“Sözünde güzel durmak (ahdine vefalı kalmak) imandandır.” Gurer’ul Hikem, 3379 İmam Ali (a.s)

Nümune Kadın, Hz.Fatıma (s.a)

Nümune Kadın, Hz.Fatıma (s.a)

    BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

  İnsanlar vardır ;varlıkları ile yoklukları fark edilmez,insanlar vardır boşlukları hiçbir şekilde doldurulmaz ve yokluklarının acısı dinmez.Hz.Fatıma selamullah aleyha kainatın yaratılmasında yaratılışın gayesi olarak tüm insanlar için yeri doldurulmayacak  ve örnek alınacak bir insan.Ama onu örnek almak demek onun yaşam felsefesini anlayıp ,idrak edip uygulamak demektir.Hz.Fatıma bir anne,bir eş,bir evlat ve mümine bir hanım olarak çok etkin bir timsal oluşturmuştur yaşayan insanlara.

O Kuran-ı Kerimin timsalidir, o sabrın örneğidir. Babası Hz. Muhammed (s.a.v)gibi hakkaniyetin, doğruluğun, imanın, güzelliğin örneği ve kendisidir. Kevser suyu ilk onu yıkamıştır.

  Hz. Hatice’nin doğumundan sonra cennet elbisesi ilk ona giydirilmiştir.Ve şahadet giysisini giymeden önce yıllarca mazlumiyet ,acı ve üzüntü giysisini giymiş hayatının her merhalesinde yüce Rabbimin sınavları ile imtihan edilmiş ve o gül goncası 18 yıllık zaman gibi bir zamanda solmadan önce tüm sınavlarını başarı ile kazanarak asırlara nasıl yaşanacağının ve nasıl ölüneceğinin eşsiz örneğini göstermiştir.

  Bir çocuk olarak annesini küçük yaşta kaybedince hayatın gamlı, zorlu ve hüzün dolu yükünü o küçücük omuzlarında taşımıştı.

Hz. Muhammet Mustafa’nın (s.a.v.)her daim yanında, yakınında, arkasında olarak peygamber efendimiz  tarafından  Ümmü Ebiha yani babasının annesi lakabı ile taltiflendirilmişti.

  Ya Rabbi ne muazzam, ne müthiş, ne efsun bir şey bu. Kainatın efendisinin kızı olma şerefi yetmez bir de kainatın efendisinin annesi olacak kadar sabır, hoşgörü, yakınlık, vefa ve samimiyet örneği. Bir evlat darda kaldığında annesini arar. Onun kollarının arasında gönlü mutmain olur, kalbi sükuta ererek dinginleşir. Peygamber efendimiz de Hz. Fatıma’nın( selamullah aleyha) o küçük omuzlarında bir anne şefkatini, beklentisiz sevgiyi hissettiğindendir ki Hz. Fatıma’ya  Ümmü Ebiha unvanını vermişti. O verdiğinden değil Hz.Fatıma  hak ederek aldığından dolayıdır ki bu unvan önemlidir. Bir mubahale  sahnesi ve sahnedeki etkin rollerden biri de Hz,Fatıma.Ve ayette çağırın kadınlarınızı ve çağırın çocuklarınızı denilerek yine o kastediliyor.

  Müslümanlık fidanının  filizlendirilmeye çalışıldığı zor, çetin ve gam yüklü yolda muvahhid Hz. Fatıma yine sahnede.Hz. Peygamber  “Onu inciten beni incitir “  dememiş miydi? Ama incittiler seni ya Fatıma. Senin kadrini, kıymetini bilmeden kendi acziyet girdaplarında aslında kendilerini boğduklarını ve kendilerine cehennem azığı hazırladıklarını bilerek ama önemsemeyerek kendi gafletlerinin kurbanları olarak seni incittiler.Ama senin fiziksel ve ruhsal incinmen asırlar sonra bile mümin insanlara örnek teşkil edecektir. Direnişlerinin kırıldığını hissettikleri son merhalelerinde tekrar direnç kazanıp kuvvetlenmelerine neden olacaktır.Tıpkı demirin dövülürken su ile temasında çeliğe dönmesi gibi mümin insanlar da senin yaşadığın olaylar karşısında gösterdiğin azim ve sebat pınarını kana kana içmenden ilham alarak seni örnek almaya çalışacaktır.

  Nice yuvalar var boşanan çiftler nedeniyle tarumar olmuş. Nice evler var  eşlerin birbirini anlamamasından, yaptıkları hataları görüp telafi etmemelerinden dolayı ışıkları sönmüş.

Keşke senin eşine ve eşinin de sana olan muhabbetleri bilinerek evlilik düzeniniz evlerde  uygulanabilseydi günümüzde.

O zaman  bu kadar fazla evlilikle ilgili acılar yaşanmazdı. İlham alınan şahsiyet doğru ama uygulayan şahsiyetler yok ne yazık ki.

  Hangi gönül zulümlere vakarlı, onurlu bir şekilde senin gibi cevap verebilir.Ve hangi gönül  o engin muhabbetten sonra seni kaybetmenin acısına dayanabilir. Hem de öyle bir acı ki bu dayanılmaz, tarifi yapılamaz. Sen ey Aliyyul Murteza !,sen ey Hayber  Fatihi ! sen ey Allah’ın Aslanı! daha yeni filizlenen İslam ağacının maslahatı için  “ İslam dininde ilk fitneyi ben sokmak istemiyorum”  diyerek yapılan zulüm karşısında yalnızca susacak ve bunu yapanlara cevap vermeyeceksin. O eşsiz bedeni kendi ellerinle yıkayıp, gusül verdiğinde ağlayan gözyaşlarına gecenin sessizliği şahit, ağlayan melekler şahit, ağlayan arş ve gök şahit. Yaşanılan bu ızdırapları anlatmaya elem dolu hiçbir cümle yeterli gelmez, hiçbir ağıt anlatamaz, hiçbir benzetme yapılamaz.

Cansel Yanar