Nice Kur’an okuyan kimseye, Kur’an lanet eder. el-Bihar, 92/184/19 Hz. Muhammed (s.a.a)

İncil’de Teslis

İncil’de Teslis

Soru

Hıristiyanlıktaki teslis İncil’den ispat edilebilir mi? Eğer ispat edilemezse bu inanç nasıl ortaya çıkmıştır?

Kısa Cevap

Tarihçilerin geneli, kutsal kitabın hiçbir yerde açıkça teslisi beyan etmediği hususunda ortak görüş taşımaktadır. İlyade Ansiklopedisi teslis hakkında şöyle yazmaktadır:

“…Kutsal kitapta teslisi ispat eden bir ayet bulmak kilise için ciddi bir krize yol açmıştır. Bununla birlikte bazı Hıristiyanlar kutsal kitaptan kendi görüşlerince teslisi beyan eden bir takım deliller dile getirmektedirler. Ama belirtilen pasajları inceleme ve irdelemeyle onların yeterli derecede açık olmadığı ve teslisi ispat etmeyi başaramadığı gözlemlenmektedir. Teslisin varlığına dair açık bir ifadenin olmayışı ve İsa’nın ilahlığıyla ilgili tabirlerin sınırlı ve mücmel olması, Hıristiyanları onun hakkında “Tanrı’nın Oğlu” ıstılahını genişletmeye ve bu ıstılahı mecazî manadan hakikî manaya dönüştürmeye itmiştir.

Elbette Hıristiyanlar, ilk üç asırda Hz. İsa’nın ulûhiyeti hakkında görüş ayrılığına düşmüştür. Dördüncü asırda Aryus adındaki seçkin bir piskopos Hz. İsa’nın ulûhiyeti konusuna itiraz edip ayaklanınca ve mücadele büyüyünce, ilk Hıristiyan Kayser Kostantin’in çağrısıyla üç yüz piskopos Nikea (İznik) şehrinde miladi 325 yılında bir konsey oluşturdu. Bu konseyde Hz. İsa’nın ulûhiyeti görüşü kahir ekseriyetle kabul edildi ve Aryus’un görüşü reddedildi. Belirtilen inanç manzumesi esasınca teslise inanmak Hıristiyanlığın doğru usullerinden biri sayılmasına rağmen, her zaman teslis inancına karşı çıkan kimseler var olagelmiştir.

Ayrıntılı Cevap

Teslis, Hıristiyanlığın temel inançlarından biridir ve bu inanç esasınca bir tanrı üç şahıs, yani baba, oğul ve kutsal ruhtur. Bu üçü bir zata sahiptir, ama birbirlerinden ayrıdırlar. Hıristiyanların eski ahdi ve yeni ahdi içeren iki kutsal kitabı, Yüce Tanrı’nın bir olduğuna delalet etmekte ve teslise hiçbir yer vermemektedir. Eski ahitte şöyle yazılmaktadır: “Yahova’nın Tanrı olduğunu ve O’ndan başka kimsenin olmadığını bilmen için bu sana zahir oldu.” (Tesniye, 4: 35) Yeni ahitte de şöyle yazılıdır: “Tanrı birdir.” (Timutaus’un başı, 2: 5)

İlk Hıristiyanlar teslise asla inanmamaktaydı ve onlar Mesih’i Tanrı’nın peygamberi ve O’nun seçilmişi bilmekteydi. Ebyunîler, Hıristiyanlığın ilk çağlarında yaşamış olan Hıristiyanlar olup İsa’yı Meryem’in oğlu olan salt bir insan bilmekteydiler.[1] Aynı şekilde tarihçilerin geneli, kutsal kitabın hiçbir yerde açıkça teslisi beyan etmediği hususunda ortak görüş taşımaktadır.[2] İlyade Ansiklopedisi teslis hakkında şöyle yazmaktadır: “…Kutsal kitapta teslisi ispat eden bir ayet bulmak, kilise için ciddi bir krize yol açmıştır. Hıristiyan âlimler de tevhide vurguda bulunmuş ve onu beyan etmeye koyulmuşlardır. Şamlı Yuhanna şöyle demektedir: “Kutsal kitaba inananlar Tanrı’nın birliğinde şüphe duymazlar.” [3]

Yeni Britannica Ansiklopedisi şöyle yazmaktadır: “Ne teslis kavramı ve ne de ona açıkça iman etmek yeni ahitte yer almamaktadır.”[4] Tevrat’ın tanrısının tek Tanrı olduğu hatırlatılmalıdır. Bu kitapta her şeyden çok Tanrı’nın bir olduğuna vurguda bulunulmuştur. On emrin ikinci emri şudur: “Senin benden başka ilahların olmasın.” (Çıkış Kitabı, 3: 20) Aynı şekilde şöyle denilmiştir: “Sadece Tanrı odur ve onun bir başka benzeri yoktur.” (İkinci Kitap, 4: 35 ve 39) “O’ndan başka hiçbir Tanrı yoktur.” (İkinci Kitap, 4: 35 ve 39) “Ey İsrail oğulları dinleyin: Var olan tek Tanrı, bizim Tanrı’mızdır; siz O’nu tüm kalp, can ve gücünüzle sevmelisiniz.” (İkinci Kitap, 4: 6) “Musa’nın tanrısı göğün ve yerin tanrısıdır.” (Yaratılış Kitabı, 1: 1) “O, istediği her şeyi yapmaya kadirdir.” (Çıkış Kitabı, bap: 15)[5]

Hıristiyanların ve din araştırmacılarının inancına göre, eşanlamlı İncil’ler (Matta, Markos, Luka), Yuhanna İncil’inden birkaç on yıl önce yazılmıştır. Yuhanna İncili yaklaşık miladi. 100 yılında yazılmıştır. Yani Pavlos’un ölümünden otuz yıl sonra kaleme alınmıştır. Pavlos’un inancı halka egemen olduğu dönemde yazılmıştır. Bir taraftan eşanlamlı üç İncil arasında ve diğer taraftan da Yuhanna İncil’inde muhteva açısından kısa bir mukayesede bulunmayla, eşanlamlı İncil’lerin Hz. İsa (a.s) hakkında pek aşırılığa kaçmadığı görülecektir. Ama Yuhanna İncil’inde baştan sona dek Hz. İsa’nın ulûhiyeti gibi konular mevcuttur. Örneğin Yahudilerin İsa’ya muhalefet etmelerinin sebebinin onun kendisini Tanrı addetmesiydi, diye belirtmektedir. (Yuhanna 10: 31-38)

Bu İnciller aynı şekilde Hz. İsa’nın namaz, ibadet ve Tanrı’ya dua edişini nakletmiştir. Özellikle kendisi tutuklanmadan önce birkaç merhalede Tanrı’ya yakarmıştır. Matta (27: 46) ve Markos (15: 34) İncil’lerinde şöyle yer almaktadır: “Tanrım neden beni terk ettin?” [6] Bununla birlikte bazı Hıristiyanlar kutsal kitaptan kendi görüşlerince teslisi beyan eden bir takım deliller dile getirmektedirler. Ama belirtilen pasajları inceleme ve irdelemeyle onların yeterli derecede açık olmadığı ve teslisi ispat etmeyi başaramadığı gözlemlenmektedir. Konunun aydınlanması için özetle bu delillerin bazılarına işaret ediyoruz:

1. Bazı Hıristiyanlar teslis mefhumunun köklerinin yeni ahitte gözlemlendiğini ve Matta İncil’inin sonundaki vaftiz hakkının verilmesi tabirinin (onları baba, oğul ve kutsal ruh adına vaftiz edin) bunu açıkça belirttiğine inanmaktadır.

Cevap: Yeni Ahit yazarları, Tanrı’yı baba olarak adlandırmayı adet edinmiştir ve bu ıstılah Yahudilikten gelmedir. İncil’lerin naklettiği üzere, İsa kendi öğrencilerine dualarında Tanrı’ya semavî baba olarak seslenmelerini öğretmiştir. (Matta 6: 9) Aynı şekilde İsa şöyle söylemiştir: “Babamın ve babanızın, Tanrı’mın ve Tanrı’mızın yanına gidiyorum.” (Yuhanna 20: 17)[7]

2. Kutsal kitapta Tanrı bazı yerlerde çoğul olarak anılmıştır veya çoğul zamiriyle “uluhim” şeklinde zikredilmiştir. Hıristiyanlar bu ayetlerden Tanrı’nın kesinlikle birden çok olduğu ve bu yüzden çoğul kipi kullanıldığını söylemektedir. Örnek: “Tanrı, insanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım dedi. Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.” (Yaratılış, 1: 26) “Sonra, Âdem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu dedi. Artık yaşam ağacına uzanıp meyve almasına, yiyip ölümsüz olmasına izin verilmemeli.” (Yaratılış 3: 22) “Gelin, aşağı inip dillerini karıştıralım ki, birbirlerini anlamasınlar.” (Yaratılış 7: 11) “Sonra Rab’bin sesini işittim: Kimi göndereyim, bizim için kim gidecek diyordu. Ben, beni gönder dedim.” (Yeşaya 6: 8)

Cevap: Hikâye yazarları ve dilbilimciler, bu tabirlerdeki çoğul ifadeleri saygı çoğulu olarak adlandırmaktadır. Nitekim biz de örfsel kullanışlarda bu dil tarzından yararlanmaktayız. Hatta kutsal kitabın bazı yerlerinde de bu saygı ve vurgu çoğuluna rastlamaktayız. Bu örneğin bir numunesini İbranicedeki “adonim” kavramının “beyler” manasında, Yaratılış 24: 9, 10 ve 51’de İbrahim’e hitaben, Yaratılış 39: 2, 3, 7 ve 8’de Futifar’a hitaben, Yaratılış 42: 30, 33; 44: 8), Yusuf’a hitaben, Yaratılış 40: 1’de (Firavun), 2. Samuel 11: 9; 1’de, 1. Krallar 1: 11, 33, 43, 47’de (Davud) ve diğer örneklerde gözlemlemek mümkündür. Odnim’in gerçek çoğul anlamıyla (beyler) kullanılışını örnek olarak Yaratılış 19: 2, Emsal 25: 13 ve Yeşaya 26: 13’te gözlemleyebilirisiniz. Bu örneklerde bu kavram çoğul için kullanılmıştır ve bu hususlar bir olan gerçek Tanrı için uluhim kavramının kullanılışının yaygın bir kullanış olduğunu açıkça göstermektedir. Buna verilecek diğer bir cevap da şudur: Uluhim kavramının çoğul olarak adlandırılmasının nedeni, ilahî gücün kemalini ve başka bir ifadeyle Tanrı tarafından ortaya konan güçlerin toplamını belirginleştirmek içindir.

3. Hıristiyanların teslisi ispat etmek için kutsal kitaptan alıntıladıkları ayetlerden birisi de şudur: Gökte tanık olanlar üç kişidir: Baba, kelime ve kutsal ruh. Bu üç kişi birdir. (Yuhanna 5: 7).

Cevap: Bu ayet sadece bazı Latince nüshalarda mevcuttur ve kutsal kitabın yazıldığı Yunanca nüshalarda mevcut değildir. Bugün bu ayet kutsal kitabın asıl metninden silinmiştir ve Katolik kilisesinin Latince tercümesinde bile bulunmamaktadır. Teslisin varlığına dair açık bir ifadenin olmayışı ve İsa’nın ilahlığıyla ilgili tabirlerin sınırlı ve mücmel olması, Hıristiyanları onun hakkında “Tanrı’nın Oğlu” ıstılahını genişletmeye ve bu ıstılahı mecazî manadan hakikî manaya dönüştürmeye itmiştir. Elbette onlar üç asır boyunca İsa’nın ulûhiyeti hakkında görüş ayrılığına düşmüştür.

Dördüncü asırda Aryus adındaki seçkin bir piskopos İsa’nın ulûhiyeti aleyhine ayaklanınca ve mücadele büyüyünce, ilk Hıristiyan kayser Kostantin’in çağrısıyla üç yüz piskopos Nikea şehrinde miladi 325 yılında bir konsey oluşturdu. Bu konseyde İsa’nın ulûhiyeti görüşü kahir ekseriyetle kabul edildi ve Aryus’un görüşü reddedildi. İznik Konsülü Kanunu olarak meşhur olan bu konseyin İsa hakkındaki kararı şöyle okumaktayız:

“İsa Mesih, Tanrı’nın oğludur, babanın evladıdır ve babanın zatından olan yegâne evlattır. Tanrı Tanrı”dan, nur nurdan ve gerçek Tanrı gerçek Tanrı” dandır ki doğmuştur, yaratılmamıştır… O, bizim kurtuluşumuz için gelmiş ve şekle bürünmüştür… Onun bir zamanda olmadığını veya mevcut olmadan önce olmadığını veyahut yokluktan meydana geldiğini söyleyen ve kendisinin başka bir zat veya cinsten olduğunu veya Tanrı’nın oğlunun yaratıldığını ve değişim ve dönüşüme uğrayabileceğini söyleyene lanet olsun.”[8]

Belirtilen kural esasınca teslise inanmak Hıristiyanlığın doğru usullerinden biri sayılmasına rağmen, her zaman teslis inancına karşı çıkan kimseler olmuştur. 1600 yılında “Unitaryenizm” adlı bir ekol ortaya çıktı ve bu ekol taraftarları teslise inanmayı reddetti. Zira onlar teslise inanmanın Yunan filozoflarının eksik görüşlerinin inançları derlerken etkili olmasının sonucu olarak değerlendirmekteydi.[9]

Unitaryenizm hareketinin önderi, Michael Servetus (Miguel Servet) adında İspanyalı bir şahıstı ve o yeni ahdi dikkatlice okuduktan sonra, İznik Konsülü inanç kuralları esasınca tüm Hıristiyanlar için kesin bir usul olan teslis meselesinin bu sayfalarda olmadığı neticesine ulaştı ve bu inancın Katolik kilisesinin mahsulü ve de salt küfür ve geçersiz olduğuna inandı. O, 1531 yılında Teslis Hataları Hakkında adlı bir risale yayınladı. Sonunda kendisi küfür ve dinsizlik ithamıyla yakıldı. Her ne kadar o ortadan kaldırılsa da, teslise muhalif Hıristiyan cemaatler ortaya çıktı. Elbette bu cemaatler şiddetli bir şekilde Protestan ve Katoliklerin saldırılarına maruz kaldı. Bu inanç takipçileri günümüzde de hala vardırlar.[10]

–—


[1]     Alaster Maac Karas. Der Amedî ber İlahiyat-ı Mesihi, Tercüme-i İsa Dibac, s. 362, s. İntişarat-ı Kitab-ı Ruşen.

[2]     Michael D. Coogan, The İllustrated Guide to World Religions, p. 65, Oxford University Press.

[3]     Süleymanî Erdestanî, Abdurrahman, Der Amedî ber İlahiyat-ı Tatbiki İslâm ve Mesihiyet, s. 120, 1. baskı, Kitab-ı Taha, Kum, Şemsi 1382, be nakl az Yuhanna-i Dimeşkî, el-Mie Makale-i fi’l-İmani’l-Orsozuksi, Tercüme-i Arabî, el-Erşimindrit Adryanus Şur, s. 61, Lübnan, Menşuratu’l-Mektebe el-Bulusiye, es-saniye, Miladi 1991.

[4]     Encyclopedia Britannica Online: article Trinity.

[5]     Süleymanî Erdestanî, Abdurrahim, Yahudiyet, s. 82, 1. baskı, Ayat-ı Aşk, Kum, Şemsi 1382.

[6]     Tevfikî, Hüseyin, Aşinayi Ba Edyan-ı Bozorg, s. 148, 5. baskı, İntişarat-ı Semt, Tahran, Şemsi 1381.

[7]     Aşinayi Ba Edyan-ı Bozorg, s. 149.

[8]     Miller, V.M, Tarih-i Kilise-i Kadim der İmparatoriyi Rum ve İran, s. 244, tercüme-i Ali Nohostin, İntişarat-ı Hayat-ı Ebedi, Tahran, Miladi 1981.

[9]     Hordrn, Welyaem, Rahnemay-ı İlahiyat-ı Protestan, s. 34, tercüme-i Tate Mikailyan, 1. baskı, Şirket-i İntişarat-ı İlmi Ve Ferhengi Tahran, Şemsi 1368.

[10]    Binas, Jan, Tarih-i Camii Edyan, s. 680-681, tercüme-i Ali Asgar Hikmet, 13. baskı, Şirket-i İntişarat-ı İlmi Ve Ferhengi Tahran, Şemsi 1382.