“Eğer kulak vermiş veya akıl etmiş olsaydık, çılgın alevli cehennemlikler içinde olmazdık” derler.” Mülk, 10

Şeyh Muhammed Kuleynî

Şeyh Muhammed Kuleynî

 

Şeyh Muhammed Ebu Cafer Kuleynî, İslam dünyasının tanınmış simalarından birisidir. Özellikle Ehl-i Beyt (a.s)ın hadisleri üzerine araştırma yapanlar onu çok iyi tanırlar Eserleri, asırlarca tükenmeyen bir kaynak olmuş, etki ve bereketi günden güne artmıştır. Onun yaşamının, fıkıh, hadis ve rical boyutlarını tanımak için -ki bunlar eşsiz eseri “el-Kâfi”de daha çok belirginleşiyor- geniş bir şekilde araştırmak gerekir. Bu kısa yazıda sadece bu eşsiz şahsiyetin biyografisini kısa bir şekilde açıklamaya çalışacağız.

Yaşadığı Dönem

Şeyh Muhammed Kuleynî (r.a), Abbasi hilafetinin kargaşa döneminde yaşamıştır. H.k. 2.yy.’ın yarısından başlayıp 4.yy.’ın ilk çeyreğine kadar süren bu dönemde halifeler birbiri ardınca ya öldürülüyor ya da azlediliyorlardı. Böylesi hızla değişen siyasi bir ortamda o günün toplumunun, ilmi ve kültürel yönden büyük ilerlemeler kaydederek yeni yeni önemli ilmi merkezlerin oluşmasına şahid oluşu gerçekten ilginçtir. Rey, Kum, Bağdat, Kufe gibi şehirler zamanının fıkıh, hadis, tefsir, lugat, edebiyat, tarih, kelam vs. ilimlerin genelde odaklandığı yerlerdi. Merhum Kuleyni (r.a) bu ortamdan faydalanarak ömrünü Bağdat ve Rey şehirlerinde Ehl-i Beyt (a.s) hadislerini toplamakla geçirmiştir.

Adı, Künyesi ve Lakapları:

Muhaddislerin hal tercümesi alanında yazılmış olan kitapların hepsinde onun adı Muhammed b. Yakub b. İshak olarak kaydedilmiştir. Yalnızca İbn-i Esir “Kamil” adlı eserinde onun babasının adını hatalı olarak “Ali” diye yazmıştır.[1]

Muhammed b. Yakub Kuleynî’nin Şia’nın hadiste önde gelen iki büyük muhaddisi, yani “Men Layehzuruhul Fakih” adlı eserin müellifi Muhammed b. Hüseyn Saduk ve “Tahzib” ile “İstibsar”ın müellifi olan Muhammed b. Hasan Tusi ile ismi aynıdır. Her üçünün de ismi “Muhammed” ve künyesi “Ebu Cafer”dir. Ama Merhum Kuleyni’nin babasının adı Yakub, Merhum Saduk’un babasının adı Hüseyin ve Merhum Tusi’nin babasının adı Hasan’dır.

Şeyh Kuleyni’nin (r.a) lakaplarına gelince; onun bir çok lakabı vardır. Bunlardan bazıları ikamet ettiği yerleri bildirir. Örneğin, Rey şehrine bağlı Kuleyn köyünden olduğu için Kuleynî olarak tanınmıştır. Bu köy şimdiki Rey şehri’nin 38 km. güney batısında olup Kum yolunun 5 km. uzaklığında yer almıştır.[2] Yine Rey ve Bağdat şehirlerinde kaldığı için “Razî” ve “Bağdadî” lakaplarını almıştır. Şeyh Kuleyni’nin (r.a) diğer lakapları ise onun ilmî makamını ifade etmektedir. Onların en meşhuru “Sikat-ul İslam” lakabıdır. Bu lakap onun hadis naklindeki sadakat ve güvenirliğini bildirir.

Doğum Tarihi:

Onun doğum tarihi tam belirlenmiş değildir. Ama, İmam Muhammed Cevad (a.s)’ın, İmam Ali Hadi (a.s)’ın ve İmam Hasan Askeri (a.s)’ın ashabından hadis naklettiğinden 3. yy’ın ikinci yarısında dünyaya geldiği söylenmektedir.

Her halukârda Gaybet-i Suğra’nın hepsini ve ihtimalen İmam Hasan Askeri (a.s)’ın hayatının da bir bölümünü görmüştür.

İlmi Seferleri:

Şeyh Kuleyni, gençliğini Kuleyn alimlerinin yanında geçirmiştir. Sonra kendisini daha çok ilerletmek için zamanında ilim merkezlerinden sayılan Rey şehrine göç etmiştir. Orada Rey alimlerinden hadis öğrenmiştir. Sikat-ul İslam Kuleynî (r.a) Ehl-i Beyt (a.s)ın hadislerini toplamak için defalarca İran’ın çeşitli şehirlerine yolculuk yapmıştır. Bu yolculuklarında bir çok hadis alimiyle mulakat etmiştir.

Bir müddet Kum kentinde ikamet etmiştir; o dönemde Kum alimleri, sahih hadisleri uydurma hadislerden ayırtetmek hususundaki titizlikleriyle tanınmaktaydı. Kum’da hadis hazineleri ve ilmi birikimleri çoğaltıp daha bir derinleşti. Sonunda İmam-ı Zaman (a.s)ın sefirlerinin ikamet ettiği zamanının ilim merkezi olan Bağdat şehrine yerleşti.

Üstadları:

Sikat-ul İslam Kuleyni (r.a) Ehl-i Beyt (a.s)ın hadislerini birçok muhaddis ve alimden ders almıştır. Onların isimlerini bu kısa yazıda zikretmeyi gerekli bulmamakla birlikte bazılarını zikretmekte fayda var: Ali b. İbrahim-i Kummi (Tefsir-i Kummi’nin yazarı), Şeyh Muhammed b. Ali b. İbrahim b. Muhammed-i Hemdani, Şeyh Ebi-l Hüseyin Muhammed b. Ali Caferî Semerkandî, Muhammed b. Ahmed-i Hifaf-i Nişaburi, Hasan b. Fazl b. Yezidî-i Yemeni, Hüseyin b. Hasan-ul Haşimi Alevî-i Razî, Ali b. Muhammed b. İbrahim b. Aban-ı Kuleyni ve Ahmed b. Muhammed b. Ahmed b. Talha Ebu Abdullah Asimi. Bunların içerisinde Ali b. İbrahim b. Kummi, Şeyh Kuleyni (r.a)in en önemli üstadlarındandır.

Öğrencileri:

Sikat-ul İslam Kuleyni (r.a)in öğrencileri sayılmayacak kadar çoktur. Çünkü o çeşitli şehir ve ilmi merkezlerde hadis nakletmiştir. Bir çok alim de ondan hadis nakletmiştir.

Ebu Abdullah Ahmed b. İbrahim-i Samiri, Ebi-l Hasan b. Davud, Ebi-l Hasan el-Akranî, Ahmed b. Hüseyn-i Attar, Ali b. Muhammed-i Razi, Muhammed b. İbrahim Numani, Ali b. Abdullah-il Verrak ve diğer bir çok kimse onun öğrencilerindendir.

Şii alimlerinin yanısıra şafii fakihlerinden olan Muhammed b. İbrahim b. Yusuf  b. el-Katip gibi bazı Ehl-i Sünnet alimleri de Merhum Kuleyni’den ders almışlardır. O, Bağdat’tayken “Kâfi” kitabını şeyh Kuleyni’den (r.a) nakletmiştir.[3]

Yine Ebu-l Kasım Ali b. Muhammed b. Abdu-l Kufi, ve Abdullah b. Muhammed b. Zekvan[4] da ondan ders alan sünni alimlerdendir.

Eserleri:

Sikat-ul İslam Kuleyni (r.a) “Kâfi” adlı önemli eserinden başka diğer kitapları da vardır. Ne yazık ki, onun eserlerinden bazıları 11. yy.a kadar kalmasına rağmen elimize ulaşmamıştır. Onlardan bazıları şöyledir:

1- Rüya tabiri

2- Kitab-ur Re’d âlâ-l Geramite.

3- Resail (veya Resail-ul Eimme -a.s-)

4- Kitab-ur Rical.

5- Hasais-ul Gadir (veya Hasais-ul Yevm-ul Gadir).[5]

Elbette Şeyh Mufid, Şeyh Tusi, Şeyh Saduk gibi bazı alimlere göre, Merhum Kuleyni’nin eserleri bundan azdır. Bunun nedeni ise onun ömrünün büyük bir kısmını (yaklaşık 20 yılını)[6] Ehl-i Beyt (a.s)ın hadislerini eşsiz eseri “Kâfi”de toplamakta geçirmesi olabilir.

Sikat-ul İslam Kuleyni (r.a)’in en önemli eseri “el-Kâfi”dir. Dolayısıyla Merhum Kuleyni’nin bu eserini burada kısaca tanıtmaya çalışacağız:

Sikat-ul İslam Kuleyni (r.a) bu kitabını üç bölüme ayırmıştır:

1- Usul-ul Kâfi: Kâfi’nin bu bölümü taşıdığı önem dolayısıyla alimlerin oldukça ilgisini çekmiştir. Merhum Kuleyni akaid ve ahlakla ilgili hadisleri hiç bir Ehl-i Sünnet ve Şia’nın temel hadis kitaplarında eşine raslanmayacak şekilde bölümlere ayırarak sınıflandırmıştır. Sekiz bölümde topladığı akaid ve ahlakla ilgili hadisler şunlardan ibarettir: 1- Akıl ve Cehalet, 2- İlmin Fazileti, 3- Kitab-ı Tevhid, 4- Kitab-ı Hüccet, 5- İman ve Küfür, 6- Kitab-ı Dua, 7- Kur’an-ı Kerim’in Fazileti, 8- Kitab-ı İşret.

2- Furu-u Kâfi: Bu bölümde 24 başlık altında Kitab-ı Taharet, Kitab-ı Salat, Kitab-ı Siyam, vb. konuları toplamıştır. Bu bölüm fakihlerin fıkhî hükümleri çıkarmak için başvurdukları önemli hadis kaynaklarından birisidir.

3- Revzat-ul Kâfi: Merhum Kuleyni (r.a) bu bölümde değişik konularla ilgili hadislere yer vermiştir. Bu bölümde, Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) sireti, kısas-ı enbiya, müslümanların hakları gibi çeşitli konular yer almıştır.

Kâfi’nin Özellikleri:

Kâfi’nin özelliklerinden birisi, az bir bölümü dışında bütün hadislerin senetlerini zikretmesidir.[7] Şeyh Kuleyni hadislerden bazısının senedinde “bu hadisi ashabımızdan bir gruptan naklediyorum” diye tabir etmiştir.[8] Bu tabiri ilk olarak kullanan Şeyh Kuleyni’dir. Merhum Kuleyni eğer bir hadisi bir ustadından nakletmişse onun ismini zikretmiştir; ama bir hadisi bir kaç ustadından nakletmişse o zaman onu bir şahsa isnat etmekten çekinmiş ve kısaca “bunu ashabımızdan bir gruptan naklediyorum” demiştir. Ama Merhum Kuleyni’nin “ashabımızdan bir grup” tabiriyle kimleri kastettiği bellidir. Bu tabirle kimleri kastettiği senedin bir sonraki halkasında yeralan ravilerin isminden anlaşılır.

Şeyh Tusi (r.a) “Fihrist”te ve Necaşi de “Rical”de hadis naklederken aynı yöntemi kullanmışlardır.

Kâfi’nin diğer bir özelliği İmam Zaman (a.f)in özel naiblerinin zamanında yazılmasıdır. Kuleyni (r.a) de onların ikamet ettiği yer olan Bağdat’ta ikamet ediyordu. Tabi ki, o da diğer şiiler gibi İmam Zaman (a.f)in naipleriyle irtibat içerisindeydi. Bu yüzden Kâfi’yi yazdığı müddet içerisinde hadisleri onlara sunup, sahih olup olmadıkları hakkında onların görüşlerini alma ihtimali güçlüdür. Ama, Kâfi’nin hadislerinin naiblere sunduğuna veya naiplerin İmam Zaman (a.s)’a sunduklarına dair elimizde kesin bir delil yoktur.

Başka bir özellik de Kâfi’nin hadislerinin çok olmasıdır. Kuleyni (r.a) bu kitapta 16199 hadis toplamıştır. Bu sayı sahih-i Buhari’nin hadislerinin yaklaşık iki katıdır. Sahih-i Buhari’nin hadisleri tekrarlananlarla birlikte 7275 tanedir.

Bir Eleştiri ve Cevap:

Bazıları Kâfi’de zayıf hadislerin bulunduğunu ileri sürerek bu kitaba güvenilmeyeceğini söylüyorlar. Örneğin, Kâfi’de Kur’an’ın tahrif olunduğuna dair hadisler olduğu için bu kitap ve müellifi Kuleyni’nin hadislerine güvenilemeyeceğini söylemektedirler. Bu söz tamamen yanlıştır ve bunu ileri sürenin hadis ilminden habersiz olduğu gösterir. Çünkü herhangi bir inanca sahip olan kimse, kendi inancına göre hadis uygurduğu isbatlanmadıkça bu onun hadislerinin itibarına zarar vermez. Merhum Kuleyni’nin Kur’an’ın sûrelerini okumanın fazileti hakkında naklettiği hadisler onun müslümanların elinde bulunan mushafa sarılmaya amelen teşvik ettiği açıkça göstermektedir. Üstelik o, Kur’an’ın tahrif edildiğine dair naklettiği hadislerin yanısıra tahrifi reddeden hadisleri de nakletmiştir.Oysa, Kur’an-i Kerim’in tahrif olduğunu vurgulayan hadisler meşhur ehl-i sünnet kaynaklarında daha fazladır;Örneğin Buhari c.2 s. 307;  c.3 s.215; c.2 s.140;c.2 s.179’a muraccat ediniz.Ohalde bir hadisin zayıf olması o hadisin bulunduğu kitabın zayıf olduğunu göstermez.

Alimlerin Nazarında Kâfi ve Şeyh Kuleyni (r.a):

11 asırdan bu yana büyük şii alimleri ve ilmî çevreler daima hadis ve hadise ait çeşitli konularda çok sayıda kitaplar yazmışlardır. Buna rağmen Kâfi ehemmiyet ve itibar açısından azamet ve değerini koruyarak günümüzde bile Kur’an-ı Kerim’den sonra en muteber kitaplar arasında yer almaktadır.

Kâfi’nin bu şekilde muteber olması, onun 11 asır boyunca hadis konusunda titiz ve eleştirmen muhaddisler tarafından araştırma ve incelemeye tabi tutulmasından dolayıdır. Kâfi’nin hadislerinin herbiri tek tek binlerce fakih, hekim, mütekellim, muhaddis ve hatibin incelemesinden geçmiştir ve bu kitabın senedinde yeralan raviler tek tek araştırılmış, onların muteber insanlar olup olmadıkları hakkında görüşlerini belirtmişlerdir ki, neticede onların takdir ve onayını kazanmıştır.

Başka bir ifadeyle masum imamla Kuleyni arasındaki vasıtaların incelenmesi esasına dayalı olan rical ilmi açısından Kâfi’nin hadislerinin itibar düzeyi; örneğin Ehl-i Sünnet’in meşhur hadis kaynağı olan Buhari ve Müslim gibi eserlerle mukayese edildiğinde hem muhteva ve hadisleri sınıflandırma yönünden ve hem de ravilerin tanınmış ve güvenilir olmaları açısından Kâfi’nin daha üstün olduğu ortaya çıkar. Ne yazık ki, Ehl-i Sünnet’te fıkıhta hadis ilmiyle ilgili ictihadi araştırmalar yasaklandığı için bu kitaplar üzerinde senet yönünden araştırma yapılmıyor. Ama, Şia’da böyle bir yasak ne fıkıhta ve ne de hadiste söz konusu olmamıştır ve onun için de sürekli olarak alimler hadislerin senetlerini incelemeye tabi tutabiliyor ve ölçüler dahilinde kendi görüşlerini söyleyebiliyorlar. Örneğin, Kâfi’de falan hadisin senet yönünden zayıf olduğunu ileriye sürebiliyorlar. Ama Sahih-i Buhari için böyle bir iş Ehl-i Sünnet camiasının alimleri tarafından yapılamıyor ve taklidi olarak Buhari’deki bütün hadisler sahih olarak nitelendiriliyor.

Burada Kâfi ve Kuleyni hakkında alimlerin övgülerinin bir kısmına kısaca nakledelim:

1- Şeyh Mufid: Kâfi, Şia’nın (hadis) kitaplarının en büyüğü ve en faydalısıdır.

2- Şeyh Tusi “Rical”de şöyle diyor: Kuleyni (r.a) büyük bir alim ve hadis bilginidir. Onun birçok eseri vardır ki, Kâfi onların en meşhurudur.[9]

 3- Necaşi şöyle diyor: Muhammed b. Yakup b. İshak Ebu-l Cafer-i Kuleyni hadis konusunda titiz ve çok güvenilir birisidir. Değerli kitabı Kâfi’yi 20 yılda yazmıştır.[10]

Seyyid b. Tavus-i Hilli: Muhammed b. Yakup Kuleyni’nin emanetdarlığı ve güvenirliğini herkes kabul etmektedir.[11]

5- İbn-i Esir: Kuleyni İmamiyye’nin ileri gelenlerinden ve alimlerindendir.[12]

6- Allame Seyyid Abdulaziz Tabatabai: Zehebi “Müştebeh”in 2. cildinin 553. sayfasında onu şöyle medhediyor: Muhammed b. Yakub-i Kuleyni Şia’nın ileri gelenlerinden olup, Abbasi halifelerinden Muktedir’in zamanında yaşamıştır.[13]

7- İbn-i Hacer Askalani: O, Şia’nin fakihlerinden ve Şia mezhebine göre kitap yazanlardandır.[14]

Kuleyni ve Kâfi’yi başka bir çok alim ve tarihçi de övmüştür ki, sözü uzatmamak için onları getirmiyoruz.

Bütün bu övgülerden alınan sonuçu bir cümleyle şöyle özetleyebiliriz.

“Kâfi, İslamî kitapların en muteber olanları arasında yer almaktadır.”

Şunu da belirtmek gerekir ki şii alimlerinin görüşlerini nakletmekten gayemiz, Şia’nın öteki hadis kitaplarıyla mukayese edildiğinde Kâfi’nin değer ve itibar yönünden birinci makamda olduğunu beyan etmektir. Yani, hadis ilmi araştırmaları, Kâfi’nin senet ve metninin sıhhat ve yakine ulaştırma yönünden yüksek bir dereceye sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Onların bu övgüleri Kâfi’nin hadislerinin hepsinin mutlaka Masumlar’dan (a.s) nakledildiği anlamında değildir. Bu yüzden genelde Şia uleması Kâfi’deki hadislerin hepsine güvenip, onlarla amel etmeyi farz bilmemişlerdir. Aksine, Kâfi’nin hadislerini öteki hadis kitapları gibi hadis ilmi ölçülerine göre inceledikten sonra hadislerin sahih olup-olmadığında karar verilmesi gerektiğine inanmaktadırlar.

Kâfi’nin Bazı Şerhleri:

Kâfi’ye şerh olarak bir çok kitaplar vardır ki bazıları onların sayısının 81’e ulaştığını söylemekteler.[15] Ancak, onlardan 4 tanesi açıklama ve sorunları halletme açısından diğerlerinden daha iyi olup şunlardan ibarettirler:

1- Sadruddin-i Şirazi (Molla Sedra)nin şerhi. O kendi anlayışına göre Kâfi’deki hadisleri felsefi ve irfani yönden açıklamıştır.

2- Molla Sedra’nın öğrencilerinden olan Molla Muhsin Feyz-i Kaşani “Vafi” adlı eserinde üstadının görüşlerine yakın görüşler beyan etmiş.

3- Molla Salih Mazenderani’nin şerhi.

4- Allame Meclisi’nin yazdığı “Mir’at-ul Ukul” adlı şerhi. Bu şerhde Allame Meclisi hadisleri daha çok fakih ve muhaddislerin nazarıyla değerlendirmiştir.

Ölüm Yeri ve Tarihi:

Hadis bilginleri Merhum Kuleyni (r.a)in 329[16] ya da 328[17] H.K.’nin Şaban ayında vefat ettiğini ileri sürmektedirler.

Şiî ve sünnî tarihçileri onun Bağdat’taki “Bab-ul Kufe” denen mekanda vefat ettiğinde ittifak etmişlerdir. “Bab-ul Kufe” eski Bağdad’ın güneybatısında Kufe’ye bakan büyük kapılardan birisidir.

Mısırlı Ahmed Emin, “Duh-al İslam ve Müsteşrik Danaldisinde Şia Akidesi” adlı kitablarında hataya düşürerek onun Kufe şehrinde vefat ettiğini zannetmişlerdir.

Şeyh Kuleyni (r.a) vefat edince Bağdat’ın bütün ileri gelenleri onun cenaze merasimine katıldılar. Cenaze namazını ise Şia’nın büyük alimlerinden Seyyid Muhammed b. Cafer-ul Hasan (ki Ebu Kirad diye tanınmıştır) kıldırmıştır. Mezarı şu anda Bağdat’ın “Cueyfir” bölgesindedir.

 


[1]– el- Kamil fit-Tarih, İbn-i Esir, c.8, s.364 (328 h.k. olayları bölümü).

[2] – Şerh-i Usul-ul Kâfi, Şeyh Abdulhüseyin Abdullah Muzafferi, c.1, s.12-13.

[3]– Meşayih-us Sikat, s.90; Şerh-i Usul-u Kâfi (Muzaffer) c.1, s.24.

[4]– Tarih-i İbn-i Asakir, c.16, s.137 (Seyid Tabatabai’nin “Gadir” adlı kitabından nakletmiştir, s.39).

[5]– Bu kitabın adını yalnızca Seyid Tabatabai “Gadir” adlı kitabının 38. sayfasında nakletmiştir.

[6]– Rical-i Necaşi, s.377/1026.

[7]– el-Vâfi, c.1, s.31 mukaddime.

[8] – Rical-i Necaşi, 377, 1026, Rical-i Allame: 271-272 minel Faidetis Salise.

[9]– Rical-i Şeyh, 495/27.

[10]– Rical-i Necaşi, 377/1026.

[11]– Keşf-ul Muhecce, 185.

[12]– el-Kamil-u fit Tarih, 4/36.

[13]– el-Gadir fit Tras-il İslami: 40.

[14]– Lisan-ul Mizan, 5:433.

[15]– eş- Şeyh-ul Kuleyn-il Bağdadi, s.158-177.

[16]– Rical-i Necaşi, s.377/1026, Rical-i Şeyh, s.495/27.

[17]– Fihrist-i Şeyh, s.135/591, İbn-i Esir’de “Kamil” adı kitabında yazmıştır.