Tekebbürden sakın. Şüphesiz tekebbür en büyük günah ve en çok kınanmış ayıptır ve tekebbür İblis’in süsüdür. Gurer’ul-Hikem, 2652. Bölüm İmam Ali (a.s)

Şia İnançları

Şia İnançları

Ahmet Güven/Ehli Beyt Öğretisi 4

Hz. Abdu’l-Azim Hasani’nin Şahsiyeti ile İlgili Kısa Bir Açıklama:

Abdu’l-Azim b. Abdullah  Hasani, Ehl-i Beyt mektebinin büyük şahsiyetlerindendir. Bu değerli zatın soy silsilesi beş vasıtayla İmam Hasan Mücteba (a.s.)’a ulaşır. Soy silsilesi şöyledir: İmam Ali b. Ebi Talib oğlu İmam Hasan oğlu, Zeyd oğlu Hasan, oğlu Ali oğlu Abdullah oğlu Ebu’l- Kasım Abdu’l-Azim Hasani.[1] Abdu’l-Azim takvalı ve güvenilir büyük bir muhaddis olup, İmam Muhammed Taki ve İmam Ali Naki’ (a.s)’dan çok sayıda hadis nakletmiştir. Mezarı Tahran’ın yakınında bulunan Rey şehrindedir. Mezarının muhteşem binası kubbe ve minareleri geniş avlusu ve muhtelif vakıfları vardır. Her gün için Ehl-i Beyt dostlarından kalabalık bir grup, bu mukaddes mezarı ziyaret ederler.

İbn-i Kuleveyh Kamilu’z-Ziyarat kitabında ve Şeyh Saduk Sevabu’l-Amal adlı eserinde, Rey halkından bazılarının şöyle dediğini nakletmektedir: “Ben İmam Ali Naki’nin yanına vardım. O: “Nerede idin?” dedi. Ben: “Hz. Hüseyn’nin ziyaretine gitmiştim” dedim. Bunun üzerine İmam: "Eğer kendi yanınızda bulunan Abdu’l-Azim’in mezarını ziyaret edecek olursan, İmam Hüseyin’i ziyaret etmiş gibi olursun” diye buyurdu.  

Hz. Abdu’l-Azim Hasani’nin Kendi Akidesini, Onuncu İmam Ali En-Naki (a.s)’a Sunması

Şeyh Saduk, Hz. Mehdi (s.a) ile ilgili hadisleri bir araya topladığı Kemalu’d-din adlı değerli eserinde şöyle nakletmiştir:

“Ali b.Ahmed b. Musa el-Dekkak ve Ali b. Abdullah el-Verrak Muhammed b. Harun el-Sufi’den, o da, Ebu Turab Abdullah b. Musa el-Reyyani’den, o da, Abdu’l-Azim b. Abdullah el – Hasani’den şöyle söylediğini nakleder:

“Ali b. Muhammed (İmam Ali Naki a.s.)’ın huzuruna vardım. O  beni görünce:

“Merhaba, Ey Ebu’l-Kasım dedi, “Şüphesiz ki sen, bizim gerçek bir dostumuzsun.”

Ben:

“Ey Resulullah’ın evladı! Dinimi (inançlarımı) size sunmak istiyorum. Eğer ona razı olursanız Allah’a kavuşuncaya kadar onun üzerinde sabit kalacağım” dedim.

İmam (a.s):

“Ey Ebu’l  Kasım, inancını anlat,” dedi.

Bunun üzerine ben, (inançlarımı anlatmaya başlayarak) şöyle dedim:

“Yüce Allah birdir; hiçbir şey onun benzeri değildir. İki haddin (sınırın) dışındadır: İptal haddi (yani, Allah’ın ilim, kudurt, vb. sıfatlarının belli bir anlam taşımadığı ve bunları asla anlaşılmayacağını söylemek) ve teşbih haddi (yani, Allah’ı yaratıklara benzetmek). O ne cisimdir, ne suret, ne arazıdır, ne cevher. O (Allah) cisimleri cisim yapan, suretleri şekillendiren, araz ve cevherleri yaratandır. O, her şeyin Rabbidir, sahibidir, her şeyi yerli yerine koyan ve yaratandır. Şüphesiz ki Muhammed O’nun kulu elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Ondan sonra kıyamete kadar peygamber gelmeyecektir. Şeriatı, şeriatların sonuncusudur; kıyamete kadar ondan başka bir şeriat olmayacaktır. Ve ben inanıyorum ki:  Ondan (Hz. Muhammed s.a.a.’den) sonra imam, halife ve emir sahibi Emir-ul Mü’minin Ali b. Ebi Talib’dir. Ondan (Hz. Ali a.s.)’dan sonra halife Hasan, sonra Hüseyin, sonra Ali b. Hüseyin, sonra Muhammed b. Ali, sonra Cafer b. Muhammad, sonra Musa b. Cafer,  sonra Ali b. Musa sonra Muhammed b. Ali, sonra ey efendim sizsiniz.”

İmam Ali Naki (a.s.) şöyle buyurdu:

“Ve benden sonra oğlum Hasan’dır; (yani İman Hasan-ı Asker a.s’dır). Ondan sonra halkın durumu halifelik yönünden nasıl olur?” Ben de “Nasıl olur? ey efendim,” dedim.

İmam Hadi (a.s.) şöyle buyurdu:

“O (İmam Hasan-ı Askeri (a.s.)’ın halefi olan İmam Mehdi a.s.) zuhur edinceye kadar görülmeyecek ve adının söylenmesi de haramdır. Geldiği zaman, dünyayı, zulümle dolduğu gibi adaletle dolduracaktır.

Ben İmam (a.s.)’a şöyle arz ettim:

“Buna ikrar ediyorum (yani kabul edip, tasdik ediyorum) ve inanıyorum ki, onların (İmamların) dostu Allah’ın dostudur;[2] Onların düşmanı Allah’ın düşmanıdır. Onlara itaat, Allah’a itaattir; onlara karşı gelmek, Allah’a karşı gelmektir. Ve diyorum ki: Miraç haktır, kabirde sorgu-sual haktır, cennet haktır, ateş (cehennem) haktır, sırat (sırat köprüsü) haktır, mizan (terazi) haktır. Kıyametin vuku bulmasında şüphe yoktur ve Allah kabirdekileri yeniden diriltecektir.

Ve inanıyorum ki, velayetten sonra, namaz, zekat, oruç, hac, cihat, doğruluğa emir ve kötülükten sakındırmak farzdır.”

Bunun üzerine Hz. Ali b. Muhammed (İmam Hadi a.s) şöyle buyurdu:

“Ey Ebu’l Kasım! And olsun Allah’a ki bu Allah’ın kullarına razı olduğu dindir. Allah seni bu inanç ve sağlam söz (La ilahe illalah) üzere  dünyada ve ahrette sabitleştirsin.”

 

 

 


[1]Rical-i Necaşi s. 248.

[2] – Hz. Mehdi’nin ismi, Hz. Peygamber’in isminin aynısıdır. Hadislerde gaybet döneminde onun isminin söylenmemesi emredilmiştir. Belki de bu gaybetin ilk dönemlerinde  Hz. Mehdi’nin canının tehlikeye düşmesini önlemek yani takiyye için gerekli görülmüştür. Her halükarda Mehdi, İmam-i zaman veya Hüccet gibi vasıflarıyla onu anmak daha uygundur.