Nefeslerinin eceline doğru attığı adımlar olduğunu bilip amele koşan ve arzusunu kısaltan kimseye Allah rahmet etsin. Gurer’ul-Hikem, 5214 İmam Ali (a.s)

Kaside-yi Fatıma

Kaside-yi Fatıma

 

 

Ey Hacerân!.. Es-selâm!.. Bir hikâyet edeyim

Sırr-ı "Nefsin Vahide", pür vikâyet edeyim

 

Dediler Âdem'dir bu, topraktan yaratılmış

İlm-i ledun babında, ism ile donatılmış

 

Sormazmısın ya Havva, hangi cevher nurudur?!

Âb-ı Kevser havzında, Fâtıma zuhurudur

 

Ne topraktan, ne etten, hilkati Vahidetten

Haberini sudan sor, söyler kadr-ü kıymetten

 

Görmez misin ey nalan, fuzulide zâre su

Fatıma'dır çün sebeb, cümle derde çâre su

 

Nasıl ki Muhammed'e mukaddem Nebî Âdem

Havva'ya da öylece Fâtıma şibh-i Hâtem

 

Öyle yıldızlar vardır, görünmez her sahrada

Saklıdır sırr-ı nisâ, Fâtıma-tüz Zehra'da

 

Şol Nil'in bucağında uyuyan Musa'ya sor

Meryem'in kucağında büyüyen İsa'ya sor

 

Nice büyüler bozan, yürüyen asâ'ya sor

Müzzemmil Mustafa'yı, Hatice Kübra'ya sor

 

Üveysiler nezdinde rûberû görmeyen var

Bu sırrın beyanını, Pây-ı Pâk Mâhzâ'ya sor

 

Cennet ayağa düşmüş, hürmetin kimler bilir?

Anneler kıymetini, Fâtımâ Feyzâ'ya sor

 

Hallac-ı Mansur dahî çekemedi bu yükü

Marifet servetini, erbab-ı Rıza'ya sor

 

Kalb ile salât kılan Seccad-ı Zeynel var ki

Makâmat hayretini Fâtımî A'za'ya sor

 

Vecdini vücud eyler, taki Divan'a gire

Betül'ün mürvetini Cevad-ı Feza'ya sor

 

Cümbüş-i beşer ile dâvâ bitmez kul naçâr!..

Fatıma gayretini, kavga vû nizâya sor

 

Arıdan bal umarlar, iğnesin unuturlar

Sâ'y-i Zehrâ zahmetin, Câfer-î Sezâ'ya sor

 

Bengîsu toprak içre, aşk ile nüfuz eder

Zemzemin hakikatin, ol Yed-i Beyza'ya sor

 

İbrahim'de nerde su? Kuruyan Sara'ye sor

Arafat Muhaciri, sessiz bîçâreye sor

 

Yakub ağlar Yusuf'a; İbrahim İsmail'e

Duvaz evlât acısın, kanayan yâre'ye sor

 

Kırmızı gül, yeşil gül, kan ile zehr içerler

Âb-ı hayat hasretin, dü ciğer pâre'ye sor

 

Bostan u Gülistan'dır, Sadî söyler kim dinler?

Lâlezâr'ın ahını, Tûrâb-î zâre'ye sor

 

Kuyuya feryâd niçin? Sahib-i Zaman'a sor

"Külli Arzın Kerbelâ!.." o kâmil insana sor

 

Nemrud'un ateşini söndüren su kandedir?

Necm-i Zehra tahtında, Fârîsî Selman'a sor

 

Zerdüşt'ün mabedinde, âteşkede çün ağlar

Fâtımâ dergâhında, Müctebâ Hasan'a sor

 

"Minel mâ küllî şey hayy" Kevser-i Fâtımâ'dır

Cûş u hayret seyrinde, Yunus'u Ummân'a sor

 

Eyyub'dan sabrı öğren; Yakub'dan ağlamayı

Yağmurun sırrı nedir? Yusuf-i zindana sor

 

Yetimlere süt veren, bilmez mi cânânını

Hilm ile hâlim bilen, Halime Handân'a sor

 

Kandiller çerağ yanar, çehar sütûn sıtkında

Süreyya ışığını, Mirâc-ı Şamdana sor

 

Sümeyye'ye es-selâm, cehdine kurban olam

Ehl-i Beyt evlâdını, Ammar-ı candâna sor

 

 

Ehl-i Beyt hicranından, hıçkırır hep gönüller

Muhammed rıhletini, firkat-i suzâna sor

 

Muntazır bekler imiş, muttasıl kanar güller

Fâtıma tebessümün, bâhâr-ı hâzâna sor

Daim tekbir sesinden, çınlar çini kubbeler

"Şıkşıkiyye" nutkunu beş vakit ezâna sor

 

Tabatabâi Hüseyn, Muhammed'den ne söyler?

Kur'ân'ın sırlarını, Tefsir-i Mizân'a sor

 

Her eseri taharet verir, Mutahharî'nin

Taharetin sırrını, şehit Murtaza'na sor

 

Kevir'in sahibine gönül dolusu Selâm

Şeriat-ı Zehra'yı Ali'ce yazana sor

 

Pirimizi yâd eyle, tamam olsun kaside

Fâtıma mizânını, şahları bozana sor

 

Hicaz bilir, Şam bilir, Acem ili tam bilir

Fâtıma muhabbetin, ister tâ Fizân'a sor

 

Dört mevsim dile gelir, bahar ile yaz ile

Hararet-i Betül'ü, kar ile tozana sor

 

Mürekkep hüzün döker, kalemler vezin döker

Şiirin annesini, Nesimî Ozan'a sor

 

Teberriden ne haber?… Tevellâ ver muteber

Meâd u Kıyametı, Beyât-i izân'a sor

Gez dolaş cümle alem, söylesinler yek âvâz

Fâtımâ'nın mürvetin, Zeyneb-î Zî Şân'a sor

 

Cibril vermiş mihrini, Ali şâdumân olsun

Sadaka-yı Ruku'u, sarp yokuş aşana sor

 

Dağılmış Kirmanşahlar, hani nerde mihmanlar?

Resulün etrafında, cehd ile koşana sor

 

Evlâd-ı Muhabetî, Fâtıma'yla remz eder

Hasân u Hüseyin'le, her daim coşana sor

 

Râviyân-ı ahbarân, onca yıldır nakleder

Methine vezin yetmez, nesir u nâzıma sor

 

Kâl ile nizam verir, nazmı bilmez nizamdar

Tazammun-u dil nedir, Musâ-yı Kâzım'a sor

 

Dâvâ-yı Fedek sanma, dinlemeden usanma

Figan-ı Bîlâl nedir?.. Pir Sultan sâzıma sor

 

Zülfîkâr Hünkar eli, kandedir Kanber Velî

Seyrânı düldül nedir?… Üç hâlden âzâma sor

 

Mevlevi Semâzenler niçin döner sanırsın?..

Âşık-ı pervâney-i, Âlem-i Nizama sor

 

Pes bu sevda elinden, âşıkların dilinden

Serserî divâneyi, kışıma, yazıma sor

 

Gör Veysel ne yoldadır, bir perişan haldedir

Bilâlî terâneyi, Fâtıma kızıma sor

Herkes bilmez yâreyi, âşık-ı biçâreyi

Tarik-i merhaleyi, lüzum-u lâzıma sor

 

Gel bu sözü dinle sen, yeme içme gülme sen

Serâzâd beklemeyi, tadıma tuzuma sor

 

Tâliptir aşka mahpes, bırakmaz yârânını

İlim hikmet ne imiş, İmâm-ı Merdân'a sor

 

Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?

Sahra-yı Kerbelâ'da, Hüseynî Fermân'a sor

 

Sakin durur hep diller, müstağni Mervaniler

Müstaz'af feryadını, Ebuzer dermâna sor

 

Şehnâme şerhin yaza, İkbal gelsin avâza

Firdevs'in a'lâsını, Hüseynî İrfân'a sor

 

Dört kitâbın mânâsın, çözememiş kurrâlar

Âl-i İmrân mahlâsın, Azim-i Kur'ân'a sor

 

İbrâhim'in rüyasın, akıl çekmez yârenler

Duvaz İmam dâvâsın, İsmâil Kurbân'a sor

 

Elif gibi dosdoğru, numune-i nişâne

Saçlarımız ağardan, Emr-i Hükümrâna sor

 

Anadolu ilinde, nice Fâtımâ vardır

Taptuk Emre önünde, Elif'çe durana sor

 

Hangi kapıyı çalsan, neçe kamu konuşsan

Cümlesi der berâber, rûzîgâr bârâna sor

 

Anaya ramdır başı, hele kimin kardaşı

Eşikteki göz yaşı, Veysel-i Kârân'a sor

 

Acem ilden ses gelir; münkire nekes gelir

Nefes kesen sâdâyı, Yârân-ı Selman'a sor

 

Ne Bağdat'tan, ne Şam'dan, ne Kâhire, Amman'dan

Nidây-ı Ehl-i Beyt'i, mülk-i Horâsân'a sor

 

Pir-i Aşk'ın yolunda, Beyt-uz Zehrâ uğrunda

Cezbe-i aşka gelip, sîneler vurana sor

 

Cümle müstaz'aflara, nefes veren ses nedir?

Feryâd-ı Fâtıma'yı, Pir-i Cemarân'a sor

 

Attığı her adımda, Fâtıma'dan nişân var

Gör Fâtıma ne imiş, O Rûh-i Rahmân'a sor

 

Âsiye geçti candan, ciğerpâre cânândan

Valde-i imâmânı, dört direk erkâna sor 

 

Veysel Hocam gayrı pes, mehel yoktur yavaş es

Malûmu ilâm nedir?.. Zamana, mekâna sor

 

Gönül susmak istemez, cûşa geldi pes demez

Fâtıma!.. Ya Fâtıma!… Aşkımız her câna sor

 

                                                Veysel Menekşe
                                                12-Ekim-1996