Öfke, her kötülüğün anahtarıdır. (El-Kafi, c.2, s.303) İmam Cafer-i Sadık (a.s)

Kur’an’ın KelimeTefsirine Bir Giriş

Kur’an’ın KelimeTefsirine Bir Giriş

Ebulfazl Şukuri

 

En önemli ilimlerden birisi Kur'an ilimleri'dir/ Kur'an ilimleri içinde de en önemlisi ilm-i müfredat yani ayetlerde kullanılan kelimeleri tanıma ilmidir. Kur'an-ı Kerim Allah'ın kelamıdır. Allah'ın kelamı uçsuz-bucaksız okyanus gibidir. Onun yüce mana ve maksatlarının derinliklerine girmek müfredat'ı ya da kelimeleri anlamakla olur ancak. Örneğin: Kur'an'da mecazlar, müteşabihler, müteradifler, Kur'an'ın müşterek ve mu'rabları vb. gibi bu kelimelerdendir. Müslümanların Kur'an'ın m]fradatını özellikle zor ayetlerini tanıma zarureti hakkında Masum (a.s)'dan hadisler rivayet olunmuştur. Ama şimdiye kadar bu konuda istenilen şekilde teorik olarak herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Birkaç bölümden oluşan elinizdeki bu yazı, konuyu tekmil etmek için yapılan acizane bir çalışmadır.

1. BÖLÜM

İLM-İ MÜFREDAT'IN TANIMI

Her kitabın muhtevası onun ilmini teşkil etmektedir. Bu ilimler cümlelerden cümleler kelimelerden ve kelimeler de harflerden oluşmaktadır. Buna göre diğer bir adı müfredat olan "kelimeler" bir kitabın muhtevasının temelini oluşturmaktadır. Hatta bir kitabın mürekkeplerini bilmek onun müfredatını bilmeden mümkün değildir.

Kur'an-ı Kerim Allah tarafından, vahiy yoluyla nazil olan kâmil bir kitaptır. Onun da müfredat ve mürekkebatı vardır. Kur'an'ın marifetler deryasına dalmak ve mürekkabat'ı anlamak için müfredatın manalarını bilmek gerekir. Kur'an'ın müfredat ve mürekkebatını tam olarak tarif etmek ve ikisinin arasında ki farklılıkları belirlemek çok da kolay bir şey değildir. Çünkü bu iki terimin gen'ış mefhumları vardır, ki bunların bazıları birbirlerine benzemektedirler. Bu yüzden "müfredat" konusun da, başlangıçta mantıklı ve esasi bir tarif sunmak gerekmektedir.

H.K. 8. yy'da yaşayan Müslüman ansiklopedi yazarlarından Allame Şemsuddin Amuli, Kur'an'ı tefsir edenlerin uyması gereken şartları saydığında, bu şartlardan birinin "ilm-i müfredat"ı olduğunu söylüyor.(1)

Rağıb-i İsfahani (Ö. 503 H.K.) "ilm-i müfredat" deyimini "Kur'an'ın lafz-i ilmi"nin bir dalı olarak belki de ilk olarak kullanan kimsedir. O "Kur'an'ın kelimelerinin tefsir ve şerhi" alanında yazdığı değerli eserini "Müfredat"e diye adlandırmıştır.

"Müfedat" yalnızca Kur'an'ın kelimelerini içeren bir sözlüktür. Rağıb ilm-i müfredat'ın, Kur'an'ın lafzi ilimlerinin bir dalı olduğu konusunda şöyle diyor: "Kur'an'ın ilimlerin içinde ilk olarak öğrenilmesi gereken ilim "ilm-i müfredat"tır. Bu ilim içinde de de "Elfaz-ul Müfrede; yani "tekil kelimeleri araştırıp öğrenmek ötekilere göre daha önceliklidir. Kur'an'ın müfredatının ehemmiyeti bir evin yapılmasında kerpiçin sahip olduğu ehemmiyet gibi dir. İlm-i müfredat'ın faydası ve işlerliliği yanlızca Kur'an ilimleriyle sınırlı değildir. Şer-i meselelerin tümünde bu ilmin yeri vardır. Kur'an'ın kelimeleri arap dilinin özüdür. Fakihler ve hekimler ahkam ve hikmetlerinde ona dayanmaktadırlar. Şairler ve yazarlarda ondan ilham alıyorlar…" (2)

Görüldüğü üzere Rağib'da burada "ilm-i müfredat" terimini kullanıyor. Ama bu konuda ortaya bellir bir tarif koymamaktadır. Kur'an ilimlerine ait dolaylı olarak bir tarif yapmış ve bunu da yeterli saymıştır. Buna göre onun sözlerinin baş taraflarını göz önüne aldığımız da ilm-i müfredat-ı Kur'an'ın kelimelerinin anlamlarının bilmek" şeklinde tanımladığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla kıraat, iştikak (bir kelimenin başka bir şekile girmesi) vb. gibi müfredatın asıl olmayan konularından bu ilim de bahsedilmez. Ama o daha sonra kelimelerin birbirleriyle olan ilişkileri, müstearit, müştakkat vb. gibi asıl olmayan konularınında ilmi müfredata ait olduğunu söylemektedir. (3) Kelimelerin birbirleriyle olan ilişkilerini ilm-i müfredat'tan saydığı için bu konuda ayrıca bir kitap da yazmıştır. Bunun asıl olmayan konulardan olduğunu biliyoruz. Ama Rağıb'a göre ilm-i müfredat'ın alanı geniş olduğu için bu ilimde kelimelerin manaları ve ona ait yan meseler, Kur'anda onların nasıl kullanıldığı ve birbirleriyle olan irtibatlarını kapsamına almaktadır. Bunlar da genel olarak Kur'an'ın maarifini oluşturuyorlar. Bununla birlikte Rağıb "Müfredat-ul elfaz-il Kur'an" adlı kitabında ilm-i müfredatin bütün dallarına değinmemiştir.

Allame Şemsuddin Amuli de, ilm-i müfredat'ın hakkında Rağıb'le hemen hemen aynı görüşü paylaşmaktadır. O, Kur'an'ın ilmi müfredat'ının üç ana dala ayırmış ve lugat,, iştikak ve hat ilimlerininde Kur'an'ın müfredat ve elfaz'ına ait olduğu kanısındadır. Kur'an'ın "hat"tına ait bahisler E'cam (harflere nokta koyma işi) resm-ul hat ve hatta kıraat gibi konularıda içermektedir. Bunlar yan konulardır. Amuli'nin müfredat hakkında ki görüşü genel olarak bundan daha geniştir. Ona göre bir kelimenin manasını onunla aynı manada olan başka bir kelimeyle birlikte açıklama ilim değildir. O, ilm-i müfredat'ta kelimelerin gerçek ve tam manasını bilmek ve tefsir etmek gereğine inanmakatdır. Bu konuda söylediği ibaret aynen şöyledir:

6. Kaide: Kelimelerin manalarının Beyanı: Bil, Farsça, Türkçe ya da başka bir dilden bir kelimenin manası sorulduğunda verilen cevap o kelimenin manası değildir. O cevap onunla eş anlamlı olan başka bir kelimedir ki o kelime daha meşhur ve daha tanınmıştır.

Örneğin, "Ma, "Ab", "Su" ve "Pani" kelimelerinin manaları birdir. "Suya" Araplar "Ma", İranlılar "Ab", Türkler "Su" ve Hidistanlılar "Pani" derler. Öteki dillerde de başka kelimelerle söylenmektedir.  "Su" bir maddedir. Birçokları bunun zor bir şey olduğunu bilmiyorlar. Öyleki "Allah" nedir diye sorduklarında "Tanrı" diye cevap veriyorlar. Halbu ki "Allah" ile "Tanrı"nın eş anlamlı kelimelerdir. Allah'ın manası şudur: "O öyle bir zat'tır ki ibadete müstehak'tır." (4)

Amuli'nin sözleri umumi olup, Kur'an-ı Kerim'in kelime ve müfred'lerinede şamil olmaktadır. Ona göre kelimeler bir dilde veya bir kaç dilde eşanlamlarını söylemek ilm-i müfredata ve onun meselelerine ait olmasına rağmen, ilm-i müfredat ve bu ilmin alimleri gerçeğe göre haraket etme görüşündedirler. Yani onlara göre bir kelimenin gerçek mana ve mefhumu olduğu şekilde açıklanmalıdır.

Yine h.k. 8.y.y.'ın alimlerinden olan Celaleddin … "Mevaki-ul Ulum min Mevaki-un Nucum" adlı kitabından Kur'ani ilimleri altı bölüme ayırmıştır ki onlardan herbiri çeşitli dallara ayrılmaktadır. 4. ve 6. bölümleri  ise Kur'an'i ilimlerin kelimelerine ayırmıştır ki ilm-i müfredattır. Onun bu konudaki ibaretleri şöyledir:

4) Kelimeler: Kelimeler yedi kısma ayrılmaktadır: Garip, Muarreb, Mecaz, Müşterek, Müteradif, İstiare ve Teşbih…

6) Kelimelere bağlı olan manalar: Bunlar da beş kısma ayrılmaktadırlar: Fasl, vasl, icaz, etnab ve kasr. Bunlardan başka bazı kısımlarda var ki bu bölüme dahil değildirler. Onlar: İsimler, künye, lakaplar ve müphemlerdir." (5)

Kur'an ilimleri, ….. kitabına göre 54 çeşittir. (6)

Görüldüğü üzere …… kelimeler ve kelimeler bağlı manalar arasında fark koymuştur. Çünkü onları bölüm bölüm ayırmıştır. O, isim, künye, lakaplar gibi müfredatın konularından bazılarını bir başlık altında getirememiştir. Halbuki, onların hepsi ilm-i müfredat'ın konularındandır. Bundanda anlaşılıyor ki … ilm-i müfredat'ın mefhumu hakkında belirgin bir tasavvura sahip değildir…. Sonra g.y.y. yaşayan Celaleddin Suyuti (D.T. 849)'de değerli eseri "el Tahbir fi ilm-i Tefsir", ….. kitabını temel olarak yazmıştır. O bu kitabında Kur'an ilimlerinin 102 çeşit olduğunu söylüyor. (7)

Suyuti "el-Tahbir" den sonra ondan daha geniş ve daha uzun kitabı "el-itgan fi ulum-il Kur'an" yazdı. O, bu kitapta Kur'an ilimlerinin, bazılarını birbirlerine katarak 80 tane olduğunu söylüyor. (8)

Suyuti'nin "itgan" da Kur'an ilimleri hakkında ki değerlendirmesi çok düzenli değildir. İlm-i müfredat'ın meselelerini bir kaç bölüm de ve değişik yerlerde getirmiştir. Bazen örnek vermektede hataya düşmüştür. Bir yerde "ilm-i müfredat"la "ğarib-ul Kur'an"nın aynı şeyler olduğunu söylüyor. Örneğin, 36. bölümde (fi ğarib bölümü) ilm-i müfredat'ın genel konularını işlemiştir. Oysa "Garib-ul Kur'an" ilim-i müfredat'ın dallarından yalnızca birisidir.

Görüldüğü üzere Suyuti, sözü edilen metninde, ilmi müfredat'ın konularını genel olarak "ğarib-ul Kur'an" başlığı altında getirmiştir. Bu da yanlış bir iştir. O başka bir yerde "müredat" deyimini kullanmışsa da, bundan anlaşılır bir mana çıkmadığı gibi ilm-i müfredatla da hiç bir alakası yoktur. Bütün bunlar Suyuti'nin ilm-i müfredat-ı ğarib-ul Kur'an'la aynı şey olarak tasavvur ettiğini göstermektedir. O hiç bir zaman Rağıb'ın ilm-i müfredatı tasavvur ettiği açık bir tasavvura sahip olmadı.

Birinci bölümü kısaca şöyle özetleyebiliriz:

Eski ve yeni kitapları incelediğimiz zaman, ilm-i müfredat'ı tam olarak tanımlayan bir tarif bulamadık. Bu ilmin konuları, kaynaklar da dağınık bir şekilde gelmiştir. Hatta bu dallar ayrı ayrı tarif edilmesine rağmen, onun aslı yani ilmi müfredat tarif edilmemiştir. Rağıb İsfahani gibi bazı alimler örneklerle onu tanıtmaya çalışmışlarsa da bu yeterli olmamıştır. Bununla birlikte alimlerin Kur'an'ın lafzı ilimleri hakkında ki yazılarına dikkat ettiğimizde ilm-i müfredat için şöyle bir tanım yapabiliriz:

"İlmi müfredat, yanlızca Kur'an'ın kelimelerini (müfredat) kök- iştikak kelimenin hangi manaya geldiği, kelimeler arasındaki münasebetler, hat sanatı, kelimenin telafuz şekli, onun mecaz olup- olmadığı gibi yönlerini ele alan bir ilimdir. Garib-ul Kur'an onun en önemli dallarındandır.

2. Bölüm

İLM-İ MÜFREDAT'IN KUR'AN'I İLİMLER ARASINDAKİ YERİ

Kur'an-ı Kerim birçok insani ve islami bilimlerin kaynağıdır. Kur'an ilmine ait olan ilimlerin ne olduğu ve ne kadar olduğu konusunda ihtilaf vardır. Bazıları herşeyde olduğu gibi Kur'an ilimlerinin birleşik kelime olmayan kısmı hakkında da mübalağa ederek onun sayısının 77,450 olduğunu söylüyorlar. Birleşik kelimeleri de göz önüne aldığımızda onları saymak çok zor olacaktır.(11) Celaleddin…. Kur'an ilimlerini 50 ayırmıştır.

Suyuti "el- Tahbir fi ulum-il Kur'an" adlı kitabında Kur'an ilminin 102 çeşit olduğunu söylüyor. Daha sonra bu kitabı tekrar gözden geçirip  "el-itkan fi ulum-il Kur'an" adlı eserini yazdığında Kur'an ilimlerinin 80 çeşit olduğunu söylemektedir.(12) Bu sayı daha gerçekçidir. Kur'an'ın ilimleri çok dikkatli ve titiz bir şekilde düzenlendiği zaman "ilm-i müfredat'ın nasıl bir konuma sahip olduğu ortaya çıkacaktır. Buna göre Kur'an'ı ilimlerin bütün yan konularını, üç ana başlık altında toplayabilirz:

1- Kur'an'ın tarihi ilimleri

2- Kur'an'ın kanuni ilimleri

3- Kur'an'ın tefsiri ilimleri

Kur'an'ın tarihi geçmişini inceleyen ilimler Kur'an'ın tarihi ilimleri sınıfında ya almaktadırlar. Kur'an'da olması ya da olmaması gereken kanunlardan bahseden ilimlere Kur'an'ın kanuni ilimleri denmektedir. Örenğin: Tecvid, hat Kur'an'ın harekeleri… vb. gibi.

Ayetlerin tefsiri, kelimelerin açıklanması ve genel olarak Kur'an'ın muhtevasından bahseden ilimlere "Kur'an'ın Tefsiri ilimleri" denmektedir. Örneğin: Ahkam ayetlerinin tefsiri, ilm-i müfredat,… vb. gibi. Bu gruplandırmaya göre biz Kur'an-i ilimleri "Lafzi ilimler" ve "Gayrı Lafzi İlimler" diye bölümlere ayırmıyoruz. Çünkü bu durumda ilm-i müfredat artık "Lafz-i ilimler" sınıfına girmeyecektir. Gerçi bu şekilde bazı mevzular birçok Kur'an ilminin içine girebilir, örneğin Kur'an'ın hattı konusu hem Kur'an-i ilimler de, hem de tarihi ilimler de bahsolunmaktadır. Bu kanuni durum bütün ilimlerde vardır. İlm-i müfredatı Kur'an'ın kelimelerini tefsir eden "Kur'an'ın tefsiri ilimleri"nden saymak çok uzak bir görüş değildir. Bu yüzden bu ilimleri "Kur'an-ı Kerim'in terimlerinin tefsiri" ilmi diye adlandırıyoruz.

3. Bölüm

İLM-İ MÜFREDAT'IN DALLARI

Bilidinği kadarıyla ilm-i müfredata ait konuları ilk olarak dallara ayıran Rağıb İsfahani'dir. O, "Müfredat-ı Elfaz-il Kur'an" adlı değerli eserinde ilmi müfredatı üç ana dala ayırmıştır:

1- Kur'an'ın kelimelerinin manaları ilmi

2- Kelimelerinin birbirleriyle olan ilişkileri ilmi. İştikak, müstear, …vb. gibi.

3- Kur'an'ın eş anlamlı (müteradif) kelimeleri  ilmi ve onları arasındaki farklılıklar.(13)

Rağıb'den sonra h.k.7.  asrın alimlerinden "el-Tevfa" diye meşhur olan Süleyman Abdul Kavi Sarsari Bağdadi" Kur'an'ın ilm-i müfredatını ve onun dallarını daha geniş ve daha ilmi bir şekilde ele almıştır. O, "el-iksir fi ilm-il Tefsir" adlı eserinde ilm-i müfredat'ı teorik olarak en düzenli şekilde yazmıştır. Et-Tevfa bütün ilimleri üç ana gruba ayırmıştır: 1- Dini ilimler, 2- Bedeni ilimler, 3- Yaşam ilimleri. Dini ilimleri de olara saymıştır. Kur'an ilimleri'nin kendiside bir çok dallara ayrılmaktadır. El- Tevfa, Kur'an ilimlerini, lafzi ilimler ve manevi ilimler diye ikiye ayırmıştır. Lafzi ilimleri de yine iki ana gruba bölmüştür: "Kelimelerin tanımı" ve "Birleşik kelimeler'in tanımı". "Kelimelerin tanımı" ya da "ilm-i müfredat" adlı bölümü de dört ana gruba ayırmıştır:

1- İlm-ul Garib

2- Tesrif ilmi

3- Harekeler ilmi

4- Kıraatları tanıma ilmi.

El- Tevfi'nin ibareti şöyledir:

"İlm-i Kur'an ya lafzı bölümü şunlardır: İlm-ul Garib: Bu ilim kelimeleri tanıma ilmidir. Örneğin: Humeze, lumeze, vasaka, asas vb. gibi.

Tesrif ilmi: Kelimelerin çeşitli değişimini zaman yönünden  Örneğin: (zerebe=vurdu), (yezribu=vuruyor), vb. gibi, fazlalık yönünden örneğin: (iztereb=iztirablı oldu) ve daha başka yönlerden ele almaktadır.

Harekeler ilmi: Bu ilim, kelimelerin sonlarındaki hareke ve sükununu incelemektedir…

Kıraatları tanıma ilmi: Bu ilmin kanunu yedi tane kıraat imamlarından naklolan kıraatları incelemektıir."(14)

Görüldüğü üzere et-Tevfi'nin gruplandırması, Rağıb'ınkiyle tamamen farklıdır. Bazı yönlerden ise daha düzenlidir. O, ilm-i müfredat'ın bazı dallarını birbirine katarak 4 ana grup haline getirmiştir. Bütün bunlara rağmen yine de ilm-i müfredat'ın bir çok dalı el-Tevfi'nin gruplandırmasında yer almamaktadır. Mesela, Kur'an'ın müteradifleri, fihrist ilimleri, muarrabler, lüğatlar, mecazlar gibi konular. Bunları onun gruplandırmasının içine yerleştirme imkanı olsa bile, bu iş çok zordur. Bu yüzden ilm-i müfredat hakkında daha geniş bir gruplandırma yapmak ve onun dallarını ayrı ayrı tanıtmak gerekiyor. "Kuran'ın ilm-i müfredatı" aşağıdaki şekilde dallara ayırabiliriz:

1- Kur'an'ın manaları (Kur'an'ın kelime ve edatlarının manaları)

2- Kur'an'ın Ğaribleri

3- Kur'an'ın Muarrebleri

4- Kur'an'ın Luğatları 

5- Kur'an'ın kıraatları

6- Kur'an'ın İştikak ve Kelimelerinin Arasındaki İlişkileri

7- Kur'an'ın Mecazları

8- Kur'an'ın Harekeleri

9- Kur'an'ın Vucuh ve Nezairi

10- Kur'an'ın Müteşabihleri

11- Kur'an'ın Fihristleri

Bunlar ilm-i müfredat'ın ana dallarıdır. Şimdi bunların herbirini kısaca inceleyelim:

1- Kur'an'ın manaları ilmi (ilm-ul Meani)

Müfredat'ın bu dalı isim, fiil ve edat gibi Kur'an'ın kelimelerini genel olarak açıklayıp, tefsir etmektedir. Yine ister ğarib kelimeler ve muarreblerde olsun, isterse normal kelimeler de Kur'an'ın terimlerini manalarını beyan etmektedir. Rağıb'ın yazdığı "Müfredat" bu alanda yazılmış kitaplara güzel bir örnektir. Suyuti bu kitabı yanlışlıkla "ğarib-il Kur'an" dalında yazılmış kitaplardan saymıştır.15 Suyuti, "İtkan" adlı kitabının 2. cildinde «40. Bölüm: "Müfessirin ihtiyaç duyduğu adatlar"» başlığı altında Kur'an-ı Kerimde kullanılan önemli harf ve adatlardan bahsetmektedir.16

2- Garib-ul Kur'an

İlm-i müfredat'ın en önemli dallarından birisi "Ğarib-ul Kur'an"dır. Bu konuda birçok kitaplar yazılmıştır. "Garib" ve "garib-ul Kur'an" terimi hakkında alimler şöyle diyorlar:

"Garib, kelime için kullanıldığında, bilinmeyen anlaşılmayan kelime manlamındadır. Ama insan için kullanıldığı zaman vatanından ve yakınlarından uzak olan kimse anlamına gelmektedir. Ama onun bu ilimdeki tarifi Ebu Hayyan Endülüsi'nin "Tuhfet-ul Erib bima fil Kur'an min-el Garib" adlı kitabındaki tariftir. O bu kitapta şöyle diyor: Kur'an'ın lügatları iki kısımdır.

Kur'an-ı Kerim'de kullanılan bir çok kelime ve terimler arapçaya aşina olan herkes tarafından kolayca anlaşılabilen türden değillerdir. Onları anlayabilmek için geniş ve derin bir şekilde arapçayı bilmek gerekir. Örneğin Kur'an'ın Bakara/193 de buyurduğu "Fitne kalmayıncaya dek" ayetinde "Fitne" kelimesinin manası "şirk"tir. Yine "Vasiyet edenin haksızlığa eğilim göstereceğinden suç işlemesinden ürküp aralarını bulana suç yok" (Bakara/182) ayetinde haksızlığa eğilim gösterme diye tercüme edilen "cenef" kelimesi "günah manasına gelmektedir". A'raf suresinin 26. ayeti olan "Şüphe yok ki insan, rabbine karşı pek inatçıdır" ayetinde inatçı diye tercüme olan "Kenud" kelimesinden maksat ise nimetlere nankörlüktür. "Garib-ul Kur'an" ilminin vazifesi bu gibi kelimelerden neyin kastedildiğini ortaya çıkarmaktır.

Garib-ul Kur'an hakkında ilk olarak kitap yazan "Abdullah b. Abbas"tır. Suyuti "itgan" da bu kitabın tamamını "Ali b. Ebi Talha" dan naklederek yazmıştır.18 Abdullah b. Abbas'tan sonra Eban b. Teğlib'in ilimle uğraştığını söyleyebiliriz.

Bu arada şunuda belirtmek gerekir ki, "Müşkül-ül Kur'an"la "Garib-ul Kur'an" farklı şeylerdir. Müşkül-ül Kur'an'ın kelime ve deyimlerle pek irtibatı yoktur. O, sadece 20 ayetlerde zahiri olarak belirnen çelişkileri incelemektedir.19

Garib-ul Kur'an dalında Secistani ve Tarihi'nin yazdıkları kitaplar gibi özel olarak kitaplar yazılmıştır. Tarihi, Secistani'nin kitabını temel alarak kendi kitabını yazmıştır. Bazı kitaplar da Kur'an da ve hadislerde ki garip kelimeler hakkında ortak olarak yazılmışlardır. Buna Tarihi'nin yazdığı "Mecme-ul Bahreyn" i örnek verebilirz. O, bu kitabında Kur'an ve hadislerde ki anlaşılması güç kelime ve terimleri incelemiştir.

3- MUARREB-UL KUR'AN:

Muarreb, Fars, Habeş, Nebti, Rum, Hind vb. gibi dillerden arapçaya giren ve aslı arapça olmayan kelimelerdir. Eski ve yeni arapçaya bir çok yabancı kelimenin girdiğinden kimse şüphe etmemektedir. Ama, bu gibi yabancı kelimelerin Kur'an-ı Kerim'de de olup-olmadığı konusunda Kur'ani ilimler üzerinde araştırma yapanlar arasında ihtilaf vardır. Bu konuda birkaç görüş ortaya atılmıştır. Onlardan bazıları şunlardır:

A- Bazıları, Kur'an'da hiçbir şekilde muarreb (Arapça olmayan) kelimenin olmadığını söylüyorlar. Çünkü Kur'an buyuruyor: "Onu, akıl edesiniz diye arapça olarak Kur'an'da da indirdik." (Yusuf/2) Bu ayet açıkca Kur'an'ın arapça olarak indirildiğini göstermektedir. Şafii, Ebu Ubeyde b. Muammer b. Müsenna, Kadı Ebubekr, İbn-i Fars ve İbn-i Harir gibiler bu görüşün taraftarlarıdırlar.20

Hatta ibn-i Fars şöyle diyor: Eğer Kur'an'da arapça olmayan kelimeler olsaydı o zaman mucize olmazdı. Onda muarreb kelimeler olsaydı düşmanlar, "Kur'an'da yabancı kelime olduğu için onun gibi bir kitap getiremiyoruz, yoksa getirirdik" derlerdi."

B- İkinci görüşün taraftarları şöyle diyorlar: Başka dillerden borç kelime almak bütün dillerde yaygın olan bir şeydir. Çünkü ihtiyacı gidermek dili geliştirmek v.s. sebeplerden dolayı bu iş gerçekleşiyordu ve gerçekleşmektedir. Arapça'da bundan istisna değildir. Araplar cahiliyyet döneminde komşularıyla ilişkileri olduğundan zaman içinde bir çok kelimeler arapçaya girmişti. Bazı kelimeler tam, bazıları da bir kısmının değişmesiyle arapçaya dönüşüyor ve halkta onu kullanıyordu. Böylesi kelimeler arapçada yaygın olduğundan dolayı, onlardan bazıları Kur'an'da da gelmiştir. Bunlar Kur'an'ın murrebleridir. Bu gibi kelimelerin Kur'an'da veya başka bir kitapta olması onu arapça olmaktan çıkarmaz. Kur'an'da muarreblerin olduğu Hz. Ali (a.s), ibn-i Abbas, Mücahid ve İkrime'den naklolmuştur.21

C- Üçüncü görüş, bu iki görüşün birleşimidir. Yani bu görüşün taraftarları üsteki iki görüş arasında bir bağ kurmuşlardır. Onlar şöyle diyorlar: "Muarreb-il Kur'an" diye bilinen kelimeler arapça olmayan kelimelerdir. Bunu söyleyenlerin görüşü doğrudur. Bununla birlikte bu kelimeler arapçaya girdikten sonra harf ve şekil yönünden öylesine bir değişikliğe uğramıştır ki, artık muarreb olmaktan çıkmışlardır. Sonuçta Kur'an'da hiçbir yabancı kelime yoktur diyenlerin görüşü de doğrudur. Ebu Mansur Culyaki ve öğrencisi Ebu-l Ferec b. Cevzi gibiler bu görüşü benimsemişlerdir.22

Bu konuda başka görüşler varsa da zayıf oldukları için aktarmıyoruz.

Yukarıda ki görüşleirn içinde ikinci görüş en doğru görüştür. Çünkü Kur'an'da m uarreb kelimelerin olduğu kesindir. Onların bazıları isimdir "İbrahim" gibi, bazıları "terimdir" "Cibt" gibi, bazılarıda fiildir "İblci" gibi.

Suyuti, Kur'an'ın muarreblerinin 60'tan çok olduğunu söylüyor ve onları alfbetik sıraya göre de düzenlemiştir.23 "Kur'an'ın muarrebleri" hakkında kitap yazan alimlerden bazıları şunlardır: Ebu Mansur Culyaki, Celaleddin Suyuti, Ebu-l Berekat Muhammed b. Yahya Rabii vb. gibi.24

4- KUR'AN'IN LUGATLARI

Arap yarımadasında çeşitli kabileler vardı. Onların hepsinin dilleri arapça olmasına rağmen çeşitli lehçelerle sohbet ediyorlardı. Bir kelime kullanımda kabilelere göre büyük değişiklikler gösteriyordu. Bazen bir kabile bir kelimeyi öyle bir şekilde kullanıyordu ki başka kabilelerde böyle bir kelime bulunmazdı. Burada şöyle bir soruyla karşı karşıya gelmekteyiz: Kureyş lehçesinin dışında -ister yaşasın, ister kaybolsun- acaba Kenane, Huzeyl, Cerhem, Medhaç, Kays Aylan, Has'am, Lahm, Ğassan, Temim, Avs, Hazreç, Medyen, Ammare, Umman, Hazremevt, vb. gibi lehçelerden de Kur'an'da kelimeler varmıdır? Kur'ani ilimlerin alimleri çeşitli lehçelerden kelimelerin Kur'an'da olduğuna inanıyorlar. Bu konuda çeşitli kitaplar yazmışlardır. Bu yüzden zamanla ilm-i müfredat'ın bir dalı haline gelerek "Kur'an'ın lugatlar ilmi" adını almıştır.

Daha öncede değindiğimiz gibi bu konuda ilk kitabı yazan Abdullah b. Abbas'tır. Onun yazdığı kitabı Abdullah b. Ali b. Hasnun (ö:386) rivayet etmiştir. Dr. Selahuddin Muncid bu kitabı Beyrut ve Kahire'de bastırmıştır. Abdullah b. Abbas'tan sonra başkalarıda bu konuda telifler yapmışlardır.25

5- KUR'AN'IN HAREKELERİ (E'rab-ul Kur'an)

el-Tevfa "E'rab-ul Kur'an" yada "ilm-ul E'rab" (Kur'an'ın harekeleri)'ı şöyle tarif ediyor:

"Bu ilim, kelimelerin sonundaki hareke ve sukunları inceleyen bir ilimdir."26

E'rab gerçekte terkipli kelimelerin telafuzunu inceleyen bir ilim dalıdır. Bu yüzden bu ilmin "Kur'an'ın mürekkepleri" ne ait olduğu söylenebilir. Ama e'rab (hareke) kelimelerin sonuna sonradan geldiği ve kelimelerin konusu olduğu için ilm-i müfredat'ın bir dalı olarak sayılmıştır. el- Tevfi ilm-ul E'rab'ı ilm-i müfredat'ın dallarından sayan birisidir. Ancak, ilm-ul E'rab'ın Kur'an'ın mürekkepleriyle olan irtibatı müfredlerle olan irtibatından daha çoktur. E'rab-ul Kur'an hakkında bir çok kitap yazılmıştır.

6- KUR'AN'IN KIRAAT İLMİ

el-Tevfa ilm-i müfredat'ı gruplara ayırırken şöyle diyor: "Bu ilim, 7 tane meşhur "Kurra" dan naklolan kıraatları ve onlara sonradan…. eklenen kıraatları inceleyen ilimdir.

Kıraat ilmi, çeşitli rivayetlere göre, Kur'an-ı Kerim'de ki bazı kelimelerin telafuz şeklini inceleyen bir ilim dalıdır. Örneğin "yatharun" kelimesinin okunuşunda ihtilaf vardır. Bazıları bu kelimenin şeddesiz yani "yettehurne" diye okunduğunu söylüyorlar. Buna göre Kur'an'ın kıraat ilmi, kelimelerin nasıl telefuz edildiğine ait bir ilimdir. 7 muteber kıraat çeşidi (bir söylentiye göre 10 çeşittir)nin hepsi Resulullah (s.a.a)'den nakolmuştur. Bu alanda bir çok kitap yazılmıştır.

"el- Teysir fi Kıraat", "el-Nesr fi Kıraat-il Aşr" vb. gibi.

7- İŞTİKAKLAR VE KUR'AN'DAKİ KELİMELER

el-Tevfa bu ilimden "ilm-i tasrif" diye söz etmektedir. İlm-i tasrif, kelimelerin aslının ve olduğu (sarf) kelimenin başka bir kelimeye nasıl dönüştüğü (kalp) ve harflerin birbirleriyle nasıl birleştiği (idğam)ni araştıran bir ilimdir. Rağıb İsfahani "Müfredat" adlı kitabının mukaddimesinde "Kur'an'ın kelimelerinin münasebetleri ilmi" başlığı altına yazdıkları da bu ilmi kapsadığı gibi, ilm-i müfredat'ın bir dalınıda oluşturabilir. İbn-i Cevzi'de "Fünun-ul Efnan" adlı kitabında bu konuda değerli şeyler yazmıştır.27

8- KUR'AN'IN MECAZLARI:

Kur'an-ı Kerim'de mecaz kelime olup-olmadığı hakkında alimler arasında ihtilaf vardır. Onların çoğusu Kur'an'da mecaz kelime olduğuna inanıyor ve bunu delilli olarakta ispatlamaktadırlar.

Kur'an'da mecaz kelime olmadığına inananlar de, mecaz'ın bir çeşit yalan olduğu, Kur'an'ın böyle bir şeyi asla yapmayacağını söylüyorlar. Bu yüzden "Kur'an'da mecaz yoktur" diyorlar. Bu görüşün doğru olduğu söylenmez. Çünkü mecaz, yalanın değil, doğru konuşmanıın çeşitlerinden biridir. Mecazi olarak konuşmak belağatlı sözün en güzel şeklidir. Alimler, "Mecaz, hakikatten daha beliğdir" demektedirler. Suyuti'nin de dediği gibi, eğer mecazları Kur'an'dan kaldırırsak, onun güzelliğinin bir kısmı da kalkmış olur.

Kur'an'da mecaz vardır, bu inkâr edilemez. Örneğin "Şehirden sor" ayeti mecazi bir ayettir. Çünkü insan şehirden bir şey soramaz. Ancak orada yaşayan insanlardan soru sorulabilir. Buna göre ayetin manası şöyle olur: "Şehir halkından sor". Yine "Mülk elinde bulunan (Allah) ne yücedir"29 ayetinde mülk'ten kasıt kudret, saltanat ve tasarruftur. Ayet "Saltanat (kudret) tasarruf ve tedbir, elinde bulunan (Allah) ne yücedir" manasına gelmektedir. "Onların kalpleri vardır düşünmezler"30 ayetinde de kalpten maksat akıldır.

Alimlerden bazıları mecaz ilmi hakkında ayrı olarak kitap yazdıkları halde, bazılarıda Suyuti'nin itgan'da yaptığı gibi kitaplarının bir bölümünü bu ilme ayırmışlardır. Mecaz kelimelerde olduğu için bu ilmi ilm-i müfredat'ın dallarından biri olarak sayabiliriz.

9- KUR'AN'DAKİ BENZERLER VE VECİHLER

İlm-i müfredat'ın dallarından biri diğeri benzerler ve vecihlerdir. Bu ilmi alimlerden biri şöyle tarif ediyor:

"Bu ilim tefsirin kollarındandır. Kur'an'da bir kaç yerde gelmiş, harekesi de aynı olan kelimelerin, farklı anlamları vardır. Öyleyse, bir kelime bir yerde kullanıldığı zaman, onun aynısının başka bir yerde gelmesine benzer, bu kelimelerin manalarının farklı olmasına da vecihler denir. Buna göre benzerler "kelimeler"in vecihler ise onların "manaları"dır. Vecihlere şöyle bir örnek verebiliriz: Hidayetin 17 manası vardır:

1- Sebat manası: "Bizi doğru yola hidayet et"

2- Beyan manası: "Onlar, rablerinden bir hidayet üzeredirler."

3- Dua manası: "Her kavim için bir hidayet edici vardır."

Benzerlere ise şu örnekleri verebiliriz: Burç kelimesi bazen yıldızlar için kullanılır; örneğin: Burcu olan her şeye yıldız denir. Bazen de Nisa suresinin 78. ayetinde olduğu gibi yüksek yer anlamında kullanılır: "Her nerede olursanız, ölüm sizi bulur; yüksekçe yerlerde tahkim  edilmiş şatolarda olsanız bile."

Nikah kelimesi bazen evlilik anlamındadır, bazen de hilim ve rüşd anlamlarına gelmektedir.(32)

Benzerler ve vecihler, Kur'an'ın önemli ilimlerindendir. Süleyman b. mukatil'in bu konuda yazdığı kitap günümüze kadar gelebilmiştir. Damğani'de bu ilim de güzel bir kitap yazmıştır.(33)

10- KUR'AN'IN MÜTEŞABİHLERİ:

"Kur'an'ın müteşabihleri"de ilm-i müfredat'ın kollarından dır. Alimler bu konuda kitap yazmışlardır. Onların en iyisi Muhammed b. Hamza b. Nasr-ı Kirmani'nin h.k. 5.yy'da yazdığı "el-Burhan fi müteşabih-il Kur'an" kitabıdır. Müteşabih'ten amaç onun zıddı olan "Muhkem" değildir. İlm-i müteşabih çeşitli sure ve ayetlerde, birbirlerine benzer kelimeleirn incelemesidir. "Doğruların doğruluğunu sormak için…" (Ahzab/8) ayeti ile "çünkü Allah, doğruları, doğrulukları yüzünden mükafatlandıracak…" (Ahzab/24) gibi ayetler bunlardandır. Bu ilimde müteşabih kelimeleri incelemenin yanı sıra müfred olmamasına rağmen müteşabih ayetlerden de bahsedilmektedir. Çünkü ayetlerin müteşabih olmasının sebebi müteşabih kelimelerin kullanılmasından dolayıdır. Bu yüzden Kur'an'ın müteşabihleri ilmini ilm-i müfredat'ın kollarından saymak gerekir.

11- KUR'AN'IN FİHRİSTLERİ

Cevzi "Fünun-ul Efnan" da, Suyuti "İtgan" da vs. eski alimler ayet, harf, kelime ve surelerin sayılarının kaçtane olduğu gibi sayı işlerinde ve cüz, hizb, aşr v.s. gibi Kur'an'ın bölümlere ayrılması hakkında geniş olarak bahsetmişlerdir. Son yıllarda da ayetleri rahat bir şekilde bulmak, onları mevzulara ayırmak gibi alanlarda da büyük çalışmalar yapılmıştır. Fuad Abdulbaki'nin yazdığı "el-Mu'cem-il Mufehres li Elfaz-i Kur'an-il Kerim" bunun örneklerinden birisidir. Kur'an-i ilimleri bölümlere ayırırken bu gibi konuların hepsini bir başlık altında incelemele gerekir. "Kur'an'ın fihristi" teriminden maksat Kur'an'daki ayetleri harfleri, kelimeleri ve surelerin sayıları gibi istatiksel konulardan bahsetmektir. Bu ilim ilm-i müfredat'ın dallarından olduğu içn ayrı olarak geniş bir şekilde bahsedilmelidir.34

4. BÖLÜM

1. ve 2. y.y.lar da İLM-İ MÜFREDAT'IN ORTAYA ÇIKIŞI VE ONUN ÖNCÜLERİ

Garib-ul Kur'an, Kur'an'ın lugatları, Müşkül-ul Kur'an vb. gibi ilm-i müfredat'ın dallarının her biri zaman geçtikçe, kültürel şartların tesiri, güncel dini ve ilmi ihtiyaçların sonucunda ortaya çıkmış ve gün geçtikçe de gelişmiştir. Kur'an-i ilimlerin bu bölümüne biz "Kur'an'ın kelimelerinin tefsiri ilmi" adını verdik. Bu konunun tarihine girmeden önce, bu ilim nasıl ortaya çıktı, ilk olarak kim yada kimler girişimde bulundular sünni ve şia'lardan hangileri daha önce bu işe başladılar gibi konuları ele almamız gerekiyor.

Kur'an-i ilimlerin eski kaynaklarına (Tefsir-i Taber-i gibi) baş vurduğumuzda şöyle bir durumla karşılaşmaktayız: "Peygamber (s.a.a)'in ashabından bazıları islamın ilk yıllarında takvaya ters düşmesin diye(!) Kur'an-ı tefsir etmekten çekiniyorlardı. Ebubekir, Ömer b. Hattap Said b. Museyyib ve tabiinden bazıları bu gruptandır.35

Ebubekr ve Ömer gibilere verilen nisbet eğer doğru ise söylemek gerekir ki, onların gittiği bu yol Resulullah (s.a.a)'in şahsının ve Ali b. Ebi Talib (a.s), Ubey b. Kaab, İbn-i Mes'ud v.s bazı sahabilerin gittiği yoldan çok farklıdır. Çünkü hadis ve tarihi kaynaklar Resulullah (s.a.a)'in emriyle hatta onun yazdırmasıyla ali b Ebi Talib (a.s) gibiler ayetleri te'vil ve tefsir ederleri. Bu çok hadis bunu teyid etmektedir. Onlardan bir kaç tanesini örnek olarak aşağıda getiriyoruz:

1- Ali b. Ebi Talib (a.s), Talha'ya şöyle hitap ediyor:

"Ey Talha! Allah'ın Resulullah (s.a.a)'e nazil ettiği her ayeti o yazdırıyor, bende kendi ellerimle  yazıyordum. Allah'ın Resulullah (s.a.a)'e nazil ettiği her ayetin te'vili, helal ve haramlar, had, hüküm ve ümmetin kıyamete kadar ihtiyacı olan her şey Resulullah (s.a.a) bana yazdırıyordu…" (36)

2- Resulullah (s.a.a)'in vefatından sonra Hz. Ali (a.s) bir zındıkla tartışırken ona şöyle buyuruyor: "Kavminin ileri gelenlerine te'vil, tenzil muhkem, müteşabih, nasih ve mensuhları olan bir kitap getirdi…..Ama onlar kabul etmediler." (37)

3- Allame Meclisi, Kur'ani ilimler ve tefsir hakkında bir kitabın Hz. Ali (a.s)'a ait olduğunu söylüyor. Onu kendi hadis kitabında da getirmiştir.38

Seyid Muhsin Emin bu kitap hakkında şöyle diyor: "Bu kitapta 60 çeşit Kur'an ilmi vardır. Onların her biri için bir örnekte getirilmiştir." (39)

Buna benzer hadisler Ehl-i sünnet'in kaynaklarında da vardır. Dr. Hasan İbrahim Hasan şöyle diyor:

"Sahabelerden bazıları Kur'an'ın tefsirini Ali b. Ebi Talib, (a.s)'dan Ablerden öğrenmişlerdir. Onlar Resulullah (s.a.a)'den duyduklarının aynısını veya kendi anlayışlarına göre tefsir hakkındaki sorulara cevap veriyorlardı. Bunlar tefsir ilminin ilk kurucuları sayılmaktadırlar." (40)

Hz. Ali b. Ebi Talip (a.s)'ın hutbe, name ve kısa sözlerini incelediğimizde ayetlerin tefsiri ve Kur'an'ın müfredat'nın şerhine ait temelin ilk olarak O'nun tarafından atıldığını görmekteyiz. Yalnızca Nehc-ul Belağa'da, 130 yerde ayetlerden delil getirilmiştir ki onların bir kısmında Kur'an'ın müfredleri açık bir şekilde tefsir edilmektedir.41 Örneğin O (a.s) "fitne" kelimesini şöyle tefsir ediyor: "Allahım fitnelerden sana sığınırım" demeyin. Çünkü hiç kimse tam olarak kendisini fitnelerden uzak tutamaz. Öyleyse şöyle deyin: "Allah'ım saptırıcı fitnelerden sana sığınırım". Allah Kur'an'da şöyle buyuruyor: "Mallarınız ve evlatlarınız sizin için fitnedir." Yani Allah sizi mallarınız ve evlatlarınızla imtihan edecektir. Böylece sizden Allah'ın rızasına, hışmına ve onun kısmet edişine razı olanla olmayan belli olacaktır. Allah insanları onların kendisinden daha iyi tanımaktadır. Ama bu imtihanlar, sevaba ve cezaya sebep olacak amellerin onlar tarafından yapılması içindir…"42

Görüldüğü üzere burada Hz. Ali (a.s) Kur'an'ın müfredat'ı hakkında açıklama yapmaktadır. Bu gibi tefsirler Hz. Ali (a.s)'ın sözlerinde çoktur.

Hz. Ali (a.s) Kur'an'ın müfredlerini kendi has metoduna göre peygamber-i Ekrem (s.a.a)'in sahabelerinden ilk olarak tefsir eden kimse olarak kabul etmek gerekir. Bu metod O'nun soyundan gelen varislerine de ulaşmıştır. Öyle ki, Masum imamlar (a.s)'ın hadisleri tefsir etme şekli bu metat üzerinedir. Abdullah b. Abbasın, hadisleri ve müfredleri şerh ve tefsir etmekte Hz. Ali (a.s)'dan en çok yararlanan kimse olduğu söylenmektedir. Abdullah b. Abbas, bu bilgilerine dayanarak, kendisi yeni bir tefsir şeklinin temelini de attı. Arap şiirlerinden de yararlanarak düzenli olarak Kur'an'ın ilm-i müfredatını düzenlemeye nail oldu.

İlm-i Müfredat'ın Başlangıcı ve 2. y.y'ın Sonuna Kadar Hz. Ali (a.s)'dan Sonra Bu İlme Öncülük Edenler:

İlm-i müfredat ve kelimeleri tefsir eden ilk insanın Hz. Ali b. Ebi Talib (a.s) olduğunu söyledik. Hz. Ali (a.s) Kur'an'ın ayet ve kelimelerini tefsir etmenin yanı sıra Kur'an'ı tefsir eden müfessirlerde yetiştiriyordu. Amacasının oğlu Abdullah b. Abbas bu konuda özel bir yere sahipti. Onu ilm-i müfredat'ın oluşmasında Hz. Ali (a.s)'dan sonra, çaba gösteren ilk insan olarak sayabiliriz. Onun yetiştirdiği öğrenciler h.k.1. ve 2. y.y 'larda tefsir ve ilm-i müfredat'ı yaymağa başladılar. Aşağıda ilm-i müfredat h.k. 1. ve 2. asırlarda öncülük edenlerin bazılarına yer veriyoruz:

1- Abdullah b. Abbas43

Fuad Sezgin gibi bir çok alim, Kur'an'ın kelimelerini ve lugatlarını ilk olarak ciddi bir şekilde tefsiri edenin ibn-i Abbas oluğunu söylüyorlar. Sezgin şöyle diyor:

"Abdullah b. Abbas'ın tefsiri Kur'an'ın lugatlarının şerhi ve tefsiri için yapılan ilk çalışmadır Hatta, müslümanların içinde ilm-i müfredat hakkında ilk olarak araştırma yapanın onun olduğunu söyleyebiliriz:"44

Çeşitli rivayetlerde bir kaç Kur'an tefsiri'nin ibn-i Abbas'a ait olduğu söyleniyor. O rivayetlerden birisi "Ali b. Ebi Talha"nın hadisidir. Bu hadisi Taberi de kabul etmiştir. Taberi yaklaşık 1000 konuyu ondan nakletmiştir.45

Tefsir-i Taberi'den anlaşıldığına göre ibn-i Abbas'ın tefsiri bir luğat ve müfredat tefsiridir:

Şia'nın eski ve ünlü alimlerinden olan Hişam b. Muhammed b. Saib'de ibn-i Abbas'ın bu tefsirini rivayet etmiştir. Elbette bunun da senedi, Ali b. Ebi Talib'e dayanmaktadır. H.k. 9.y.y 'da Mecid-uddin Muhammed Firuz Abadi (Ö. 817 H.K.) ibn-i Abbas'ın tefsirini ayrıca Tenvir-ul Mikbas Min Tefsir-i İbn-i Abbas" adı altında bir araya getirmiştir. Bu kitap Kahire de basılmıştır.46 Dr. Sezgin'in de dediği gibi bu tefsiri ibn-i Abbas'ın kendisi yazmıştır.

İbn-i Abbas'ın ilm-i müfredat alanında yazdığı bir diğer kitap "Garib-ul Kur'an"dır. Bu kitabı onun öğrencilerinden "A'ta b. Ebi Riyah" (Ö.114) derlemiştir.47  Bu kitabın bir nüshası şu anda Türkiye'de Atıf Efendi Kütüphanesindedir.

İlm-i Müfredat alanına ibn-i Abbas'ın yazdığı üçüncü kitap "Mesail-i Nafi' b. Erzak" adlı kitabıdır. İbn-i Abbas bu kitapta, zamanın "hariciler"inin rehberlerinden biri olan "Nafi' b. Erzak"ın lügat ve tefsir hakkında sorduğu sorulara cevap vermiştir. 200'e yakın Kur'an'ın müşkül kelimelerini kapsamaktadır. Suyuti'nin yazdığına göre Nafi, "Necdet b. Uveymer" le beraber Kâbe'nin yanında ibn-i Abbas'la ilmi olarak savaşmak için bu soruları sormuş ve hepsinin de cevabını doğru olarak almıştır.48 İbn-i Abbas bu tartışmada, Kur'an'ın müşkül kelimelerini Cahiliyet döneminin şiirleri ve arapların eski diline göre şerh ve tefsir etmiştir. Örneğin Nafi (Ceddu Rebbina) ayetinde (Cin/3) "Cedd" kelimesinin ne manaya geldiğini sorduğunda ibn-i Abbas şöyle cevap verdi:

-"Cedd" kelimesi "azamet" manasına gelmektedir.

-Nafi:

– Bunu delille ispat et. dedi.

İbn-i Abbas da ona şair olan Ummeyye b. Ebi Sallat'ın bir şiirinden delil getirdi.49 Bu şiirde de "Cedd" kelimesi geçmiştir. Burada da "Cedd" azamet ve yücelik manasına gelmiştir.

Bu eserin bir kaç nushası elimize ulaşmıştır. Ondan bazı seçmeler de eski kitaplarda yazılmıştır.50 Bu kitabı "Bana Aişe Abdurrahman" bastırmıştır.51

İbn-i Abbas'ın "ilm-i müfredat" alanında yazdığı bir diğer eseri "Kitab-ul Lugat fil Kur'an"dır. Abdullah b. Huseym b. Hasnun'un (D.T. 295) rivayetiyle elimize ulaşmıştır. İbn-i Abbas bu kitapta, Kureyş, Huzeyl, Kenane, Has'am, Hazrec, Eş'ar, Habeş, Nebtiye, Cerhem, Kays-i iylan lehçeleri ve Habeşi, Berberi ve Yemeni dillerine ait olan Kur'an lugatlarını incelemiştir. Bu kitabın hat nüshaları mevcuttur. Selahuddin Müncid onu "Lugat-ul Kur'an" adı altında "Mecme-ul İlm-i Arab" adlı dergi de Şam'da daha sonra Beyrut'ta yayınlanmıştır.52

Goldziher'in İbn-i Abbas'ın Tefsirlerindeki Şüphesi:

Yahudi Oryantalist Egnas Guldzhair Nafi' b. Erzak'ın ibn-i Abbas'la yaptığı tartışmadan şüphe ederek onun bir efsane olduğunu söylüyor.53 O ibn-i Abbas'a nisbet verilen öteki tefsir kitaplarından da şüphe etmektedir.54

Goldazhair hiçbir delile dayanmadan bütün İslami konularda zihinlere şüphe sokmaya çalışan birisidir. Onun sözlerinin hiç bir itibarı yoktur. Dr. Sezgin bunu delillere dayanarak ispat etmiştir. İbn-i Abbas'a nisbet verilen müfredat tefsir kitaplarının ona ait olduğuna dair deliller vardır. Onlardan bazıları şunlardır:

1- Lugat ehlinden olan Ebu Ubeyd, Muammer b. Musenna (Ö. 110. H.K.) gibi büyük alimler onların ibn-i Abbas'a ait olduğunu söylüyorlar.

2- Eski bir çok müslüman alim her zaman ibn-i Abbası'ın tefsirine müracaat eder ve onu kaynak olarak gösterirlerdi. Eğer onun ravisi olan Ali b. Ebi Talha dan şüphe ediliyorsa da bunun sebebi Ali b. Ebi Talha, İbn-i Abbas'ın kitabını onun kendisine okumadığından dolayıdır.

3- İbn-i Abbas'a nisbet verilen bütün kitaplarda  şüphe olduğunu farzetsek bile, Muhammed b. Cerir Taberi'nin kendi tefsirin de naklettiği -ve yaklaşık 1000 tne meselenin olduğu- bölümde hiç şüphe ve tereddüt yoktur. Çünkü onları bu tefsirden ayırırsak ibn-i Abbas'ın tefsiri ortaya çıkacaktır.

4- Onun ibn-i Erzak'la yaptığı tartışmalarda bazı alametler var ki, bu kitapların ona ait olduğunu doğrulamaktadır. Örneğin orada Resulullah (s.a.a)'den ve bazı sahabelerden hadisler nakletmiştir.

Şunuda hatırlatmak gerekir ki, İbn-i Abbas, Hz. Ali (a.s) gibi Resulullah (s.a.a)'ın büyük sahabelerinin yani sıra "Eb-ul Cild Ceylun b…" dan da lugat eğitimi görmüştür.55 İbn-i Abbas Kur'an ilimleri ve tefsir alanında kendisi de bir çok öğrenci yetiştirmiştir. Said b. Cübeyr (45-95 H.K.), Atiyye b. Saad Kufi (Ö.111 H.K.) Ata' b. Ebi Ribah (27-114 H.K.) gibi öğrencileri vardı. Onlar bir çok değerli eserler yazmışlardır. Bu eserler Tefsir-i Taberi'nin asıl kaynaklarını oluşturuyorlar. Yalnızca Atiyye'nin kitabı 1560 yerde kaynak olarak göstermiştir.56

2- İBN-İ ABBAS'IN ÖĞRENCİLERİ

Abdullah b. Abbas'ın öğrencileri de onun gibi, daha çok lugatların tefsiri metodunu seçmişlerse de, genel olarak onların tefsirleri ilm-i müfredat'ın örneklerini teşkil etmektedir. Bu eserlerin içinde yalnızca ikisi bu özelliğer sahiptir:

1) Ata' b. Ebi Ribah, ibn-i Abbas'ın yazdığı "Garib-ul Kur'an" adlı eserini düzenlemiş ve günümüze kadar gelmiştir.58

2) "Mean-il Elfaz-il Kur'an"59 adlı kitap ibn-i Abbasın oğlu "Ali b. Abdullah b. Abbas"a 60 aittir.61

3- ZEYD B. ALİ (A.S)

İmam Zeyn-ul Abidin (a.s)in oğlu olan Zeyd, h.k. 121 yılının sefer ayında Emevilerin aleyhine kıyam ederek, şehid oldu. Kardeşi İmam Muhammed Bagır (a.s) ve onun oğlu İmam Cafer-i Sadık (a.s)'dan onun hakkında bir çok övgüler nakledilmiştir. Zeyd zamanının meşhur fakirlerinden olup, "Tefsir-u Garib-il Kur'an" adlı kitabı yazmıştır.62

Mu'cem-ul Meacim'de bu kitabın adı vardır. Dr. Sezgin, Zeyd'in dönemine ait tefsirleri sayarken sadece onun adına değinmiştir. Dr. Sezgin, fıkhi kitapları tanıtan bölümde bu kitaptan geniş şekilde bahsetmiştir.63

Bunlardan bu kitab'ın tefsir yönünden çok, fıkhi yönünün ağır bastığı anlaşılmaktadır. Ama "Garib-ul Kur'an" başlığı altında yazıldığı için onu ilm-i müfredat'tan ayrı olarak düşünmeyiz.64

4- EBAN B. TEĞLİB

Ebu Said Eban b. Tağlib (Ö. 141 H.K.) şianın büyük fakih, müfessir ve lugatçılarındandır. İmam Muhammed Bağır (a.s)'ın onun hakkında şöyle buyurduğu rivayet olunuyor:

"Medine'nin mescidinde otur ve halka fetva ver. Şüphesiz ki ben şialarımın içinde senin gibi olanları severim."

İmam Cafer-i Sadık (a.s)'da şöyle buyuruyor:

"Allah'a andolsun, Eban'ın ölümü bana çok ağır geldi".

Necaşi şöyle diyor:

"Eban b. Teğlib b. Ribah Bekri Ceriri'nin ashabımızın içinde çok büyük bir yeri vardı. O, Ali b. Hüseyin (a.s)'ı, Ebu Cafer (İmam Bagır) (a.s) ve İmam Cafer-i Sadık (a.s)'ı görmüş ve onlardan hadis nakletmiştir. Onların yanında özel bir yeri vardı. Eban, fıkıh, hadis, edeb, lugat ve nahiv gibi Kur'an'a ait olan ilimlerde öncü idi. O bir çok kitap yazmıştır. "Garib-ul Kur'an" ve "Kitab-ul Fezail" bunların içindedir."65

Eban ilm-i müfredat'ta "Kitab-ul Kıraat" adlı kitabı yazmıştır.66 Dr. Fuad Sezgin şöyle diyor: "Eban b. Teğlib" İmamiyye'nin eski alimlerindendir. Medine de yaşıyordu. Lugat tarih ve fıkıh ile uğraşıyordu. H.K. 141'de ölmüştür."67

Daha sonra onun eserlerinin ikisinin adını getiriyor: 1) "Kitab-ul Kıraat" 2) "Garib-ul Kur'an" (ki "Mean-il Kur'an"da diyorlar) Muhammed Fuad Abdulbaki, Eban'ın kitabını "Mu'cem-u Garib-ul Kur'an"la beraber 1950 de Kahire de bastırmıştır.

Necaşi şöyle diyor: "Sonraları Muhammed b. Abdurrahman Fenti (Ezdi) adında birisi, Eban'ın Atiyye b. Harisin ve Muhemmed b. Saib'in tefsir kitaplarını birbirine karıştırarak yeni bir eser ortaya çıkardı.69

5- MUKATİL B. SÜLEYMAN

Mukatil b. Süleyman b. Beşir (Ö. 150 H.K.) h.k. 2. asrın ilk yarısında ilm-i müfredat'ın bazı dallarında kitaplar yazmıştır. İlm-i Müfredat alanında yazdığı eserlerini şöyle sıralayabiliriz:

1- el- Vucuh ven- Nezair fil Kur'an: Zerkeşi "el- Burhan", ve Suyuti "el- İtganı"  yazarken bu kitaptan faydalanmışlardır.70 Dr. Sezgin, bu kitabın asıl adının "Vucuh-u Harf-i Kur'an" olduğu ve onun öğrencilerinden "Ebu Nesr"in düzeltmesi'ye "el- Vucuh ven Nezair fil Kur'an" diye elimize olaştığını söylemektedir.71

2- el- Lugat fil Kur'an: Mukatil'in ilm-i müfredat alanında yazdığı kitaplardan olan bu eser elimize ulaşmamıştır. Bu kitap Kur'an'daki kelimelerin hangi lehçeden olduğunu araştırmak için yazılmıştı.

6- HAMZA B. HABİB ZEYYAT-I KUKİ:

İlm-i kıraat, ilm-i müfredat'ın dallarından biri sayılmaktadır. Hamza Kufi, (80-156 H.K.) bu dalda kitap yazanlardandır. Hamza'nın yazdığı "İlm-i Kıraat" adlı eseri eksik olarak elimize ulaşmıştır. Ama onun konu ve maddeleri başka kitaplarda saklı kalmıştır.72

Hamza, İmam Sadık (a.s)'ın sahabelerinden idi. O ilm-i kıraat'ın ilk kurucusu olan Eban b. Teğlib'den sonra bu dalda kitap yazan ikinci şahıstır. Zehebi ve Suyuti gibiler Ebu Ubeyd Kasım b. Sellam'ın ilm-i kıraat'ın ilk kurucusu olduğunu söylüyorlar. Eğer onların amacı Ehl-i sünnetin içinde bu ilmin kurucusunun olduğu ise doğrudur yoksa yanlıştır. Çünkü, Kasım b. Selam h.k. 224 yılında vefat etmiştir. Halbu ki Eban h.k. 141 yılında, Hamza Kufi de h.k. 154 yılında (Hamza'nın ölümü ihtilaflıdır. Bazıları onun 156 yılında, bazıları 158 yılında vefat ettiğini söylüyorlar) vefat etmiştir.73 O, İmam Sadık (a.s)'dan Zürare'nin kardeşi Hamran b. A'yan ve E'meş'dan, faydalanmıştır. Zehebi, Hamzanin kıraatı için içma'nın olduğunu söylüyor. Yezid b. Harum, onun kıraatını kabul etmemiştir. 1. asırın ortalarında ve 2. asırın başlarında Eban ve Hamza'dan önce kıraat ilmi yaygın olup. Asım gibi meşhur kurra'lar varidiyse de bu alan da kitap yazma işini Eban ve Hamza başlatmışlardı. Zeyd b. Ali (a.s)'ın da bu konuda kitabı olduğu söyleniyor. Bunun ona ait olduğu kesin değildir.74 Bu kitabın hat nüshası şu anda mevcuttur.

7- HEYSEM B. BEŞİR

Künyesi Ebu Muaviye olan Haysem (104. 183 H.K.) 2. asrın sonlarının ricallarındendir. Ulum-ul Kur'an dalında kitaplar yazmıştır. Onlardan birisi "el- Tefsir", diğeri ise "Kıraat" adlı kitaplardır.75

8- YAHYA B. SELAM TAYMİ

O, h.k. 124 yılında Kufe'de dünyaya gelmiş, Basra'da büyümüştür. Sonra da Mısır'a ve Kuzey Afrika'ya gitti. H.K. 200 yılında sabah vakti Mekke'de dünyaya gözlerini yumdu. O, bir Kur'an müfessiri idi: Kur'an alanında iki tane eseri geriye kalmıştır. Birisi "el- Tefsir" dir. Bu kitabın nüshası şu anda Tunus'da "Zeyuniyye" üniversitesindedir. Ötekisi ise "el- Tesarif" adlı eseri dir. Onun da nüshasınn biri Girvan da, diğeri de Kahire'dedir. (76)

Yahya ilm-i mufredat alanında da kitap yazmıştır. O bu kitabın da ilm-i müfredat'ın yeni bir konusuna değinmiştir. Bu yeni konu, Kur'an'da, manalarında tasarruf edilen kelimeleri incelemektedir.

9- ALİ B. HAMZA KESAYİ NAHVİ

Kesayi, 2. asrın meşhur alimlerdendir.Nahiv, tefsir ve kıraat gibi ilimlerrde öncü ve görüş sahibiydi. Allame Seyid Hasan Sadr onun hakkında şöyle diyr: Ebul Hasan Ali b. Hamza Kesayi Kufi, Şia'nin meşhur kurralarındandır. Riyaz-ul Ulema adlı kitabın "lakaplar" bölümünde onu şia olduğu yazılıdır. O, ilmini Hamza b. Habib Kufi, Eban b. Teğlib, Ebu Cafer Revasi ve Meaz-il Hera gibi şia'nin büyük alimlerinden almıştır.(78)

Kesayi, 2. asırda, ilm-i müfredat alanında şia'nın çalışkan alimlerinden birisiydi. Bazı eserleri şunlardır: "Mean-il Kur'an", "el- Kıraat", "el- Müteşabih fil Kur'an", "el- Nevadir", "el- Mesadir"79 ve "Muhtasar-ı fil Nahiv".80 Görüldüğü üzere bu kitaplardan üçü müfredat ve kelimelerin tefsiri hakkındadır. Galiba bu üçünün içinde de "mütedabir fil Kur'anı" ilk olarak yazan kesayi'dir.81

Dr. Sezgin, Kesayi'nin "Müteşabih fil Kur'an" adlı eserini, Muhammed b. Abdurrahman b. Muhammed Sehavi (Ö. 902 H.K.)'nin düzenlediğini söylüyor. Sezgin, "Kitab-u Ma Yelhenu fih-il Avam" adlı, kitabı da onun eserlerine eklemektedir. Sadece onun 7 meşhur Kuraa'dan biri olduğunu söylemekle yetiniyor. (82)

10- DAREM B. KABİSE

Asıl adı Darem b. Kabise b. Nehsel b. Mecme' Ebul Hasan Tamimi Daremi'dir. İmam Rıza (a.s)'ın sahabe ve ravilerindedir. 83 Yaklaşık olarak h.k. 200 yılında vefat etmiştir.84 Necaşi onun Ulum-u Kur'an alanında yazdığı iki kitabın senedini şöyle naklediyor:

"Ahmed b. Ali b. Abbas, o da Ubey b. Ali Hüseyin b. İbrahim b. Meysur-us Saiğ, o da Ali b. Muhammed b. Cafer b. Ğabse, o da Darem'den nakletmiştir."85

Bu iki kitabı Cafer b. Anbese "Kitab-ul Vucuh ven Nezair" ve "Kitab-ul Nasih vel Mensuh" diye nakletmiştir. Buna göre Darem, ilm-i müfredat'ın dallarından olan "Vucuh ve Nezair-i Kur'an" hakkında kitap yazmıştır.

ÖZET

Şimdiye kadar söylenenlerden şöyle bir sonuç alabiliriz:

İlm-i müfredat-ı Kur'an'ı Resulu Ekrem (s.a.a)'in vefatından sonra, ilk olarak Ali b. Ebi Talib (a.s) başlatmıştır. O konuşmalarında, hutbelerinde ve resmi yazışmalarında bunlara değinmiştir. Nafi b. Erzak'ın ibn-i Abbasa sorduğu sorular ve onun arap şiirlerine dayanarak cevap vermesiylede bu ilim çeki-düzene girmeye başladı. İbn-i Abbas'ın "Lugat tefsiri" ve "Garib-ul Kur'an" adlı iki kitabı yazması ve bazı eserlerinin ibn-i Ebi Ribah Eslem tarafından derlenmesiyle de ilm-i müfredat'ın ehemmiyeti, ortaya çıktı. İbn-i Abbas'ın öğrencileri genel olarak müfredat ilminde ayrı olarak kitap yazmamışlarsa da; "Lugat Tefsiri" metodunu benimseyerek ilm-i müfredat'ın yazılması için önemli kaynaklar hazırlamışlardır. Ve bunun kendisi büyük bir adımdır. Hatta sonraları onların tefsir kitapları genellikle tefsirler, Kur'an'ın sözlükleri ve umumi lugatlar için kaynak olmuşlardı.

İmam Zeyn-ul Abidin (a.s)'ın öğrencilerinden olan Zeyd b. Ali ve Eban b. Teğlibin, ilm-i müfredat'ın yazılmasında ilk olarak ciddi adımlar attıkları söylenmektedir. Bu alanda ilk olarak kitap yazanın Eban olduğunda hiç şüphe yoktur. Eban'dan sonra Mukatil b. Süleyman, Hamza b. Habib Zeyyat-ı Kufi, Heysem b. Beşir, Yahya b. Selam, Darem b. Kabise ve Ali b. Hamza Kesayi'nin adlarını sayabiliriz. Kesayi ve Hamzanın ilm-i müfredat'ın bazı dallarını değiştirip-geliştirmekte büyük rolleri vardı. Bazı dalların kurucusu oldukları ihtimali de vardır.  Yukarıda adını saydıklarımızın hepsi h.k. 1. ve 2. asırlarda yaşamışlardır. Bu asırlarda Kur'an'ın kelime tefsiri (ilm-i müfredat) çok yaygındı. İlm-i müfredatın bir çok dalı bu iki asırda ortaya çıkmıştır. Örneğin: Garib-ul Kur'an, Meanil Kur'an, Lugat-ı Kur'an, ilm-i Kıraat, Vucuh ve Nezair-i Kur'an, Müteşabihat-ı Kur'an ve Müşkül-ü Kur'an gibi:

Bu dalların her biri hakkında az-çok kitaplar yazılmıştır. Onlar ya ayrı olarak yazılmıştır, ya da eski tefsir ve lugat kitaplarının arasında günümüze kadar ulaşmışlardır. Bu eserler daha sonraki asırlarda yazılan tefsir ve lugat kitaplarının şekillenmesinde büyük tesirleri vardı ki bunu da ayrıca incelemek gerekiyor. İlm-i müfredat yada Kur'an'ın kelime tefsiri ilmini islami ilimlerin hepsinin veya genelinin temeli olarak sayabiliriz.