için mağfiret ve büyük ecir bulunan kimselerdir.

Ey insanlar! Ateşin alevleri ve büyük ecir arasındaki fasıla ne de uzundur.

Ey insanlar! Bizim düşmanlarımız, Allah’ın kendilerini kınadığı ve lanet ettiği kimselerdir. Bizim dostlarımız da Allah’ın kendilerini methettiği ve sevdiği kimselerdir.

Ey insanlar! Biliniz ki ben uyarıcı ve korkutucuyum, Ali de müjdeleyicidir.

Ey insanlar! Biliniz ki ben uyarıcıyım ve sakındırıcıyım. Ali ise hidayet edicidir.

Ey insanlar! Ben peygamberim, Ali ise benim vasimdir.

Ey insanlar! Biliniz ki ben peygamberim ve Ali ise imam ve benim vasimdir. Ondan sonraki imamlar da onun evlatlarıdır. Biliniz ki ben onlarım babasıyım ve Onlar Onun (Ali’nin) sülbünden vücuda gelecektir.

8- Hz. Mehdi (a.f)

Biliniz ki İmamların sonuncusu, kıyam edecek olan Mehdi bizdendir. Dinlere galip gelecek olan O’dur, zalimlerden intikam alacak olan O’dur, kaleleri fetheden ve onları yok edecek kimse O’dur. Şirk ehlinden her kabileye üstün gelecek ve onları hidayet edecek O’dur.

Biliniz ki Allah’ın evliya kullarına ait her kanın intikamını alacak olan O’dur. Allah’ın dinine yardım edecek olan da O’dur.

Biliniz ki derin denizden istifade edecek O’dur, her fazilet sahibini fazileti miktarınca ve cehalet sahibini cehaleti miktarınca ödüllendirecek O’dur. Allah’ın seçtiği ve ihtiyar ettiği kimse O’dur. Her ilmin varisi ve her anlayışı ihata edecek O’dur.

Biliniz ki rabbinden haber verecek O’dur, ilahi âyetleri yukarı yükseltecek O’dur, hidayete eren temeli sağlam kimse O’dur ve işlerin kendisine ısmarlandığı kimse de odur.

Öncekilerin müjdelediği kimse O’dur. Hüccet olarak baki kalacak olan O’dur ve ondan sonra hiç bir hüccet yoktur. Var olan her hak onunladır ve var olan her nur onun nezdindedir.

Biliniz ki o galibi olmayan kimsedir. Hiç kimseye onun aleyhine yardım edilmez. Allah’ın yeryüzündeki velisi, kulları arasında hükmedicisi, gizli ve açık eminidir.

9- Biat Meselesi

Ey insanlar! Ben sizler için açıkladım ve sizlere anlattım. Benden sonra sizlere anlatacak olan da Ali’dir.

Biliniz ki ben, hutbemin sonunda sizleri onunla biat etmek ve ona ikrarda bulunmak adına elinizi bana uzatmaya ve benden sonra da sizleri kendisiyle biatleşmeye davet ediyorum.

Biliniz ki ben Allah’a biat ettim, Ali de bana biat etti ve ben de Allah tarafından onun için sizlerden biat alıyorum. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

 إِنَّ الَّذِینَ یُبَایِعُونَکَ إِنَّمَا یُبَایِعُونَ اللّٰهَ یَدُ اللّٰهِ فَوْقَ أَیْدِیهِمْ فَمَن نَّکَثَ فَإِنَّمَا یَنکُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَیْهُ اللّٰهَ فَسَیُؤْتِیهِ أَجْرًا عَظِیمًا 
“Şüphesiz sana baş eğerek ellerini verenler, Allah’a baş eğip el vermiş sayılırlar. Allah’ın eli onların ellerinin üstündedir. Verdiği bu sözden dönen, ancak kendi aleyhine dönmüş olur. Allah’a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük ecir verecektir.”
10- Helal ve Haram, Farzlar ve Haramlar

Ey insanlar! Hac ve umre Allah’ın şiarlarındandır. Nitekim Allah şöyle buyurmuştur:

 فَمَنْ حَجَّ الْبَیْتَ أَوِ اعْتَمَرَ فَلاَ جُنَاحَ عَلَیْهِ أَن یَطَّوَّفَ بِهِمَا 
“Kim Kabe’yi hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yoktur.”

Ey insanlar! Allah’ın evini haccetmeye gidin. Allah’ın evine giren her hanedan müstağni olur ve sevinir. Allah’ın evini terk eden her hanedan ise (soy açısından) kesilir ve fakirleşir.

Allah, vukuf yerlerinde (Arafat, Meş’ar ve Mina’da) duran her müminin o ana kadar işlemiş olduğu tüm geçmiş günahlarını affeder. Haccı sona erince de amellerine yeniden başlar.

Ey insanlar! Hacılara yardım edilir ve harcadıkları şey kendilerine geri döner. Allah ihsan edenlerin mükafatını zayi etmez.

Ey insanlar! Kâmil bir dinle ve tam bir anlayışla Allah’ın evini haccedin. O şerafet sahibi mukaddes yerlerden tevbe ederek ve günahlardan el çekerek geri dönün.

Ey insanlar! Aziz ve celil olan Allah’ın size emrettiği gibi namaz kılın ve zekat ödeyin. Eğer uzun bir süre üzerinizden geçer de kusur ederseniz veya unutursanız Ali sizin ihtiyar sahibinizdir. Sizin için beyan eder. Aziz ve celil olan Allah benden sonra onu kullarının emini olarak tayin etmiştir. O bendendir ve ben de ondanım.

O ve benim neslimden olanlar, sorduğunuz her soruya cevap verir ve sizlere bilmediğiniz şeyleri açıklar.

Biliniz ki helal ve haramlar benim sizlere tümünü tanıtacağımdan, bir oturumda tüm helalleri emredeceğimden ve tüm haramları sakındıracağımdan çok daha fazladır. O halde aziz ve celil olan Allah tarafından Müminlerin Emiri Ali ve benim ve onun soyundan olan ondan sonraki vasileri hakkında getirdiğim şeyleri kabul etme hususunda sizlerden biat almak ve sizlere el uzatmakla görevlendirildim. (Ali ve ondan sonraki vasiler hakkında nazil buyurulan şey ise) sadece onlarla ayakta duracak olan imamettir. Onların (vasilerin) sonuncusu kaza ve kaderi idare eden, Allah ile görüşünceye kadar Mehdi’dir.

Ey insanlar! Sizlere gösterdiğim her helalden ve sizleri sakındırdığım her haramdan dönmüş değilim. Onları değiştirmedim. Bunu unutmayınız ve hafızalarınızda tutunuz, birbirlerinize tavsiyelerde bulununuz. Onu değiştirmeyiniz, tahrife kalkışmayınız.

Ben sözümü tekrar ediyorum: Namaz kılınız, zekat veriniz, iyiliği emrediniz ve kötülükten sakındırınız.

Biliniz ki iyiliği emretmenin en üst mertebesi sözümü anlamanız, onu burada hazır bulunmayanlara iletmeniz, benim tarafımdan kabul etmesini emretmeniz ve muhalefet etmekten sakındırmanızdır. Zira bu emir, aziz ve celil olan Allah ve benim tarafımdandır. Sadece masum imam ile iyilik emredilir ve kötülükten sakındırılır.

Ey insanlar! Kur’an sizlere, Ali’den sonraki imamların onun evlatları olduğunu tanıtmakta ve ben de onların, benim ve onun soyundan olduğunu tanıtmaktayım. Nitekim Yüce Allah kitabında şöyle buyurmuştur:

 جَعَلَهَا کَلِمَةً بَاقِیَةً فِی عَقِبِهِ 
“Bu sözü, devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı.”

Ben de size demiştim ki: “O ikisine (Kur’an ve Ehl-i Beyt) sarılırsanız asla sapmazsınız.”

Ey insanlar takvalı olunuz, takvalı olunuz ve kıyametten sakınınız. Nitekim aziz ve celil olan Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

 إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَیْءٌ عَظِیمٌ 
“Doğrusu kıyamet gününün sarsıntısı büyük şeydir.”

Ölümü, ahireti, hesabı, ilahi terazileri, âlemlerin rabbi nezdinde hesaba çekilmeyi, sevap ve cezayı hatırlayın. Her kim kendisiyle birlikte bir iyilik getirirse o iyilik esasınca sevaba erişir. Her kim de günah getirirse cennette onun bir nasibi olmayacaktır.

11- Resmi Olarak Biat Almak[1]

Ey insanlar! Sizler aynı anda bana el verebileceğiniz miktardan çok daha fazlasınız. Rabbim, Müminlerin Emiri Ali’nin ve ondan sonra gelecek olan imamlar hakkında söylediklerim hususunda dilinizden itiraf almamı emretti. Onlar (İmamlar) benim ve onun (Ali’nin) soyundandırlar. Nitekim sizlere daha önce de çocuklarımın onun (Ali’nin) soyundan olduğunu anlattım.

O halde hepiniz şöyle deyiniz: “Biz işittik, itaat ettik, razı bulunmaktayız, teslim olmuşuz, rabbimiz ve kendi nezdinden imamımız, Müminlerin Emiri Ali’nin ve onun sülbünden dünyaya gelecek olan imamların imameti hususunda bizlere ulaştırdığın şeylere boyun eğmişiz. Bu konuda kalplerimizle, canlarımızla, dillerimizle ve ellerimizle sana biat etmekteyiz. Bu inanç üzere hayatta kalacağız ve onunla öleceğiz. (Kıyamet günü de) Onunla haşr olacağız. Asla değişmeyeceğiz, değiştirmeyeceğiz, şüphe etmeyeceğiz ve inkârda bulunmayacağız. Kalbimizle şüpheye düşmeyeceğiz, bu sözden dönmeyeceğiz ve ahdimizi bozmayacağız.

Sen bizlere Müminlerin Emiri Ali (a.s) ve ondan sonra senin neslinden ve onun çocukları olduğunu söylediğin imamlar Hasan, Hüseyin ve Allah’ın o ikisinden sonra tayin ettiği kimseler hakkında ilahi öğütlerde bulundun. O halde onlar için bizden söz ve ahit alındı. Kalplerimizden, canlarımızdan, dillerimizden, içimizden ve ellerimizden söz alındı. Her kim yapabilirse eliyle biat eder. Her kim de yapamazsa diliyle ikrar eder. Asla onu değiştirme peşinde değiliz. Allah bu konuda nefislerimizde değişme görmeyecektir.

Biz bu konuyu senin dilinden çocuklarımızdan ve akrabalarımızdan uzak ve yakın herkese ulaştıracağız. Allah’ı bu konuda şahit tutuyoruz. Allah şehadet hususunda kifayet eder ve sen de bu itirafımıza şahit bulunmaktasın.”

Ey insanlar! Ne diyorsunuz? Allah her sesi işitir ve her gizliliği bilir. O halde kim hidayet bulmuşsa kendi lehinedir ve her kim de sapmışsa kendi zararına sapmıştır. Her kim biat etmişse Allah’a biat etmiştir, Allah’ın eli onların (biat edenlerin) elinin üzerindedir.

Ey insanlar! Allah’a biat ediniz, bana biat ediniz, Müminlerin Emiri Ali’ye (a.s), Hasan’a, Hüseyin’e ve dünya ve ahirette onlardan olan imamlara, soylarında baki kalan imamet makamı hasebiyle biat ediniz. Allah vefasız kimseleri (biatini bozanları) helak edecektir. Vefalı olanları ise rahmetine mazhar kılacaktır. Her kim biatinden dönerse kendi zararına dönmüştür. Her kim de Allah’a söz verdiği şeyler hususunda vefalı olursa Allah ona büyük bir ecir inayet buyuracaktır.

Ey insanlar! Sizlere bu dediğimi söyleyin (tekrar edin) ve Ali’yi müminlerin emiri olarak selamlayın ve şöyle deyin:

 سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَکَ رَبَّنَا وَإِلَیْکَ الْمَصِیرُ 
“İşittik, itaat ettik, Rabbimiz, affını dileriz, dönüş sanadır.”

Hakeza şöyle deyiniz:

 الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذِی هَدَانَا لِهَـذَا وَمَا کُنَّا لِنَهْتَدِیَ لَوْلا أَنْ هَدَانَا اللّٰهُ 
“Bizi buraya hidayet eden Allah’a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet etmeseydi, biz hidayeti bulamazdık.”

Ey insanlar! Allah nezdinde -ki Kur’an’da nazil buyurmuş olduğu- Ali bin Ebi Talib’in faziletlerinin tümü, bir oturumda sayabileceğim miktardan çok daha fazladır. O halde her kim onları size haber verir ve onları tanırsa, siz de kendisini tasdik edin.

Ey insanlar! Her kim Allah’a, Peygamberine, Ali’ye ve bu zikrettiğim imamlara itaat ederse büyük bir kurtuluşa ulaşmış olacaktır.

Ey insanlar! Ona biat etmek, velayetini kabul etmek ve onu müminlerin emiri olarak selamlamak hususunda öne geçen kimseler, kurtuluşa erenlerdir ve onlar nimet bahçelerinde olacaklardır.

Ey insanlar! Allah’ın sizden razı olacağı bir söz söyleyiniz. Eğer sizler ve yeryüzünde bulunan herkes tümüyle kâfir olsa, yine de Allah’a hiçbir zarar gelip çatmaz.

Allah’ım! Eda ettiğim ve emrettiğim şeyler hatırına müminleri bağışla ve inkâr eden kâfirlere gazap et. Hamd ve sena âlemlerin rabbi olan Allah’a mahsustur.

–—


[1]        Muhammed Bâkır Ensarî, Esrar-ı Gadir, (Şeyh Tabersî, el-İhticac, c. 1, s. 55-67’den naklen, Beyrut), Mevlud-u Kabe yayınları.