İlim amelin kılavuzu ve amel onun izleyicisidir; o, ancak saadetlilere ilham edilir, bedbahtlar ise ondan mahrum kalır. (El-Emali -Şeyh Tusi-, s.488) Hz. Muhammed (s.a.a)

Hz. Fatıma’nın Ümmeti Şikayet Edip Ağlaması

Hz. Fatıma’nın Ümmeti Şikayet Edip Ağlaması

Hz. Fatıma, Hz. Resul-i Ekrem'in Vefatından Sonra Ümmetini Şikayet Edip Ağlaması hakkındaki hadisler: Amr bin Dinar şöyle diyor: “İmam Bakır şöyle buyurdu:

“Fatıma'nın, Resulullah'ın vefatından, dünyadan göç edinceye kadar asla güldüğü görülmemiştir.”‌[1]

İmam Cafer Sadık şöyle buyurmuştur: “Çok ağlayanlar beş kişidir: “Hz. Adem, Hz. Yakub, Hz. Yusuf, Hz. Muhammed kızı Hz. Fatıma ve Hz. Ali bin Hüseyin (imam Zeynel Abidin) aleyhim’us selam.”‌ İmam daha sonra şöyle buyurdu: “Fatıma, Resulullah’a o kadar çok ağladı ki, Medineliler rahatsız olduklarından ona şöyle dediler: “Çok ağlamakla bizi incitiyorsun …”‌[2]

Üçüncü Hadis:

İbni Abbas’ın Resulullah sallallahu aleyhi ve alih’ten naklettiği hadisin bir kısmında o Hazret’in şöyle buyurduğu geçer:

“Kızım Fatıma’nın benden sonra zulme uğradığını ve ‘babacığım!’ diye feryat ettiğini görür gibiyim, ümmetimden hiç kimse de kalkıp ona yardım etmemektedir.”‌

Fatıma selamullahi aleyha bu sözü duyunca ağlamaya başladı, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Ağlama canım kızım!”‌ O şöyle arz etti: “Ben sizden sonra göreceğim zulümlerden dolayı ağlamıyorum. “Ey Allah’ın Resulü! Benim ağlamam senin ayrılığındandır.”‌[3]

Dördüncü Hadis:

“Menakib”‌ kitabında geçer: Ümmü Seleme Fatıma selamullahi aleyha’nın yanına geldi ve şöyle sordu:

“Nasıl sabahladın, ey Resulullah sallallahu aleyhi ve alih‘in kızı?”‌

Fatıma selamullahi aleyha şöyle buyurdu:

“Peygamberi kaybetmekten ve onun vasisine yapılan zulümden dolayı şiddetli hüzün ve gam içinde sabahladım. Allah’a andolsun, vasilik perdesi yırtıldı, Allah’ın Kur’an’ında kararlaştırdığı ve Resulullah sallallahu aleyhi ve alih’in Kur’an tevilinde beyan ettiğinin aksine imamet gasp edildi. Ama bu iş, Bedir kini ve Uhud savaşlarındaki ölülerin kan davasından dolayı idi.”‌[4]

Beşinci Hadis:

İbni Abbas’ın uzun bir rivayetinde, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih’ten Ehl-i Beyti’ne aleyhim’us selam yapılacak zulümler hakkında şöyle buyurduğu geçer:

“Fatıma’yı ne zaman görürsem, benden sonra onun başına gelecek musibetleri hatırlarım. Güya onun evine horluk ve zillet girmiş, hürmeti ve saygınlığı çiğnenmiş, hakkı gasp edilmiş, mirasını kullanmaktan men edilmiş, kaburgaları kırılmış, çocuğu düşürülmüş ve “Yetiş ey Muhammed!”‌ diye feryat ettiğini, ama kimsenin feryadına cevap vermediğini; yardım dilediğini, ama yine kimsenin ona yardım etmediğini görmekteyim. Bu yüzden benden sonra daima hüzünlü ve ağlayan biri olacaktır, bazen evinden vahyinin kesilişi ve bazen de benim ayrılığım gelir aklına. Gece olduğunda ise teheccütte benim Kur’an okuma sesimi duymadığından kendisini bir korku sarar. Daha sonra babasının olduğu izzetli günlerin ardından kendini zelil görür…”‌[5]

Altıncı Hadis:

Abdullah bin Hasan, annesi Fatıma binti Hüseyin aleyh’is selam’dan şöyle buyurduğunu nakleder: “Resulullah sallallahu aleyhi ve alih’in kızı Fatıma selamullahi aleyha’nın hastalığı şiddetlendiği ve kendisine galebe çaldığı bir zamanda Muhacir ve Ensar kadınları toplanıp yanına geldiler ve şöyle arz ettiler: “Ey Resulullah sallallahu aleyhi ve alih’in kızı! Bu hastalıkla nasıl sabahladın?”‌ Hazret şöyle buyurdu:

“Vallahi dünyanızdan bıkkın, erkeklerinize de kızgın olarak sabahladım…”‌[6]

Yedinci Hadis:

“Haraic”‌ kitabında İmam Sadık aleyh’is selam’ın şöyle buyurduğu yer alır: “Fatıma selamullahi aleyha Resulullah sallallahu aleyhi ve alih’ten sonra yetmiş beş gün yaşadı. Değerli babalarının ayrılığından dolayı çok şiddetli bir hüzne bürünmüştü. Cebrail aleyh’is selam yanına gelip onu teselli ederdi; babalarının cennetteki yeri ile ilgili ve kendisinden sonra zürriyetinde vuku bulacaklar hakkında ona haber verirdi. Ali aleyh’is selam da onu yazardı.”‌[7]

Açıklama:

Bu rivayetleri nakletmekteki amacımız, Hz. Fatıma selamullahi aleyha’nın hüznünün ve ağlamasının, kendi babalarımızı veya başka bir sevdiğimizi kaybettiğimizde ağlayıp hüzünlendiğimiz gibi olduğunu düşünmemeniz açısındandır. Çünkü bu, o hanımın – kitabın burasına kadar değişik yerlerinde zikrettiğimiz rivayetlerden de anlaşıldığı gibi- yüce makamı ve şanıyla çelişmektedir.

Bilakis onun hüznü ve ağlaması ilk önce Resulullah sallallahu aleyhi ve alih’in risalet ve ilahi makamından ayrılmasından dolayıdır.

Ve ikinci olarak bu bölümdeki rivayetlerin toplamının -özellikle altıncı hadisin geniş açıklamalarının- da delalet ettiği gibi, onun zahmetlerinin yok olup vasilik ve imamet hakkındaki buyruklarının zayi olmasındandır. Bilakis cesur hutbesinde söylediği bütün sözler, üzüntü, gam ve göz yaşlarının, Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve alih’in zahmetlerinin ve ilahi hükümlerinin çiğnendiğinden dolayı olduğunun bir göstergesidir. Hatta onun Fedek gaspı için yaptığı tartışması ve Emir’el Müminin aleyh’is selam ile konuşması da bu yüzdendir. Nitekim o şöyle arz etmişti:

“Nasıl da anne rahmindeki yavru gibi örtünmüş, çocuk gibi eve kapanmışsın … ?”‌[8]

Elbette bu belirsiz söz ilk bakışta Hazret’in evde oturuşuna itiraz niteliğinde görünmektedir, ama Hz. Fatıma selamullahi aleyha’nın ismet makamını ve Emir’el Müminin aleyh’is selam’ın velayet makamı hakkındaki bilgisini göz önünde bulundurduğumuzda, bu cümlenin “itiraz”‌ değil, aslında sorup açıklama talebinde bulunmak olduğunu anlarız. Yani “Nasıl oldu da şöyle ve böyle savaş meydanlarında savaşan sen, bu şekilde evde otura kaldın? Demek istemiştir. Bu yüzden cevap aldığında şöyle arz etti: “Allah bana yeter.”‌

Eğer “zulüm”‌ kötüyse, ayrıca “zulmü kabul etmek”‌ de kötüdür. Bu yüzden Ali aleyh’is selam Allah’ın dinini korumak için böyle olmak zorundadır. Ama Fatıma selamullahi aleyha – Ali aleyh’is selam’ın dışında olan kimselerin vazifelerinin gerektirdiği gibi- böyle hassas bir durumda, kendine ve eşine yapılan bütün o saldırılardan ve Fedek’in gasp edilmesinden sonra, kendisinin susup konuşmama gibi bir görevi olduğunu kabul etmediği için o fasih açıklamalarda bulunmuştur.


 

 [1]- Allame Meclisi, Bihar'ul- Envar, 43. c. 156. s. 2. riv.

[2]- Allame Meclisi, Bihar'ul- Envar, 43. c. 156. s. 5. riv.

[3]- Allame Meclisi, Bihar'ul- Envar, 43. c. 173. s. 13. riv.

[4]- Allame Meclisi, Bihar'ul- Envar, 43. c. 158. s. 8. riv. Bu sözler çok az değişikle başka senetlerle de nakledilmiştir; Bihar'ul- Envar’ın aynı babındaki 9. ve 10. rivayete bakınız.

[5]- Allame Meclisi, Bihar'ul- Envar, 43. c. 156. s. 4. riv. Başka bir rivayette de İmam Sadık aleyh’is selam onu “Mushaf- ı Fatıma”‌ olarak anmıştır Bihar'ul- Envar'ın 43. c. 79. ve 80. sayfadaki 67. ve 68. rivayete bakınız.

[6]- Bihar'ul- Envar, eski baskısı, 8. c. 106. s. Bu konuyla ilgili kitabın “Hatime”‌sinin 2. konusu olan “Hz. Ali aleyh’is selam’ın Hz. Fatıma selamullahi aleyha’ya taraftarlık etmediğinin sebebi”‌ kısmına bakınız.

[7]- Allame Meclisi, Bihar'ul- Envar, 43. c. 96. s.

[8]- Allame Meclisi, Bihar'ul- Envar, 43. c. 155. s. 1. riv.