Şüphesiz Allah, içinde zerre miktarınca riya olan ameli kabul etmez.Tenbih’ul-Havatir, 1/187 Hz. Muhammed (s.a.a)

Cennette Düşünebilme

Cennette Düşünebilme

Soru

İnsan cennette düşünür mü? Eğer cevap müspet ise bunun niteliği nasıldır? Örneğin aklın göstergesi olan seçmek için şartlar ve icat edebilme var mıdır? Cehennem nasıldır? Aklın yokluğunda insan hayvan gibi olmaz mı? Bu iki mekânda insan nefsi nasıldır?

Kısa Cevap

Akıl ve düşünce her zaman insan ile beraber olmuştur. İnsan maddî âlemden geçtikten sonra düşünme gücünü kaybetmeyecektir. Aksine bazı hicap ve engellerin kalkmasıyla hakikat ve gerçekleri daha keskin ve kesin bir bakışla kavrayacaktır. Kur’an-ı Kerim’de bulunan birçok âyeti okumayla, insanların hem kıyamet gününde, hem cennette ve hem de cehennemde düşündüğü ve bu düşünmenin kaynaklık ettiği davranış ve hareketlerde bulunacağı neticesini elde ediyoruz. İnsanlar öldükten sonra hayat, hayvanların hayatı gibi olmayacaktır. Elbette sadece bu dünyaya özgü olan aklın bazı işlevlerinin ahiret âleminde bulunmaması gayet tabiidir. Örneğin icadın cennet ve cehennemde bir yeri olmayacaktır; çünkü cennetliklerin ona ihtiyacı olmayacaktır ve Yüce Allah cehennemliklerin de bir takım sınırlamalara mahsur kalmasını mukarrer kılmıştır. Onların halini iyileştirecek her icat imkânsız veya faydasız olacaktır.

Ayrıntılı Cevap

Bu soruyu yanıtlarken ilk önce şu noktaya dikkat etmek gerekir: İslamî kaynaklarda akıl ve düşünme değişik manalara sahiptir. Aklın ilk manası mutlak anlamda tefekkür ve düşünmektir. Akıl kökünden türemiş türevleri barındıran birçok Kur’an âyetleri bu tür bir manayı kastetmektedir.[1] Bazı rivayetler belirtilen manayı reddetmemekle birlikte, başka özel manaları da dile getirmişlerdir. Örneğin aklı, aracılığıyla ilahi rızanın kazanılabileceği ve ebedi cennete gidilecek bir şey bilmektedirler.[2]

Allah rızasının gölgesinde imanlı bireylerin ebedi hayata ulaştıkları cennette, aklın dünyadaki kullanımının işlevsiz hale gelmesi doğaldır. Cehennemliklerin fırsatlarının tamamlanması nedeniyle, onlar da Allah’ın rızasını kazanmaya ve cennete girmeye vesile olacak tarzda akıldan yararlanamayacaktır. Ama ahiret dünyasında aklın bazı işlevlerinin mana ve mefhumunu yitirecek olması nedeniyle, kıyamette yer alan insanların ve ardından cennetlik ve cehennemliklerin düşünme yetisini kaybedecekleri ve başlarına neyin geldiğini bilmeyecekleri ve anlamayacakları neticesini almamalıyız! Bu bağlamda ve Kur’an âyetlerinden yararlanarak, aşağıda üç kısım halinde, bu alanda insanların düşünme yetisini ifade eden örnekleri bilgilerinize sunacağız:

1. Kıyamet gününü niteleyen birçok Kur’an âyetinde insan akıl ve düşüncesinin göstergesi olan bir takım hususları gözlemlemekteyiz. İnananlar ve sakınanlar amel defterlerini sağ taraftan alarak ebedi cennetin kendilerini beklediğini anlar ve tam bir sevinçle[3] diğer insanları yıldızlı karnelerini okumaya çağırır ve bunun dünya hayatındaki düşünce ve davranış tarzlarının bir neticesi olduğunu ilan ederler.[4] Bunun karşısında menfi davranışlarını içeren karnelerini başka bir taraftan alan bireyler ise ağıt yakar, figan eder[5] ve de kendilerini bekleyen cehennemden korkar ve ürker. Onlar dünyevî kudret ve büyük servetlerinin hiçbir işlerine yaramadığını tam olarak kavrayacak ve bu yüzden keşke karnemizden haberdar olmasaydık ve keşke yine ölsek diyeceklerdir.[6]

Yüce Allah, insanın dünyayı terk ettikten sonra ve bunun ardından düşünme gücünü sınırlayan bazı engel ve hicapların kalkmasıyla geçmişte olanlar ve önünde bulduklarıyla ilgili olarak keskin bir bakış ve özel bir dikkate sahip olacağını açıkça buyurmaktadır.[7] Bu yüzden Yüce Allah bireylerin amel karnesini kendilerine vererek her insandan yalnız başına kendi amelleri hakkında yargıda bulunmasını isteyecektir![8] Belirtilenler, kıyamet gününde insan düşünce ve aklının kudretinin göstergesi olan az sayıdaki âyetlerden alıntılanmıştır. Şimdi ise cennet ve cehennemde düşünme gücünün baki kalacağını dile getiren delillere değineceğiz:

2. Akıl ve düşünmenin Allah tarafından insana bahşedilen en üstün nimet olduğunu[9] ve bu ilahi hediyeden yararlanmayan bireylerin Kur’an-ı Kerim’de en alçak canlılar olarak tanıtıldığını bilmeliyiz.[10] Bununla birlikte, Yüce Allah’ın ebedi cennette yer edinen salih kullarını bu büyük nimetten yoksun kılması yakışık alır mı?! Cennetliklerin durumunu niteleyen âyetleri okumayla düşünmenin göstergelerini gözlemlemekteyiz: Onlar, cennetteki nimetleri Allah’ın dünyada kendilerine verdiğiyle mukayese etmekte[11], bu hayırlı akıbete ulaşmada Allah’ın yardım elini gözlemlemekte[12] ve ilahi vaatlerin doğruluğunu cehennemliklere hatırlatmaktadır.[13]

Peygamberler ile beraber olmaktan[14] ve orada beyhude bir söz işitmemekten[15] … lezzet alacak ve sonsuz ilahi nimetlerin içinde seçme gücüne sahip olacaklardır.[16] Mevcut durumlarını değerlendirerek ve bundan daha iyisini tasavvur etmenin mümkün olmadığını göz önünde bulundurarak, hiçbir zaman değişim ve dönüşümü istemeyeceklerdir.[17] Bütün bunlar akıl ve bilginin göstergesi değil midir? Bu tatlı, duygu ve düşünceyle dolu hayat, sadece tabii yaşamın noksan faydalarına odaklanan hayvanların hayatına benzetilebilir mi?!

3. Öte taraftan cehennemlikler de düşünecek ve kendilerinin başına gelenlerden acı duyacaktır. Bazen cennetliklere hitap edecek ve onlardan bir miktar su veya bazı ilahi nimetleri kendilerine vermelerini isteyeceklerdir.[18] Bazen cehennem bekçisi olan meleklere hitap edecek ve Allah’tan izin alarak azaplarının hafifletilmesini talep edeceklerdir.[19] Veya o meleklerin büyüğü olan “Malik”’e yalvaracak eğer bir hafifletme yoksa en azından bu durumdan kurtulmaları için ölümü talep edecek[20] ve hatta kendilerine yeniden bir fırsat vermesi ve bu fırsatta geçmişteki çirkin davranışlarını telafi etmeleri için direkt olarak ağlayarak ve sızlayarak Allah’a yalvaracaklardır.[21]

Cehennemlikler birbirlerini lanetleyecek ve sövecek[22] ve her biri kendi günahını diğerinin boynuna atacaktır.[23] Onlar Allah ve O’nun peygamberinin sözlerini kabul etmedikleri için hayıflanacak[24] ve sonra onların sözlerini kabul etseydik ve akıl ve bilgilerimizden doğru bir şekilde yararlansaydık asla bu akıbete duçar olmazdık diye bir netice alacaklardır.[25] Yukarıdaki âyetleri gözden geçirme neticesinde cehennemliklerin de düşünce ve tefekkür gücünü kaybetmeyecekleri, bilakis bu düşünce ve tefekkürün onlar için cismanî azaptan derecelerle daha acı verici olan vicdanî azap getireceğini anlamaktayız; çünkü kalpler ve canları etkisi altında bırakacaktır.[26]

Eğer cehennemde akıl ve düşünme olmasaydı ve insanlar hayvanî bir hayat sürseydi, bu tür kelimeleri beyan etmenin bir anlam ve mefhumu kalmayacaktı.

İcat etme hakkındaki örneğiniz bağlamında da ne cennette ve ne de cehennemde bugün bizim tanımladığımız ve sizin tanımladığınız manada icat imkânının mevcut olmadığını belirtmeliyiz. Zira icat ihtiyaçtan doğar ve insan daha iyi bir hayatının olması için icatta bulunur. Ama cennette ne istersek zihnimize gelmeyen başka nimetlerle beraber istediğimiz şey, istediğimiz anda elimize ulaşacak[27] ve bu hususta düşüncemizi kullanmaya gerek kalmayacaktır. Başka bir ifadeyle orada seçme icat etme özelliği taşıyacaktır![28] Cehennemde her ne kadar ihtiyaç olsa da, cehennemlikleri daha iyi bir duruma getirecek bir icat mümkün değildir. Çünkü Yüce Allah mevcut durumdan onların kurtulmasını istememektedir. Elbette niteliği bizim için aşikâr olmayan değişik yöntemler ile cehennemliklerin cehennemden çıkmak için çabaladıklarını ama onların bu çabasının sürekli başarısız olduğunu ve cehenneme geri döndürüldüklerini belirten Kur’an âyetleri mevcuttur.[29] Son olarak insanların ne kıyamette ve ne de cennet ve cehennemde düşünce ve akıl gücünü kaybetmeyecekleri ve yaşamlarının hayvan yaşamı gibi olmayacağını söylemek gerekir.

–—


[1]      Bakara, 242; Âl-i İmran, 65; Yunus, 16 vd.

[2]      Şeyh Saduk, Men La Yehduruhu’l-Fakih, c. 4, s. 369, İntişarat-ı Camia-i Müderrisin, Kum, h.k. 1413.

[3]      İnşikak, 7-9.

[4]      Hakka, 17-19.

[5]      İnşikak, 10-11.

[6]      Hakka, 25-30.

[7]      Kaf, 22.

[8]      İsra, 13-14.

[9]      Bkz. Usul-i Kâfi kitabının ilk cildinde mevcut olan ilk rivayetler.

[10]    Enfal, 22.

[11]    Bakara, 25.

[12]    Araf, 43.

[13]    Araf, 44.

[14]    Nisa, 69.

[15]    Gaşiye, 11.

[16]    Nahl, 31.

[17]    Kehf, 108.

[18]    Araf, 50.

[19]    Mümin, 49.

[20]    Zuhruf, 77.

[21]    Fatır, 37.

[22]    Araf, 37.

[23]    Mümin, 47.

[24]    Ahzab, 66.

[25]    Mülk, 10.

[26]    Hümeze, 6-7.

[27]    Kaf, 35.

[28]    Biz bu dünyada nasıl hiçbir zaman kokmuş bir şeyi yemeyi ve kirli bir suyu içmeyi istemiyorsak, cennet sakinleri de keskin görüşleri hasebince Allah rızasının olmayacağı bir şeyi asla talep etmezler.

[29]    Hac, 22; Secde, 20.