Salih çocuk güzel kokulu cennet çiçeklerinden bir çiçektir. el-Kafi, 6/3/10 Hz. Muhammed (s.a.a)

Üstat Mutahari’ye Göre İslami Vahdet’in Hedef ve Stratejileri

Üstat Mutahari’ye Göre İslami Vahdet’in Hedef ve Stratejileri

 İran İslam Cumhuriyetinin uzun süreli hedeflerinden biri Allah Resulü (s.a.a)’in emrine binaen İslam dünyasının önde gelen düşünür ve aydınlarının daima dile getirdikleri İslam dünyasında İslami vahdetin gerçekleşmesidir.

Kuşkusuz İslami vahdet bayraktarları arasında Şehit Mutahari’nin özel bir yeri vardır. Bundan ötürü bu yazımızda Üstat Mutahari’nin İslami vahdet hakkındaki düşüncelerini ela almaya çalışacağız.

Vahdet

Vahdet ve ittihat genel bir şekilde düşünce ve fikir birliği olup ayrılıklardan sakınma anlamını ifade etmektedir. İnsanların vahdet ve birliği Kur’an’ın defalarca dillendirdiği önemli hedeflerden biridir. Nitekim Allah’u Teala şöyle buyurmaktadır:

كَانَ النَّاسُ أُمَّةً وَاحِدَةً İnsanlar tek bir ümmetti.

وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً aranızda bir sevgi ve merhamet var etti

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ Mü’minler ancak kardeştirler.

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُوا Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.  

Rivayetlerde de bu önemli konu defalarca dillendirilmiştir:

“Kim Müslümanların cemaatinden ayrılırsa cahiliye üzeri ölür.” (Nehcu’l-Fusahe, h. 2855)

“Allah’ın eli cemaatledir, tefrikaya düşmekten sakının.” (Nehcu’l-Belağa, hutbe. 127)

Vahdetin Gereksinimi

Bugünün dünyasında yaşadığımız şartlar içinde İslami vahdeti olumlu karşılamayan hiçbir Müslüman yoktur. Özellikle bu asırda düşmanların hile ve planları dünya Müslümanları için bilinmeyen bir şey değildir. İmam Humeyni bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Eğer Müslüman milletler kardeş olurlarsa hiç kimse onlara zarar veremez. Hiçbir süper güç Müslümanlara saldırmaya cesaret edemez.” (İslam Cumhuriyeti Gazetesi, 28/5/59)

Üstat Şehit Mutahari gibi diğer İslami düşünürler de bunun önemini dillendirmiş ve bu hususta şunları söylemişlerdir: “İslam Müslümanların birliğini istemiştir” (Mutahari, C. 7, 1382, s. 413)

İslami Vahdetin Hedefi  

Üstat Şehit Mutahari bu hususta şöyle demektedir: “İslam Müslümanların vahdetini istemiştir. Öncelikle şuna bakmamız gerekir ki acaba bu vahdetten kasıt bütün Müslümanların tek bir mezhebe tabi olmaları mıdır?…  yoksa vahdete engel olan şey sadece yanlış anlaşılmalar mıdır? Bana göre ikincisidir. Zira hepimiz tek bir olan Allah’a inanmaktayız. Kıblemiz birdir. Ramazan ayı ve oruçlarımız birdir. Hepimiz bir şekilde namaz kılıyoruz. Bir şekilde zekat veriyoruz. (Üstat Şehit Mutahari, C. 7, 1382, s. 413)

Üstat Şehit Mutahari’nin beyanlarından İslami vahdetten kastın; İslam ve İslam ümmetinin izzet ve onuru olduğu açıktır.

İslami Vahdetin Çözümleri

1- Kur’an’a Dönüş: Müslümanlar arasındaki ilişkileri sağlamlaştıran üç şey vardır ki bunların en önemlisi Kur’an’dır. Zira Kur’an Müslümanların nezdinde semavi kitap mahlasıyla İslami vahdetin ölçütüdür. (Üstat Şehit Mutahari, C. 7, 1382, s. 413)

2- Allah Resulü (s.a.a) ve Masum İmamların Olgu Olarak Benimsenmeleri: Müslümanlar arasında kardeşliğin sağlanması hususunda Allah Resulü (s.a.a) ve İmam Ali (a.s)’ın hayatları en güzel olgudur. (Üstat Şehit Mutahari, C. 7, 1382, s. 419)

Peygamberin hak varisleri ve nübüvvet ağacının asılları olan Şia imamları da İslam’ın korunması ve düşmanların nüfuzlarının engellenmesi için birlik ve ittihat tavsiyelerinde bulunmuşlardır. Üstat Şehit Mutahari bu hususta şunları söylemektedir: “İmam Ali (a.s) birçok hutbesinde Müslümanların dağılmış güçlerini tekrar bir araya getirmek ve bunları müttehit kılmak istiyordu. (Üstat Şehit Mutahari, C. 7, 1382, s. 419)

3- Kültür İnşasının Devamı: İslami birliğin oluşması hususunda en önemli mesele kültür inşasıdır. Üstat Şehit Mutahari’ye göre Ayetullah Burucerdi kültür inşası alanında gözle görünür etkinliklerde bulunmuştur ve bu hususta birçok İslam ülkesine mübelliğ göndermiştir. Üstat Mutahari bu konuda şöyle demektedir: “Ayetullah Burucerdi’nin yaptığı en önemli işlerden biri de yabancı ülkelere temsilciler göndermesiydi… O güne kadar Şia toplumunda böylesi bir girişim olmamıştı… Eğer bu durumu geçmişle kıyaslarsak geçmişte böyle bir şeyin kimsenin aklına bile gelmediği görülecektir. Bu yüzden Ayetullah Burucerdi’nin bu girişimi çok önemliydi.” (Mutahari, C. 20, 1385, s. 156)

4- Vahdetin Oluşması Amacıyla Dini Merasimlere Önem: Dini bayramlar, peygamberin doğumu ve diğer önemli dini günler Müslümanların birliğinin oluşmasında göz önünde bulundurulması gereken önemli faktörlerdir. Örneğin her ırktan, kavimden ve mezhepten Müslümanların gittikleri hacc ziyareti ve ziyaret sırasında göze çarpan o çok renkli sahne vahdetin bir göstergesidir. Bu hususta en önemli İslami içtima kesinlikle hacc merasimidir ki bunun genel İslami kongre olarak adlandırılması çok yerindedir. Gücü olan herkesin bu büyük içtimaa katılması gerekir ya da hayatında en az bir defa bu merasimde bulunması lazım. Bütün Müslümanlar belirli zamanlarda ve belirli günlerde belirli amelleri yapmaları gerekir. Hacc merasiminde herkesin tek bir renk elbise giymesi ve belli bazı sözleri dile getirmesi gerekir. Allame Kaşifu’l Ğita’nın söylediği “İslam iki şey üzerine bina edilmiştir. Birincisi tevhit kelimesi diğer de kelimenin tevhididir” sözü çok anlamlıdır. (Mutahari, C. 2, 1379, s. 211)

5- Karşılıklı Tanıma: Müslümanlar arasında itikadi açıdan birçok fırka ve mezhepler ortaya çıkmakla beraber bu fırkalar arasında da gözle görünen yanlış algılamalar vardır. Yani itikadi ihtilafların ötesinde birbirleri hakkında yersiz kuruntulara da sahiptirler. Geçmişte olduğu gibi bugün de Müslümanları birbirlerine karşı karamsar kılabilmek için çabalayan birçok kişi vardır. Yersiz yanlış algılamalar ve Müslümanların birbirlerini iyi derk edememeleri mezhebi ihtilaflardan daha tehlikelidir. (Mutahari, C. 2, 1379, s. 204)

Müslümanlar maalesef mezhebi ihtilaflar açısından birbirlerini “Ancak müminler kardeştir” ayetinin mısdakı kabul edecek seviyede değildirler. (Mutahari, C. 2, 1379, s. 204)

İslam Cumhuriyetinin İslami Birliğin İlham Kaynağı Olması

İmam Humeyni’nin önderliğinde kurulan İran İslam Cumhuriyeti bugün geçen otuz yıldan sonra İslam dünyasının birliğinin oluşması için gösterdiği çabalardan ve bu hususta yaptığı öncülükten dolayı övünmektedir.

İmam Humeyni daima şöyle diyordu: “Tefrika şeytandan ve ittihat rahmandandır.” İmam Ali Hamanei de bu vahdeti daima dillendirmiş ve bu husustaki çözümlerini Müslümanlarla paylaşmıştır. İmam Seyyid Ali Hamanei’nin beyanına göre İslam nizamının düşünsel binasının mimarı olan Üstat Mutahari İslami vahdetin önde gelen bayraktarı olmakla beraber bu olguya güç kazandıran şahıslardan biridir. Şimdi İslam nizamının bu alandaki pratik çözümlerinden bazılarını ele alacağız.

1- İslami Birlik Tüzüğünün Yazılması: Hicri şemsi 1386’da dini önder Seyyid Ali Hamanei komisyon başkanlarına hitaben yaptığı konuşmada İslami birlik tüzüğünün hazırlanması hususundan şunları söyledi: “Bugün İslam dünyası için gerekli olan asıl ilaç ittihat ilacıdır. Hepimizin birlik olması lazım. İslam alimleri ve aydınları oturup İslami birlik tüzüğü hazırlamalıdırlar.” (18/1/86)

2- Uluslararası İslami Kurumların Tesisi: A)- İslami mezhepleri yakınlaştırma kurulu; bu kurul fakihlerin, mütekellimlerin ve İslam alimlerinin çabaları ile fıkhi ortak noktaları ortaya çıkarıp bunu taassuptan uzak açık bir şekilde dile getirebilirler. Zira her mezhebin radikal taraftarlarının ihtilaflarının kökleri birbirlerini tanımamalarıdır. Nitekim Üstat Mutahari defalarca bu konuyu dillendirmiş ve mezheplerin birbirlerini tanımaları için her mezhebin ilmi meselelerinin ortaya konulmasının zorunluluğunu açıklamıştır. (Mutahari, C. 2, 1379, s. 204) İslami mezhepleri yakınlaştırma kurulu bunu en iyi şekilde yapabilecek bir kuruldur.

B- Kur’an tefsir kurulunun tesisi; Şia ve Sunni müfessirler ve alimlerin işbirliği ile İslami mezheplerin ortak yönlerini esas alan ve İslami fırkaların benimseyeceği muteber tefsirler yapan ilmi Kur’an kurulları tesis edilmelidir.

C- Ortak ilmi medrese ve üniversitelerin tesisi; Bu düşüncelerin önde gelen şahsiyetleri şunlardır: 1- Seyyid Cemaleddin Afgani; bu büyük Müslüman şahsiyete göre Müslümanların terakkileri İslami birliğe bağlıdır. Geri kalmalarının ve inhitatlarının nedeni de tefrikadır. 2- Ayetullah Burucerdi; Üstat Mutahari onun hakkında şöyle demektedir: “Ayetullah Burucerdi bu gibi konulara sadece ilgi göstermiyordu bilakis bu o bu gibi meselelere aşık bir insandı. Daima gönül kuşu bu konular için hareket halindeydi… ölümüne sebep olan hadisede birinci kalp durmasından sonra kendine geldiğinde gündeme getirdiği ilk mesele İslami birlik meselesiydi ve benim bu hususta derin arzularım vardır, dedi.” (Mutahir, C. 20, 1385, s. 155). 3- İmam Humeyni; ümmet imamının en önemli düşüncesi bütün dünyada Müslümanların iktidarıydı. O bu hususta şunları söylüyordu: “Her gün biraz daha kökleşen bu ihtilafların İslam’a ne gibi zararlar verdiğini, ülkelerinize ne gibi zararları olduğunu ve Amerika’ya ne gibi hizmetleri olduğunu biliyor musunuz? Sizin birlik olmanız gerekir.” (İmam Humeyni, C. 13, 1378, s. 130). 4- İmam Seyyid Ali Hamanei; İslam devriminin önderi de İmam Humeyni gibi Müslümanların vahdetinin korunmasının gerekliliğini defalarca dillendirmiştir. O bu hassas şeraitte en mantıklı şeyin İslami birlik olduğuna inanmaktadırlar. Nitekim bu hususta şunları söylemektedir: “Müslümanların birliği meselesi çok ciddi bir meseledir. Bu konunun bu şekilde ele alınması gerekir. Bu konu her ne kadar geç ele alınırsa İslam dünyası da o kadar zarar edecektir. Bu yüzden geç olmaması için elimizden geleni yapalım.” (24/5/74). 5- Üstat Mutahari; kalemi ve sözleri İslami birliğin gelişimi için etkili olan şahsiyetlerden biri de Üstat Mutahari idi. O, birçok beyanında Müslümanların terakkilerinde vahdetin önemini dillendirmiş ve İslam’ın gelişiminin Müslümanların vahdetine bağlı olduğunu söylemiştir. Aynı şekilde o birliğin hayat göstergesi bilmiş ve bu hususta şunları söylemiştir: “Ölümün özelliği azaların birbirinden ayrılmasıdır. Toplumsal hayatın özelliği ise beden azalarının birbiriyle olan birlikteliğidir. Acaba bugün İslam toplumu canlı bir toplum mudur? Yoksa ölü bir toplum mudur? Bugün maalesef Müslümanlar birbirinin canına düşmüş ve zamanlarının çoğunu kendi aralarında savaşmakla ve iç ihtilaflarla geçirmektedirler. Bundan da düşmanlar su-i istifade etmektedirler. Bu yüzden İslami toplumlar ölü toplumlardır… Acaba İslam dünyasının her hangi bir yerinde bir olay olursa bunun için üzülüyor veya bunu çözmek için çalışıyor muyuz?” (Mutahari, 1376, s. 83)