“En hayırlı yüce ahlak, fedakarlıktır.” Gurer’ul-Hikem, 4953 İmam Ali (a.s)

Yahudilerin Özelliklerinin Zikredildiği Âyetler

Yahudilerin Özelliklerinin Zikredildiği Âyetler

Soru

Yahudilerin özelliklerinin zikredildiği âyetler hangileridir? Örneğin yeryüzünde fesat çıkarmak için çaba gösterdiklerine dair âyetleri yazar mısınız?

Kısa Cevap

Kur’an-ı Kerim, Yahudilerin tarihleri, ahlâkları, inançları, vasıfları ve özellikleri konusunu geniş bir şekilde beyan etmiştir. Öyle ki diğer hiçbir semavî din bu kadar açıklanmamıştır. Bu yüzden Yahudilik meselesi, Kur’an’daki birçok âyette işlenmiştir ve her bir âyet İsrailoğullarının özellik, üslup, tarz, âdet ve inançlarına ait özelliklerinden birini içermektedir. Bu konuda Yüce Allah şöyle buyuruyor:

“İsrailoğulları’na kitapta şunu kesin olarak bildirdik ki: İki defa yeryüzünde fesat çıkaracaksınız ve aşırı bir üstünlük ve tasallut kuracaksınız.” (İsra/4)

“Yahudiler, “Allah’ın eli bağlıdır” dediler. Kendi elleri bağlansın. Söyledikleri yüzünden lanete uğrasınlar. Hayır, O’nun iki eli de açıktır; dilediği gibi bağışta bulunur. Kuşkusuz, Rabbinden sana indirilen, onlardan birçoğunun azgınlık ve inkârını artıracaktır. Biz aralarına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Ne zaman savaş için bir ateş körükledilerse, Allah onu söndürdü. Yeryüzünde sürekli bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah, bozgunculuk çıkaranları sevmez.” (Maide/64)

Burada bu inanç ve sıfatlara kısaca değinip açıklamasını geniş bir şekilde ayrıntılı cevapta sunacağız.

Kur’an’ın, İsrailoğulları ve Yahudiler için saydığı sıfatlar şunlardır: Kutsal kitap Tevrat’ın tahrifi, antlaşmayı bozma ve ilahi âyetlerin inkârı, Peygamberleri katletme, iftira, nefsanî isteklere göre iman, kendilerine muhalefet edenlerin hakkaniyetini inkâr, Müslümanlara karşı haset, Müslümanların İslam’dan yüz çevirmeleri ve dönmeleri beklentisi, İslam Peygamberi’nin (s.a.a) nübüvvetini inkârda ısrar. Bunlara ilaveten nifak, gurur, katı kalplilik, tekebbür, Rububiyet makamına ihanet ve kendi Peygamberlerini alaya alma gibi sıfatlar da Yahudi kavminin özelliklerindendir.

Onların tahrif olmuş inançları da şunlardır: Üzeyir (a.s)‘in, Allah’ın oğlu olduğu inancı, kendilerini Allah’ın çocukları bilmeleri, Allah’ın elinin açık olmadığı inancı ve çok kısa bir müddet haricinde azap görmeyeceklerine dair inançları.

Ayrıntılı Cevap

İsrailoğulları kavmi ve Yahudiler, sahip oldukları inat, çirkin tavırlar, katı kalplilik, gurur ve tekebbür gibi sıfatlarla tarihte diğer halklardan ve ümmetlerden ayrılmışlardır. Kendilerine ait bu tür sıfat ve özellikler, Kur’an’ın onların tarih, ahlâk, sıfat ve inançlarının açıklanmasına özel bir önem vermesine sebep olmuştur. Bu vesileyle de onların özelliklerini geniş bir şekilde açıklamıştır. Öyle ki, diğer hiçbir ilahi din bu şekilde Kur’an’da vasıflandırılmamıştır. Bu yüzden Yahudi meselesine özgü Kur’an’da birçok âyet vardır. Yüce Allah, her bir âyette İsrailoğullarının özellikleri, üslupları, gelenekleri ve inançlarına ait bir sıfat ve özelliğe değinmiştir. Allah şöyle buyuruyor:

“İsrailoğullarına kitapta şunu kesin olarak bildirdik ki: “İki defa yeryüzünde fesat çıkaracaksınız ve aşırı bir üstünlük ve tasallut kuracaksınız.”[1]

“Yahudiler, “Allah’ın eli bağlıdır” dediler. Kendi elleri bağlansın. Söyledikleri yüzünden lanete uğrasınlar. Hayır, O’nun iki eli de açıktır; dilediği gibi bağışta bulunur. Kuşkusuz, Rabbinden sana indirilen, onlardan birçoğunun azgınlık ve inkârını artıracaktır. Biz aralarına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Ne zaman savaş için bir ateş körükledilerse, Allah onu söndürdü. Yeryüzünde sürekli bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah, bozgunculuk çıkaranları sevmez.”[2]

Şu çok açıktır ki bu iki âyet, İsrailoğullarının ve Yahudilerin bütün sıfat ve özelliklerini beyan etmemiştir. Bu sebeple onların bazı sıfatlarını anlatan diğer âyetlere de işaret edeceğiz. Biz burada bu âyetleri iki bölümde ve iki konu başlığı altında inceleyeceğiz:

Birinci Bölüm: Yahudilerin Kabul Görmeyen Gelenek ve Sıfatları

Kur’an-ı Kerim, Yahudilerin çirkin ve kabul edilemez gelenek ve sıfatlarına şu şekilde değiniyor:

1. Kutsal Kitabın (Tevrat’ın) Tahrifi:

Allah, Kur’an’da şu sıfata işaret ederek buyuruyor ki:

“Yahudilerden bazıları, sözleri kendi yerinden çıkarıp saptırıyorlar. Dillerini eğip bükmek ve dine darbe vurmak için, “İşittik ve karşı geldik; dinle dinlemez olası” ve “Raina” derler. Eğer “İşittik ve itaat ettik, bizi dinle ve bize fırsat ver.” deselerdi, onlar için daha iyi ve daha doğru olurdu. Ama Allah, küfürleri yüzünden onları, kendi rahmetinden uzaklaştırmıştır. Az bir topluluk dışında onlar iman etmezler.”[3]

Yahudi kavminin yaptığı işlerden biri de hakikatleri tahrif etmek ve ilahi emirleri değiştirmekti:

“Yahudilerden bazıları, sözleri kendi yerinden çıkarıp saptırıyorlar.”

Yani Yahudi kavmi, ilahi âyet ve sözleri tahrif ediyorlardı. Bu tahrif bazen sözlerde, bazen de batında ve amelde idi. Âyetin devamındaki cümleler tahrifin sözlerde olduğunu şu şekilde beyan eder:

“Derler ki: İşittik ve karşı geldik.”

Yani “İşittik ve itaat ettik.“ demeleri gerekirken “İşittik ve karşı geldik.” derler.

Kur’an-ı Kerim, daha sonra bu grubun başka düşmanca sözlerine yer vererek bu yolla toplumun cahil ve bilgisiz kesimine karşı egemenliğini koruduklarını ileri sürmüştür. Yahudi kavmi, gerçekleri saptırma ve zulümlerine gerekçe ve kendilerinin kurtuluş yolu olarak gördükleri Kutsal Kitabın beyanında yaptıkları ihanetin yanı sıra muhalifleri ve düşmanlarıyla dalga geçme ve onları alaya alma silahına sarılmışlardır.[4]

Tarih boyunca Yahudilerden daha inatçı bir kavim görülmemiştir.[5] Kendi maksat ve isteklerine ters düşen her sözü, hatta düşünüp akıl ettiklerinde Allah’tan geldiğini bilseler dahi saptırıyorlardı.

Onlar Tevrat’ı evvelden tahrif etmiş ve adalet ve rahmetin yerine haksızlık ve eğriliği seçmişlerdir.[6]

2. Ahdi Bozma, İlahi Âyetleri Yalanlama, İftira ve Peygamberleri Katletme

Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’deki iki âyette; ahdi bozma, ilahi âyetleri yalanlama, iftira ve peygamberleri katletme gibi Yahudilerde bulunan sıfatlardan üçüne değinmektedir.

“Ahitlerini çiğnemeleri, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, haksız yere Peygamberleri öldürmeleri ve –Kalplerimiz kılıflıdır- demeleri yüzünden (onları rahmetimizden uzaklaştırdık.) Gerçekte inkâr etmelerine karşılık Allah kalplerini mühürledi. Artık az bir gurup dışında onlar iman etmezler. (Bu cezalandırma) inkârlarından ve Meryem’e büyük bir iftirada bulunmalarındandır.”[7]

Yüce Allah, üç defa inkârcılık vasfını Yahudiler hakkında tekrarlamıştır:

1-Yahudilerin ilahi âyetleri yalanlayıp inkâr etmeleri; 2- “Kalplerimiz kılıflıdır.” demeleri; 3- Onların kendilerinden başka kimsenin söylemediği bir münkeri Hz. Meryem’e (s.a) isnat edip iftirada bulunmaları.[8]

Allah, Cumartesi günü avı onlara haram kıldığında onlardan kesin bir söz aldı. Ama onlar, ilahi emirlere bağlı kalmadılar ve ahitlerine bağlı kalmamakla birlikte bütün ahitlerini çiğneyip isyan ve tuğyanlarına devam ettiler. Sonuçta ise peygamberler (a.s) vasıtasıyla onlara açıklanan çok açık ilahi âyetleri inkâr ettiler. Tamamen haksız yere, Allah’ın âlemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamberleri şehit ettiler. Yahudi kavmi, bütün hayır davetlerini alaya aldılar ve davetçiler vasıtasıyla Allah’a dediler ki: “Kalplerimiz bağlıdır. Haktan olan hiçbir söz, kalbimize gidecek bir yol bulamaz.” Ama Allah, onların bu iddialarını reddediyor ve buyuruyor ki onların kalpleri diğer insanlar gibi hidayet için açıktır ama onlar kendi karanlık düşünceleriyle kalplerini ilahi hidayete karşı kapattılar. Allah da onların bu işinden dolayı kalplerini kör etti (karanlığa saldı). Sonuçta da çok azı hariç iman etmezler. Çünkü onların kendileri, kalplerini iman ve marifet kapılarına ulaşmaları için açık bırakmazlar.[9]

3. Nefsanî İsteklere Göre İman Etme:

Yahudilerin ahlâkî özelliklerinden biri de kendi meyil ve istekleri dışında olan şeylere iman etmemeleridir. Bu sebepledir ki Peygamberlerin hak olan isteklerine –Allah tarafından onların hidayeti ve saadeti için olan davete- yüz çevirmişler, bazı peygamberlere karşı kibirlenmişler ve bazılarını da şehit etmişlerdir.[10] Yüce Allah, bu konuda şöyle buyurmaktadır:

“Gerçekten biz Musa’ya kitap verdik; ondan sonra da art arda peygamberler gönderdik. Ve Meryem oğlu İsa’ya apaçık deliller verdik, onu Ruh’ul-Kudüs ile destekledik. Ne zaman bir peygamber nefsinizin istemediği bir şey getirdiyse, siz büyüklük taslamadınız. Kimini yalanladınız, kimini ise öldürüyordunuz! “Kalplerimiz kılıf içindedir” dediler. Oysa Allah, inkârlarından dolayı onları lanetlemiştir; artık az inanırlar.* Hani “Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz ve birbirinizi yurdunuzdan çıkarmayacaksınız” diye sizden söz almıştık. Sonra siz de bunu kabul etmiştiniz ve buna siz de tanıksınız.”[11]

4. Hakkı İnkâr Etme:

Yahudilerin ve Hıristiyanların özelliklerinden birisi de her iki grubun da hakla karşılaştıklarında onu inkâr etmeleridir. Bu çok çirkin ve kötü bir sıfattır.[12] Âlemlerin Rabbi şöyle buyuruyor:

“Yahudiler, “Hıristiyanlar bir şey üzere değillerdir.” dediler. Hıristiyanlar da “Yahudiler bir şey üzere değillerdir.” dediler. Oysa onlar kitabı okuyorlar. Bir bilgisi olmayanlar da onların söylediğinin aynını söylemişlerdi. Allah, kıyamet günü onların arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hükmedecektir.”[13]

Âyette geçen “Bir şey üzere değillerdir.” cümlesinden maksat, Yahudi ve Hıristiyan kavminin Allah katında bir makam ve dereceye sahip olmadığı veya dinlerinin Allah katında bir değeri olmadığıdır. Âyetin devamında da buyurduğu gibi: “Oysa onlar kitabı okuyorlar.” Yani Allah, onların hidayeti için yanlarında bulunan kitabı gönderdi; o öyle bir kitaptır ki onda mevcut olan marifet nurundan bu tür meselelerde faydalanabilirler. Ancak ne yazık ki kendi ahkâmlarında taassup ve inada uymuşlardır. Yüce Allah, “Bir bilgisi olmayanlar da onların söylediğinin aynını söylemişlerdi.” cümlesi ile de bu grubun söylemlerini cahil mutaassıp olanların sözlerine benzetmiştir.[14]

5. Müslümanlara Karşı Haset:

Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de Yahudilerin şu sıfatına değiniyor:

“Kitap Ehli’nden ve Allah’a eş koşanlardan olan kâfirler, Rabbinizden size bir iyilik indirilmesini istemezler. Fakat Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah büyük lütuf sahibidir.”[15]

Müşriklerin, Yahudilerin, Hıristiyan ve münafıkların, Kur’an’ın İslam Peygamberi’ne (s.a.a) nüzulünden hoşlanmadıkları şaşılacak bir durum değildir. Onlar, Allah’ın onu seçmesinden ve onunla birlikte olanlara hidayet ve üstünlük bahşetmesinden memnun olmadılar ve bu durumu kabul etmediler. Aksine eğer kabul etselerdi asıl o zaman şaşılacak bir durum ortaya çıkardı.

el-Kâşif tefsirinde bu âyeti şerh ederken İmam Ali’den (a.s) bir rivayet nakledilmiştir. Buna göre “Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder.” cümlesinden maksat nübüvvettir.[16]

Haset, onların kalplerine o kadar işlemişti ki Allah, Peygamberi’ne (s.a.a) onlara şöyle demesini emretmiştir:

“De ki: Kin ve öfkenizle ölün.”[17]

Onlar (Yahudiler, Hıristiyanlar ve …), nübüvvet ve risaletin hayırlı ve güzel olduğunu biliyorlardı ve Allah kendilerinden başkasına üstünlük verdiği, peygamberliğe seçtiği için az kalsın kin ve öfkelerinden ölecek duruma gelmişlerdi. Oysa “Allah, peygamberliğini kime vereceğini daha iyi bilir.” [18] Nübüvvet de diğer rahmetler gibidir ve Allah, istediği şekilde ve kime vereceğini irade etmişse ona verir insanların isteğine göre değil. “Allah büyük lütuf sahibidir.”[19] Eğer haset etmeseler ve amellerini halisane sadece Allah için yapsalar, ilahi lütuf çeşitli şekillerde onlara da nasip olabilir. Müşrik ve Yahudi birinin ilahi bir lütufla gerçek bir Müslüman olması hatta birçok mümini geride bırakması mümkündür. Çünkü bu fırsat herkes için hazırlanmıştır ve Allah’ın geniş rahmeti bütün insanları kuşatmıştır.[20]

6. Müslümanların İslam’dan Dönmeleri Beklentisi:

Kur’an’ı Kerim, bu konuda şöyle buyuruyor:

“Kitap Ehli’nden birçoğu, kendilerine hak apaçık belli olduktan sonra, içlerindekileri çekemezlikten ötürü, sizi inandıktan sonra küfre döndürmeyi istemekteler. Allah emrini getirinceye kadar onları affedip vazgeçin. Gerçekten Allah’ın her şeye gücü yeter.”[21]

Tüm insanlar kendi dinlerinde kalmayı arzularlar. Filozoflardan biri bu konuda şöyle diyor: “Benim için en mübarek gün, insanların benim gibi düşündüğünü gördüğüm gündür.“ Ama Yahudi kavmi, Müslümanlar arasında fitne çıkarmak ve böylece cahiliye dönemine tekrar dönmeleri için var gücüyle çaba göstermektedir. Onlar bunu yaparken hasetten başka bir duyguya sahip değillerdir. Onlar da diğerleri gibi Müslüman olabileceklerini biliyorlar ama gayri meşru yollardan elde ettikleri kazançlarının ortadan kalkması ve pazarı kaybedecekleri korkusundan dolayı asla bu işi yapmadılar.

Yahudi cemaati, Uhud Savaşı’ndan sonra oluşan fırsattan faydalanarak hile ve sahtekârlık yollarına başvurdular. Rivayetlerde Yahudilerin, Uhud Savaşı’ndan sonra Müslüman gençleri evlerine davet ettikleri, onları şarap ve kendi kızlarıyla kandırdıkları (bugün de bu yolu izlemekteler) ve Kur’an ve İslam Peygamberi’nin (s.a.a) nübüvveti hakkında zihinlerinde şüphe icat ettikleri yer almaktadır. Hz. Resulullah (s.a.a), onların bu hilelerinden haberdar olduktan sonra Müslümanları anlamsız ve boş meclislere katılmaktan men etti. Ayrıca zina, şarap içme, kumar ve domuz eti yeme hususlarındaki sert ilahi cezaları açıkladı. Müslümanlar böyle bir uğursuzluğu fark ettikten sonra bir daha o meclislere katılmadılar.

Allah’ın “kendilerine hak apaçık belli olduktan sonra”dan maksadı belki de Yahudilerin İslam dininin hak olduğunu, şirkin ve inkârcılığın batıl olduğunu bilmelerine rağmen, Müslümanları küfür ve tahrife davet etmeleri olabilir. Elbette bu, Yahudilere has bir durum da değildir. İnsanların çoğu da, hakkın kendi nefsanî isteklerine ters olduğundan bu durumdadırlar. Çünkü insan, din ve aklın yerine kendi duygularının takipçisidir.[22] İmam Ali (a.s) buyuruyor ki:

“Akıl çoğu zaman açgözlülük ve ihtiras kılıcı karşısında yenik düşmektedir.” [23]

7. İslam Peygamberi’nin (s.a.a) Nübüvvetini İnkârda Israr:

Yahudilerin sıfatlarından bir diğeri de Müslümanlarla düşmanlıkları yüzünden, taşıdığı sıfat ve özelliklerle kendi kutsal kitaplarında müjdesinin verilmesine rağmen İslam Peygamberi’nin (s.a.a) nübüvvetini inkâr etmeleridir. Onlar bu inkârlarından asla vazgeçmemişlerdir:

“Yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları, … Ümmi elçi ve peygambere uyanlar…”[24]

8. Dinde Taviz:

Yüce Allah şöyle buyuruyor:

“Kitaptan kendilerine bir pay verilenleri görmedin mi? Cibt ve Tağut’a inanıyor ve kâfirler için “Bunlar yol bakımından iman edenlerden daha çok hidayete yakındırlar.” diyorlar. İşte onlar, Allah’ın lanet ettiği kimselerdir. Allah kime lanet ederse, artık onun için bir yardımcı bulamazsın.”[25]

Bu iki âyetten ilki, Yahudilerin çirkin sıfatlarından bir diğerini beyan etmektedir. O da, Yahudi kavminin hedeflerine ulaşmak için her kavim ve ulusu dinde taviz yoluna davet etmeleridir. Öyle ki müşriklerin putlarını yücelterek onların inançlarını, sahip olduğu bütün hurafe ve kötülüklerle İslam dinine tercih ediyorlardı. Oysa Yahudiler kitap ehli idiler ve İslam’ın yüceliğini ve Peygamber’in (s.a.a) sıfatlarını kendi kitaplarında okumuşlardı. Bizimle onlar arasındaki ortak noktaların, müşriklerle olandan daha fazla olduğunu da biliyorlardı ama tüm bunları görmezden gelip İslam’a olan düşmanlıklarından ve bu dine darbe vurmak istemelerinden müşrikleri Müslümanlara tercih ediyorlardı.[26]

Bunlar, kısa bir şekilde değinilen Yahudilerin bazı belirgin özellik ve sıfatlarıdır. Elbette bu kavim, Kur’an’ı Kerim’in beyan ettiği birçok sıfata sahiptir. Nifak, gurur, katı kalplilik, tekebbür, Rububiyet makamına ihanet, Hz. Süleyman’a sihirbaz muamelesi, kendi Peygamberlerini alaya alma… Yahudi kavminin diğer özelliklerindendir.

İkinci Bölüm: Yahudilerin Bazı Batıl İnançları

Yahudilerin batıl ve yok olmaya mahkûm inançları hakkında Kur’an’da birçok âyet mevcuttur. Biz burada onlardan bazılarına değineceğiz:

1- Üzeyir’in (a.s.) Allah’ın Oğlu Olduğu İnancı:

Allah, bu konuda şöyle buyuruyor:

“Yahudiler “Üzeyir Allah’ın oğludur.” dediler Hıristiyanlar da “Mesih Allah’ın oğludur.” dediler. Bu onların ağızlarıyla söylediği bir sözdür. Onlar, önceden kâfir olan kimselerin sözlerini ediyorlar. Allah onları yok etsin! Nasıl geri döndürülüyorlar?”[27]

2- Yahudi Kavmi, Kısa Bir Müddet Haricinde Azaba Uğramayacaklarına İnanıyorlardı:

“(Yahudiler) “Sayılı birkaç gün dışında ateş bize dokunmayacaktır.” dediler. De ki: “Allah katından bir söz mü aldınız? Yoksa Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?” Bunun sebebi, “Cehennem ateşi, birkaç sayılı günden fazla bize dokunmaz.” demeleridir. Uydurdukları şeyler, onları dinleri hususunda aldatmıştır.”[28]

3- Onlar, Kendilerinin Allah’ın Oğlu Olduklarına İnanıyorlardı:

“Yahudiler ve Hıristiyanlar “Biz Allah’ın çocukları ve dostlarıyız” dediler. De ki:”Öyleyse neden Allah günahlarınızdan dolayı sizi cezalandırıyor. Gerçek şu ki, siz de O’nun yaratıklarından olan insanlarsınız; dilediğini bağışlar ve dilediğine de azap eder. Göklerin, yerin ve aralarında olan her şeyin egemenliği Allah’a aittir ve dönüş O’na doğrudur.”[29]

4- Allah’ın Elinin Bağlı Olduğu İnancı:

“Yahudiler, “Allah’ın eli bağlıdır” dediler. Kendi elleri bağlansın. Söyledikleri yüzünden lanete uğrasınlar. Hayır, O’nun iki eli de açıktır; dilediği gibi bağışta bulunur. Kuşkusuz, Rabbinden sana indirilen, onlardan birçoğunun azgınlık ve inkârını artıracaktır. Biz aralarına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Ne zaman savaş için bir ateş körükledilerse, Allah onu söndürdü. Yeryüzünde sürekli bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah, bozgunculuk çıkaranları sevmez.” [30]

5- Yahudiler, Allah’ın Fakir Olduğuna İnanırlar:

“Allah fakirdir; biz zenginiz.” diyenlerin sözünü, hiç şüphesiz Allah duymuştur. Onların dediklerini ve peygamberleri haksız yere öldürmelerini yazacağız ve onlara “Yakıcı azabı tadın!” diyeceğiz.”[31]

Bunlar, Yahudi kavminin Kur’an’da yer alan sıfatları ve inançları hakkında kısa bilgilerdi. Daha çok bilgi için Kur’an tefsirlerine ve Yahudiler hakkında yazılan kitaplara başvurabilirsiniz.

–—


[1]     İsra, 4.

[2]     Maide, 64.

[3]     Nisa, 46.

[4]     Tefsir-i Numûne, c. 3, s. 404.

[5]     Tefsiru’l-Kâşif, c. 2, s. 338.

[6]     Tefsiru’l-Kâşif, c. 2, s. 338.

[7]     Nisa, 155-156.

[8]     Tefsiru’l-Kâşif, c. 2, s. 485.

[9]     Tefsir-i min Vahyi’l-Kur’an, c. 7, s. 533.

[10]    Mu’cezu’l-Edyan fi’l-Kur’ani’l-Kerim, s. 53.

[11]    Bakara, 87-89.

[12]    Mu’cezu’l-Edyan fi’l-Kur’ani’l-Kerim, s. 53.

[13]    Bakara, 113.

[14]    Tefsir-i Numûne, c. 1, s. 408.

[15]    Bakara, 105.

[16]    Tefsiru’l-Kâşif, c. 1, s. 168.

[17]    Âl-i İmran, 119.

[18]    En’am, 124.

[19]    Bakara, 105.

[20]    Min Hude’l-Kur’an, c. 1, s. 230.

[21]    Bakara, 109.

[22]    Tefsiru’l-Kâşif, c. 1, s. 174.

[23]    Gureru’l-Hikem, s. 298.

[24]    Âraf, 157.

[25]    Nisa, 51-52.

[26]    Tefsir-i Numûne, c. 3, s. 416.

[27]    Tevbe, 30.

[28]    Bakara, 80; Âl-i İmran, 24.

[29]    Âl-i İmran, 181.

[30]    Maide, 64.

[31]    Maide, 18.