“Riyazetin afeti, adetlerin galip gelmesidir.” Gurer’ul-Hikem, 3933 İmam Ali (a.s)

İmam’ın Masum Oluşu

92.  

Bir önceki ilkede, imamın sadece ülkenin yönetimi ve onun sınırlarını korumakla uğraşacak normal bir önder olmadığını; onun, bunun dışında daha önce değindiğimiz diğer vazifeleri de olduğunu söyledik. Kur’ân’ın tefsiri, hükümlerin açıklanması, halkın itikadî sorularını cevaplamak, halkın inancında ve dinde her türlü tahrifin vuku bulmasını önlemek gibi bu önemli vazifeleri yerine getirmek geniş ve hata kabul etmeyen bir bilgiye sahip olmaya bağlıdır. Oysa bu gibi şeyleri normal kişiler üstlenecek olurlarsa, hata ve yanılgıdan masun olmayacaklardır.

Elbette masumiyet peygamberlik demek değildir; bir insan peygamber olmadığı hâlde hata ve yanılgıdan masum olabilir. Bunun en açık örneği, daha önce peygamberlerin masum oluşu konusunda masumiyetinin delillerine değindiğimiz Hz. Meryem’dir.[1]

İmamın masum olmasının gerekliliğine, mezkûr aklî tahlil dışında diğer bazı deliller de delâlet etmektedir; onlardan bazıları şöyledir:

1- Allah Teâlâ’nın kesin iradesi Ehlibeyt’in her türlü çirkinlikten uzak olmasına taalluk etmiştir; nitekim Kur’ân şöyle buyuruyor:

Ey Ehlibeyt, Allah sizden çirkinliği uzak tutmayı ve sizi tertemiz kılmayı diliyor.[2]

Bu ayet Ehlibeyt’in masumiyetine şöyle delâlet etmektedir: Allah Teâlâ’nın özel iradesinin, Ehlibeyt’in her türlü çirkinlikten uzak olmasına taalluk etmesi, onların günah işlemekten masum olmasını gerektiriyor. Çünkü ayette geçen “rics” teriminden maksat, her türlü fikrî, ruhî ve amelî çirkinliktir ve günah bunun en açık örneğidir; bu irade ümmetin hepsine değil, özel kişilere taalluk ettiğinden, doğal olarak herkese taalluk eden tathir iradesiyle farklıdır. Müslümanların tümünü kapsayan tathir iradesi, teşriî=yasama iradesi[3] olup kişilerin itaatsizlik etmesi sonucu gerçekleşmeyebilir de; oysa bu irade, günahtan temiz olma iradesinden ayrılmayacak olan tekvinî iradedir.

Şuna da değinmemiz gerekiyor ki, Allah Teâlâ’nın, Ehlibeyt’in masum olması doğrultusundaki tekvinî iradesi, onların kendilerinden iradelerinin olmamasına neden olmaz; nitekim peygamberlerin masum oluşu da böyledir (bu konu akaid kitaplarında detaylı bir şekilde geçmiştir).

2- “Ben sizin aranızda iki paha biçilmez emanet bırakıyorum: Allah’ın kitabı ve soyum olan itretim…” buyrulan Sekaleyn hadisi gereğince, Ehlibeyt İmamları Kur’ânı Kerim’le aynı sırada yer almıştır. Yani Kur’ânı Kerim her türlü hata ve yanlışlıktan masun olduğu gibi, Ehlibeyt İmamları da her türlü fikrî ve amelî hatadan masundur.

Bu konu, Sekaleyn hadisinin son bölümünden apaçık anlaşılmaktadır:

a) “Bu ikisine sımsıkı sarılırsanız asla sapmazsınız.”

b) “Bu ikisi (Kevser) havuz(un)un başında bana gelinceye kadar birbirinden asla ayrılmazlar.”

Çünkü, kendisine sarılmak hidayet kaynağı olan, insanı dalâletten alıkoyan ve hiçbir zaman da Kur’ân’dan (masum) ayrılmayan bir şey, kesinlikle her türlü hata ve günahtan masun olacaktır.

3- Hz. Resulullah (s.a.a) Ehlibeyt’ini, içine binenlerin tufan dalgalarından kurtulduğu ve binmeyenlerin ise boğulduğu Hz. Nuh’un gemisine benzetmiştir. Nitekim şöyle buyuruyor:

Ümmetim arasında Ehlibeyt’imin misali Nuh’un gemisi gibidir; kim ona bindiyse kurtuldu ve kim de ondan ayrıldıysa boğuldu.[4]

Kısa bir şekilde açıkladığımız bu delillere dikkat ettiğimizde, Ehlibeyt’in masumiyetinin apaçık ve delillerle ispatlanmış bir konu olduğu anlaşılır; kaldı ki masumiyetin naklî delilleri, bizim burada zikrettiklerimizle sınırlı değildir.


[1]– Bkz. İlahiyat -yazarın eseri-, c.2, s.146-198.

[2]– Ahzâb, 33

[3]– Mâide, 6: “Fakat sizi temizlemek istiyor.” Abdest ayetinin alt kısmında geçer.

[4]Müstedrek-i Hakim, c.2, s.151; Hasâisu’l-Kübrâ, c.Suyûtî, c.2, s. 266.


Bu ürünü sepete eklediniz: